CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945
PROF.DR.MUSTAFA YILMAZ[1]
GİRİŞ
İçinde yaşadığımız çağda medyanın artık dördüncü kuvvet olarak tanımlanması, yani onun yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelmesi sanırız onun önemini ortaya koymak açısından anlamlıdır.
İncelemeye çalışacağımız dönem olan 1923-1945[2] tarihleri arasında, dar anlamda basın kavramı içerisine girebilecek gazete, dergi ve kitapların siyasal iktidar tarafından dönemin iç ve dış siyasetine uygun bulunmayarak Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanması üzerine olacaktır.
İşaret ettiğimiz dönemde dünyada ve özellikle Türkiye’de radyo ve televizyonun kamuoyu yaratma, yönlendirme veya bilgi aktarmada basın kadar etkili olduğu söylenemez.[3] Bunun için sadece gazete, dergi ve kitaplarla ilgili kararlar üzerinde durulacaktır.
Konumuzun alt başlıkları olan Atatürk ve İnönü döneminde basına getirilen yasaklamalara geçmeden Türkiye’de basının kısa bir tarihçesini ve basına daha önce uygulanan yasaklamaları vermek sanırız yararlı olacaktır. Türk basın tarihi 1831 yılında Takvim-i Vekayi[4] gazetesinin yayınlanması ile başlamıştır. Haftada bir kez çıkan bu gazete resmi bir nitelik taşımakta idi. Devlet idaresi ile ilgili gelişmelerden halkın haberdar edilmesi ve kamuoyunun bu konularda aydınlatılması amaçlanmıştı. Gazete yayın hayatına 1892 yılında son vermiştir.
Resmi gazete niteliğindeki Takvim-i Vekayi gazetesini 1840 yılında Ceride-i Havadis adlı özel gazete izlemiştir.[5] Daha sonra bu konuda diğer örnekler Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazeteleridir.[6]
Anılan bu gazetelerde Tanzimat dönemi yöneticilerine yönelik eleştirilerin yer alması ve batılı anlamda değişiklik taleplerinin dile getirilmesi sonucunda basın ile ilgili ilk düzenleme 25 Kasım 1864 tarihinde Matbuat Nizammanesinin çıkkarılması ile gerçekleştirilmiştir. Nizamname 35 maddeden oluşmaktaydı. Hangi dilde olursa olsun siyasete ve yönetime yönelik yayın yapmak isteyenler izin alacaklardı, devletin içi güvenliği ve asayişini bozucu yayın yapan gazetecinin suçlu olacağı, gazetecinin Saltanata, genel adaba ve milli ahlaka aykırı yazılar yazması, hanedana saldırıda bulunması, Bakanlar Kurulu ve üst düzey bürokratlar aleyhine yazılar yazması yanında, müttefik bulunan hükümdarlar aleyhine yayın yapması yasaklanıyor ve bu konuda çeşitli miktarda para ve hapis cezası öngörülüyordu.[7]
Türk basın tarihinde basına yönetim tarafından getirilen bu ilk düzenlemede yer alan hükümler daha sonraki düzenlemelerde değişik tarzda hep gündeme gelecektir. Nitekim 1864 tarihli Matbuat Kanunu’nun yetersiz kaldığı düşünülerek çıkartılan 27 Mart 1867 tarihli Ali Kararnamesi ile İstanbul’da yayınlanan gazeteleri kontrol altına almaya yönelik bir düzenleme ile hükümete gazete kapatma yetkisinin verildiğini görüyoruz.[8]
Osmanlı İmparatorluğunda Parlamentoya dayalı hayatın başlangıcı olan 1876 Kanun-u Esasi’nin 12.maddesinde “Matbuat Kanun Dairesinde Serbesttir” denilmesine rağmen bilindiği gibi kısa süren parlamentolu hayata Abdülhamit tarafından son verilmesi ile basın üzerinde daha baskıcı bir uygulamanın başladığını görüyoruz.[9]
Abdülhamit’in istibtad yönetimine son veren II.Meşrutiyetin ilanı ile basın takrar özgür bir ortamda faaliyet yapma imkanını elde etmiştir. Gazeteler 25 Temmuz 1908 tarihinden itibaren sansüre tabi olmadan yayınlanmaya başlamış ve II.Meşrutiyet’in ilanı ile basın ve yayın hayatına bir canlanma gelmiştir.[10]
Bu özgür ortam 1909 yılında çıkarılan Matbuat Kanunu ile tekrar yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Yeni Kanun 37 maddeyi içeriyordu. Yine öncekilerde olduğu gibi gazete çıkarmak için hükümete bildirimde bulunmayı, vatandaşları suça teşvik edici yazılar yazmayı, ahlak kurallarına aykırı resim ve yazı yayınlamayı yasaklıyordu. Aynı Kanun ile hükümete gazete kapatma yetkisi veriliyordu.[11]
1909 Matbuat Kanunu yürürlükte kaldığı süre içerisinde bazı değişiklikler yapılmıştır. 1913 yılında genel ahlak ve edep kurallarına aykırı yazı ve resimlerin yayını yasaklanmış ve gazete sahiplerine ve gazete sorumlu müdürlerine ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır. aynı yıl yapılan bir başka değişiklik ise devletin iç ve dış güvenliğini bozabilecek nitelikte yayın yapan gazetelerin kapatılması ilkesinin getirilmesidir. 1914 yılında ise ülkenin I.Dünya Savaşına girmesi nedeni ile sansür talimatnamesi yürürlüğe konmuş ve savaş süresince basının tamamen hükümet tarafından kontrol altına alınması amaçlanmıştır.[12]
Osmanlı İmparatorluğunda askeri alanda başlayan yenilik hareketleri kaçınılmaz olarak sivil kurumlarıda etkilemiş ve batılı yaşam ve düşünce tarzı topluma girmiştir. Yönetime karşı yöneltilen eleştirileri ve İmparatorluğun devamı için öngörülenleri dile getirmede bir araç olan basın, önemli bir güç olmuştur. Bunu farkeden Padişah ve Osmanlı Bürokrasisi bu güce karşı tedbir almak zorunda kalmış ve zaman zaman basını kontrol etmeye ve susturmaya yönelik uygulamalar yaşanmıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ
Osmanlı İmparatorluğu açısından I.Dünya Savaşına son veren Mondros Mütarekesi sonrasında ülkenin içine düştüğü durumdan kurtuluş için Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu'da başlatılan milli direniş hareketi, Anadolu'da geniş halk kitlelerine girişilen hareketi anlatmada, onların bu milli harekete katılımlarını sağlamada ve dünya kamuoyuna girişilen hareketi anlatmada basının önemini biliyordu. Basından kendi haklı davalarını anlatmada bir kanal olarak yararlanmak veya bu yolu açmak doğrultusunda çalışmalarda bulunuyordu[13]. Ama diğer taraftan Padişah ve İşgalci güçlerin denetiminden basın olumsuz olarak etkilenmişti. Özellikle Anadoludaki hareket lehine yazıların çıkmasını engellemek için yeni düzenlemelere gidilmişti[14]. Basın üzerinde denetim hem İstanbul hükümetlerince hem de İstanbul’daki İtilaf devletleri temsilcilerince sürdürülmüştür. İtilaf devletlerinin İstanbul basınını kontrol etmeye yönelik çabaları oldukça etkili olmuş ve Meclis-i Vükela’da sansür heyetine daha dikkatli inceleme yapma imkanı verilmiştir.[15]
Milli Mücadele’yi yürüten Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki kadronun özellikle İstanbul’un Anadolu’daki hareketi İttihatçılıkla ve Bolşeviklikle suçlayan propogandalarına karşı halkı aydınlatmak ve onlara milli davayı anlatmak için basına duydukları ihtiyaç tartışma götürmez. Nitekim Milli Mücadele’nin kazanılması ile her şeyin bitmeyeceğini bilen Mustafa Kemal Paşa asıl işlerinin bundan sonra başlayacağını ve genç Türkiye Cumhuriyetinin gerçekleştirilecek radikal değişikliklerle yeni bir yapıya kavuşacağının işaretlerini veriyordu. Mustafa Kemal Paşa, bunları yaparken kamuoyu oluşturmada ve halkı aydınlatmada, eskinin izlerini silmede basına büyük görevler düştüğünü biliyordu. Bu bağlamda yeni yönetim basın’ın kendi içinde bir kurumlaşmaya ve güce ulaşmasını sağlamada büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Nitekim Mart 1920 tarihinde Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğünü, Nisan 1920 tarihinde ise Anadolu Ajansının kurulması sağlanmıştır[16].
Milli Mücadelenin başarıya ulaşması sonrasında Mustafa Kemal Paşa önderliğinde ülkenin çağdaşlaşması, laik ve demokratik bir ulus devleti olması yolunda gerçekleştirilen inkılaplara muhalefetin artması ve 1925 yılı içerisinde çıkan Şeyh Sait isyanı üzerine Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmış ve bu kanun ile hükümet basın üzerindeki denetimini artırmıştır. Kanuna bağlı olarak gazeteler kapatılmış ve Takrir-i Sükun Kanunu ile; “İrtica ve isyana ve ülkenin sosyal düzenini, huzur ve sukununu ve emniyet ve asayişini ihlale yönelen örgüt, kışkırtma, özendirme, girişim ve yayını hükümet Cumhurbaşkanının onayı ile doğrudan doğruya ve idareten yasaklamaya yetkilidir.” hükmünü getirmekteydi. Ayrıca 3 Mayıs 1925 tarihli kararname ile “Havale-i Şarkiye’de İdare-i Örfiye Mıntıkasında Tatbik Edilecek Sansür Talimatnamesi” kabul edilmişti.[17]1929 yılına kadar yürürlükte kalan bu yasa geregı iktidar basına karşı otoriter bir tavır sergilemiştir.[18]
Basına karşı takınılan bu tavır Türkiye’nin o günkü şartlarından kaynaklanıyordu. Nitekim; Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında basın hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır: "Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göştermede, bir millete muhtaç olduğu gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir."[19]. İşte özünde basına ve onun özgür bir ortamda çalışmasına inanan Mustafa Kemal Paşa, şartlar gereği basına karşı kısıtlamaların konduğu bir ortamın kalıcı olmasından yana değildi. Nitekim 1929 Yılında Takrir-i Sükun Kanunu'nun yürürlükten kalkması ile basın tekrar bir serbestlik ortamına kavuşmuştur. Türk basın hayatında yeniden bir canlanış gözlenmiş, iktidara ve ülkenin sorunlarına ilişkin yazılar basında yer almaya başlamıştır. Ama daha sonra yaşanan Serbest Fırka denemesi ülkede Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleştirilen inkılapların yeterince tüm halk tarafından anlaşılmadığını ortaya koymuş ve basın ile ilgili bir düzenlemeye gidilmesi gereği ortaya çıkmıştır[20]. Şüphesiz iktidarın bu kararında ülke dışında ve içinde yaşanan olayların etkisi vardır. Bu olayların en önemlisi sanırız 1929 ve 1930 yıllarında yaşanan ve tüm dünya ekonomilerini felce uğratan büyük ekonomik bunalımdır. İçeride ise tek partili rejimin gittikçe iktidarını güçlendirme yolundaki uygulamaları yaşanmaktadır.
25 Temmuz 1931 tarihinde çıkarılan yeni Matbuat Kanunu ile matbaa açma, gazete ve dergi yayınlanması, gazete ve dergi çalışanlarının sorumlulukları ve hakları, basın suçları ile suça tahrik, şantaj, yayınlanması yasal olan şeyler, gazete ve dergilerin toplatılması ve kapatılması, tazminatlar ve bu hükümlerin uygulanmasına ilişkin maddeleri yanında, ülkede bulunan yabancıların gazete çıkarmaları hükümet iznine bağlanıyor ve bu gazetelerin yazı işleri müdürlerinin Türk olması zorunluluğu getiriliyordu. Ayrıca bu gazete ve dergilerin Cumhuriyet hükümetinin iç ve dış politikaları aleyhine yayınlar yapamayacakları hükmü getiriliyordu.[21].
Atatürk dönemi'nde basına verilen kapatma cezaları veya yayına belirli sürelerle ara verme cezaları Bakanlar Kurulu Kararları ile ve 1931 tarihli Matbuat Kanununun 50 ve 51'nci maddeleri gereği olmuştur.
Bunlardan 50'nci madde ile: "Memleketin umumi siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile gazete veya mecmualar muvakkaten tatil olunabilir. Bu suretle kapatılan gazete veya mecmuanın neşrine devam edenler hakkında 18'nci madde hükmü tatbik olunur.
Bu suretle kapatılan bir gazetenin mes'ulleri tatil müddetince başka bir isim ile gazete çıkaramaz." denilmekteydi.
Yine 51'nci madde ile: "Yabancı bir memlekette çıkan bir gazete veya mecmuanın Türkiyeye sokulması ve dağıtılması İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile menolunabilir.
Dağitılan nüshalar karardan evvel, İcra Vekilleri Heyetinden müstacelen karar alınmak üzere Dahiliye Vekilinin emrile toplattırılabilir. Menolunmuş gazeteleri memnuiyeti bilerek Türkiye'ye sokan ve dağıttıranlardan 300 liraya kadar ağır para cezası alınır." deniliyordu.
Basın kanununa ve İnkılap ilkelerine ters düşen gazete, kitap ve dergiler özellikle Kemalizmin yeni getirdiği ilkelere; laikliğe, iç ve dış politikaya aykırılık durumunda yönetim çok hassastı ve hemen gerekli kanuni prosedür işletiliyordu. Yeni kurulan ve her yönüyle eski İmparatorluk anlayışından uzaklaşmayı hedefleyen devlet kendi temel niteliklerine karşı olan her türlü hareket ile özellikle Hilafet, Saltanat,Şeriat, Turancılık, Irkçılık ve Komünistlik gibi oluşumlara karşı çok hassas davranıyordu.
Devlet, basını kontrol etmek ve gerçekleştirilen inkılapları halka anlatmak ve kamuoyu yaratmada gerekli olan düzenlemeleri yapmak yoluna gidilmiştir. Nitekim 7 Haziran 1920 tarihinde kurulan Matbuat Umum Müdürlüğü bir düzenleme ile 1 Haziran 1934 tarihinde yeni ve geniş bir örgütlenmeye gidiyordu. Konumuzla ilgili olan Matbuat Umum Müdürlüğü Kanunu'nun önemli maddeleri şunlardı:
1-a) Gerek Memleket dahilinde ve gerek haricindeki siyasi, iktisadi, içtimai ve harsi hareketler bakımından yerli ve yabancı neşriyatı takip etmek.
b) Milli matbuatın inkılap prensiplerine, devlet siyasetine ve millet ihtiyaçlarına uygun olmasını temin eylemek.
c Memleketimizin içinde milliyet ve demokrasi esaslarına mugayir fikir cereyanlarının yayılmasına mani olmak için tedbir almak., bu gibi fikir cereyanları ile neşriyat vasıtası ile mücadele etmek[22].
Basında devletin yardım ve kontrolünü bir gereklilik olarak gören Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör, Mayıs 1935 tarihinde toplanan Matbuat Kongresinde Atatürk Türkiyesinde gazetenin amacını şöyle açıklamaktaydı:
1-"Devrim prensip ve ideallerinin geniş halk yığınları içinde yayılması için en kuvvetli bir propaganda aracı.
2-Devrim fütuhatının kaypaklığa, irticaa karşı en uyanık bir müdafaa aracı.
3-Devrim hükümetinin yaptığı işlerde samimi bir yardımcı ve uyarıcıdır.
4-Halkın siyasal, ekonomik ve kültürel eğitiminde en müessir bir okul."[23]
Basının kurumlaşmasına yönelik faaliyetlerden bir diğeri ise 25 Mayıs 1935 tarihinde toplanan I.Basın Kongresi'dir. Bu kongrede gündeme gelen Türk Basın Birliğı Kanunu'nun çıkarılmasının ise 1938 yılında geçekleştiğini görüyoruz[24]. 1938 yılındaki değişiklik ve II.Dünya savaşının da etkisiyle İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde basın üzerindeki denetim giderek artmıştır. Ama Cumhuriyet ile birlikte basının kurumlaşması yolunda çabaların sürdürüldüğü ve onun gelişmesi için günün imkanları ölçüsünde yardımcı olunduğu da bir gerçektir.
Ana çizgileriyle vermeğe çalıştığımız Türk basın tarihindeki gelişmeler bizim ele alacağımız konu ile ilgili olmakla beraber esas konumuzu oluşturmamaktadır. Konumuz Atatürk döneminde ülke içerisinde ve ülke dışında yayınlanan gazete, dergi ve kitapların iktidar tarafından yasa gereği toplatılması, yurda girişinin yasaklanması yayın durdurma ve belirli bir süre ara verme ile ilgili alınmış bakanlar kurulu kararları üzerine olacaktır.
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde yaptığımız araştırma sonucu ulaştığımız Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınların bir dökümünün yapılması[25] ve yasaklanan yayınlarda yasaklamaya neden olan konuların belirlenerek dönemin iktidarının hassasiyetlerinin ortaya çıkarılmasına çalışılacaktır.
İncelediğimiz dönemde zararlı yayın yaptıkları için geçici veya sürekli kapatılan gazete ve dergiler yanında satışı durdurulan, dağıtımı yasaklanan kitaplar ile yine ülke için zararlı yazılar taşidığı bildirilen yayınların yurda girişinin ve satışının yasaklandığını görüyoruz.
1922'li yıllardan başlamak üzere yeni yönetim gazeteler için getirilecek ithal kağıdın gümrük dışı tutulması yolunda bir dizi Bakanlar Kurulu Kararı almıştir[26]. Bunun yanında gazetelerin modernleşme ve kapasite artırma doğrultusunda ithal edecekleri makina techizat ve diğer malzemelerden de vergi alınmaması yolunda Bakanlar Kurulu Kararları mevcuttur.
Ayrıca gazetecilerin Türkiye'yi ilgilendiren belirli toplantıları takip için yurtdışına çıkışlarında siyasi pasaport verildiğini görüyoruz. Bunun yanında yabancı gazetecilerin Türkiye'de uzman sıfatı ile çalıştırılması ve bunların ülke içinde yapacakları seyahatlere ilişkin permi verilmesine ilişkin birçok karar mevcuttur[27]. Bütün bunlar yönetimin basın ve onun mensuplarını maddi ve manevi olarak desteklediğini gösterir kararlardır demek sanırız abartılı olmayacaktır.
İncelediğimiz dönemde ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen veya ülke içinde yayını durdurulan gazete, dergi ve kitapların yasaklanış nedenlerinden hareketle yayınları şu başlıklar altında toplamak mümükündür.
1-Komünist propaganda yapan yayınlar (dört adet)[28].
2-İnkılaplara muhalefet edici yayınlar (on adet).
3-Takrir-i Sükun Kanununa muhalefet edici yayınlar (iki adet).
4-Türkiye'deki Rum ve Ermeni vatandaşları kışkırtıcı yayınlar (dokuz adet).
5-Kamuoyunun huzurunu bozucu-Ülke aleyhine yapılan yayınlar (kırkdört adet).
6-Muzur yayınlar (üç adet).
7-Dini duyguları rencide edici yayınlar (dört adet).
8-İrticayı teşvik edici yayınlar (iki adet).
9-Din propagandası yapan yayınlar (sekiz adet).
10-Kürtçülük-bölücülük ile ilgili yayınlar (yedi adet).
11-Türkçülük ile ilgili yayınlar (üç adet).
12-Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı yapılan yayınlar (sekiz adet).
13-Komşu ve dost ülkeler aleyhine yapılan yayınlar (beş adet).
14-Türkiye'nin dış politikasına zarar verici yayınlar (onaltı adet).
Bu ayırımdan İnkılaplara muhalefet edici yayın başlığı altında toplanan yayınların muhtevası: Halifelik lehine propaganda, Cumhuriyet karşıtı propaganda, Şapka ınkılabına muhalefet, laiklik politikasına ve uygulamalarına muhalefet edici kitap gazete ve mecmualarda yer alan yazılardan oluşmaktadır.
Yine din propagandası ile ilgili olarak görülen sadece İslamiyetle ilgili yayınların değil Hiristiyanlık ve diğer dinler ile ilgili yapılan tüm propagandaları kapsayıcı olduğudur.
Çok genel bir niteleme olarak Bakanlar Kurulu Kararlarında geçen "ülke aleyhine" yayın ile "kamuoyunu bozucu" yayın aynı başlık altında toplanmıştır. Bu başlığın muhtevasına örnek olarak ise; ülke dışında basılan ve ülkeye girmesi iç ve dış siyaset için zararlı olabilcek kitap, gazete ve mecmualar ile yine halkın yıldızlarına bakıp hastalıklarına teşhis ettiğini iddia edici nitelikteki yayınlar, ülkenin iktisadi ve mali yapısıni bozucu, Büyük Millet Meclisi'nin gizli celsesinin yayınlanması, Türklük aleyhtarı, milli birliği incitici, ülkenin milli birliğini ve kültürel birliğini bozucu yayınlar oluşturmaktadır.[29].
Konu başlıkları ile ilgili ayırımda dikkati çeken bir başka nokta ise değişik tarihlerde bu konu başlıkları ile ilgili yasakların arttığı veya azaldığıdır. Sanırız bunun nedeni yine 1923-1938 Türkiyesinin iç dinamikleri ve aynı tarihlerde dünyada meydana gelen gelişmelerin yönetime olan etkisidir.
Örneğin, komünist propaganda ile ilgili yasaklamalar veya bu konudaki hassasiyet 1926 yılı öncesine rastlarken, 1930'lu yıllardan sonra bu tür bir yasaklaması Bakanlar Kurulu Kararlarında görülmemektedir. Nitekim konuya ilişkin yasaklamaların yıllara göre dağılımında bunu görmek mümkündür. Dağılım: 1923'te 2, 1924'te 2, 1925'te 5,1931'de 1 ve 1936'da ise 1'dir.
Dığer taraftan inkılaplara muhalefet veya irticayı teşvik edici, laiklik karşıtı yayın yasağı her dönemde yer almıştır. Ama bu konulara ilişkin Bakanlar Kurulu Kararlarında 1930'lu yıllardan sonra bir artış görülmektedir. Kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir: 1924'te 1, 1925'te 2, 1930'da 1, 1931'de 1, 1933'te 4, 1934'te 2, 1935'te 5, 1936'da 2, 1937'de 5 ve 1938'de ise 2'dir.
Türkiye'de hükümetlerin incelediğimiz dönemde Ermenilik, Rumluk ve Kürtçülük yapan yayınlara karşı duyarlılığının bütün dönemi kapsadığını görüyoruz. Nitekim bu konuları kapsayan yayınlara ilişkin kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir: Rumluk ve Ermenilik, 1925'te 1, 1928'de 1, 1932'de 2, 1933'de 2, 1934'de 1, 1935'de 2, 1936'da 2, 1937'de 2 ve 1938'de ise 4'tür. Kürtçülük, 1925'te 1, 1928'de 1, 1931'de 1, 1932'de 1, 1934'de 1, 1936'da 2 ve 1937'de ise 2'dir.
Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı yapılan yayınlarla ilgili olarak görülen, bu konu ile ilgili kararların daha çok 1930'lu yıllardan sonraki döneme ait olduğudur. Yıllara göre kararların dağılımı ise şöyledir: 1929'da 1, 1932'de 1, 1933'de 2, 1934'de 1, 1935'de1, 1936'da 3 ve 1937'de ise 1'dir.
Yine 1934'ten sonra yasaklamalar ile ilgili kararlar arasında yer alan diğer bir konu ise Türkçülük ile ilgili yayınlardır. Bunlar; 1934'te 1, 1935'te 1 ve 1936'da ise 1'dir.
Ülke aleyhine yayınlar ilişkin olarak getirilen yasaklamalar incelendiğinde, 1923-1925 yılları arsındaki üç yıllık sürede 10, 1926-1933 yılları arsındaki sekiz yıllık sürede 12, 1934-1938 arası beş yıllık sürede ise 28 kararın olduğunu görüyoruz. Burdan hareketle 1934 yılına geliceye kadar yıllara eşit olarak dağılan kararların 1934'ten sonra arttığını söylemek mümkündür.
Yayın durdurma ve yasaklama ile ilgili en çarpıcı örnekleri ise sanırız 1930'lu yıllardan sonra Türkiye'nin dış politikası aleyhine ve komşu ülkeler ile olan ilişkilerine zarar verici yayınlara karşı göstermiş olduğu hassasiyettir. Konu ile ilgili olan kararların yıllara göre dağılımına bakıldığında; 1926'ta 1, 1931'de 1, 1933'te 1, 1934'te 2, 1935'te 4, 1936'da 3, 1937'de 6, 1938'de 8 olduğunu görüyoruz. Bu dağılımdan anlaşılan İkinci Dünya savaşına doğru giden dünya'da Türkiye komşu ülkeler ile olan ilişkilerine zarar verebilecek yayınlara karşı daha duyarlı olmuştur diyebiliriz. Özellikle I.Dünya savaşı tecrübesini yaşamış cumhuriyet önderleri bu konudaki birikimlerini takip ettikleri politikalarla ortaya koymuşlardır.
İncelediğimiz kararların yıllar itibarıyla dağılımına bakacak olursak: 1922-1930 yılları arası sekiz yıllık sürede karar sayısı 38 iken, 1930-1935 yılları arsı beş yıllık dönemde karar sayısı 61, 1935-1938 yılları arası üç yıllık dönem için ise 53'tür. Bu dağılımdan hareketle 1930 sonrası dönem önceki yılların yaklaşık üç katı fazla sayıda Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklamanın mevcut olduğunu görüyoruz. Sanırız bu fazlalığın temel gerekçesi İkinci dünya savaşı öncesi dünyanın içinde bulunduğu durum ve Türkiye'nin özellikle dış politika konusunda hassasiyeti ve buna uygun olarak davranışıdır diyebiliriz.
İncelediğimiz döneme ilişkin olarak bakanlar kurulu kararları ile yasaklanan yayınların ulaşabildiğimiz eklerinin sayısı 41 iken kararname sayısı ise 144 adettir.
Yasaklamaya konu olan yayınların incelenmesinde dikkat çekici bir diğer nokta ise yasaklanan yayınların çoğunluğunun ülke dışında Paris, Kahire, Suriye, Almanya vb. ülkelerde basılan yayınlar olmasıdır. Türkiye dışında basılan ve ülkeye girmesine ve satışına izin verilmeyen yayınlardan oldukça büyük bir bölümünün yine ülke dışında Türkçe ile yazıldığı görülmektedir ve bu tür yayınların sayısı hemen hemen ülke içerisinde çıkarılan yayınlara eşittir. Ülke içerisinde yasaklamaya konu olan yayınların yine büyük bir bölümünün İstanbul'da basıldığı görülmektedir. Türkiye'de yayınlanan esererin çok az bir kısmı yabancı bir dille basılmıştır.
Şimdi yukarıda tasnif ettiğimiz ana başlıklar altında Bakanlar Kurulu Kararlarını özellikle kararların eklerinden elde edilen bilgilerden hareketle, yasaklamaya neden olan konuları vererek siyasi iktidarın iç ve dış politika konularındaki hassasiyetini vermeğe çalışacağız.
Yukarıda mütareke sonrasında İstanbul basını içerisinde Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan milli harekete karşı olumsuz tavır takınma yanında Anadolu'daki harekete sempati ile bakan ve onu destekleyen gazetelerin bulunduğundan söz etmiştik. Buna bağlı olarak olumsuz tavır sergileyen gazetelerin Anadolu'da dağıtımının Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanması yanında olumlu tavır sergileyen gazetelerin Anadolu'ya girişlerine izin verildiğini görmekteyiz. Bu tür izin verilişine ilişkin alınmış iki tane kararı örnek olarak verebiliriz. Bunlar; İstanbul'da çıkan Güleryüz gazetesi[30], ile yine İstanbulda çıkarılan Tercüman-ı Hakikat gazetesidir[31].
Bu açıklamadan sonra şimdi yukarıda yaptığımız tasnif gereği ortaya çıkan başlıklar doğrultusunda kararlara ilişkin açıklamalara geçebiliriz.
1-Komünist propaganda yapan yayınlara ilişkin kararlar.
Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan milli hareket ülkenin içinde bulunduğu şartlar gereği yabancı bir ülkenin desteğine ihtiyaç duyuyor ve Sovyet Rusya ile iyi ilişkiler içine girmek için çaba sarfediyordu. Rusya'da kurulan yeni yönetim ise Anadolu'daki harekete kendi çıkarları gereği destek verme eğiliminde idi ve onunla ilişki içerisine girme yolunda çabalar sarfetmekteydi. İşte başlangıçta karşılıklı çıkarlar ve beklentiler gereği kurulan bu yakınlaşma ve dostluk içerisinde Ankara, sovyetler'in komünist propaganda veya o türden hareketlere verdiği destekten duyduğu rahatsızlığı zamanı ve yeri geldiğinde dile getirmiştir[32].
Bu bağlamda Bakanlar Kurulu Kararları kararları ile değişik tarihlerde yasaklanan yayınları örnek olarak vermek mümkündür. Bu konuda ilk karar, 19-6-1339 tarihli Bulgaristan'da çıkartılan Ziya adlı gazetenin komünizm propagandası yapması nedeniyle yurda girişinin ve satışının yasaklanmasıdır[33].
Bu karardan bir ay sonra Rusya'da Türkçe olarak çıkarılan Yeni fikir, gazetesinin yurda girişi ile yine yurt içerisinde aynı maksat doğrultusunda yayın yapan İstiklal, gazetesininde dağıtımının yasaklandığını görüyoruz. Yasaklama kararında bu tür yayınların "Trabzon mıntıkasında efkarın tağlit ve teşvisine sebebiyet vermekte olduğu gibi, komünistlerin Şark'da komünistliği tesisi ve ihtilal çıkarması için geceli gündüzlü çalışmakta oldukları..." not edilmekteydi[34].
1924 Yılı içerisinde yine hükümetin ülkede komünist faaliyetler konusunda hassas davrandığını görmekteyiz. İstanbul'da Bolşevik ihtilaline muhalefet ettikleri için göçmen olarak bulunan önemli miktardaki Beyaz Rusların ve Menşevik Gücülerin[35], Bolşevikler hesabına çalıştığı belirtilerek alınan bir kararda bu insanların yerleştirilmesi ve bundan sonra Türkiye'ye kabul edilmelerine ilişkin bir dizi kurallar getirildiğini görmekteyiz[36].
Aynı konuda Kırım'da Rus Komünist Partisi'nin yayın organı olarak faaliyet gösteren Yeni Dünya gazetesinin İstanbul'a girişinin yasaklanması[37] ile Viyana'da yine aynı türden yayın yapan ve özellikle Türk aydınları ve okuyan kesime yönelik yayınları ile dikkatleri çeken Correspondans Enternasyonal gazetesinin yurda girişi yasaklanmıştır[38].
Aynı hassasiyetin 1925 yılı içerisindede yine devam ettiğini konuya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararlarında görülebilir. Bu yıl içerisinde Atina'da yayınlanan, Rizo Pastis gazetesi[39]nin yasaklama nedeni Rus sovyet Şimendiferciler Birliğinin Yunan Şimendiferciler Sendikasına verdiği desteğe ilişkindi. “...Kapitalist sermayenin taht-ı esaretinden kurtulmak için say ve gayretlerinizde bütün Rus ve Sovyet Şimendifercileri sizinle beraberdir. İhtilal safhasında bütün dünyanın şimendifercileride sizinle beraberdir...” denilmekteydi.[40] İstanbulda Ermenice olarak çıkarılan Hahtanak[41] gazetesine ilişkin Kararın ekinde yer alan Hukuk Müşavirliği mütalasında; Ermeniler arasında Bolşevikliğe bir alaka uyandırması amacıyla gazetenin yayınlandığı belirtilerek yayınının durdurulması isteniyordu.[42] Aynı yıl 3 Haziran tarihli bir karar ile bu konuya verilen önem belirtililerek şöyle deniliyordu: Komünist faaliyetlerin ülkenin her yanında Ankara, İzmir ve Edirne'ye kadar eğitim kurumlarında yayılmaya çalıştığı ve sadece Askeri Tıbbiye talebeleri arasında değil ülkenin birçok kurum ve kurluşlarında yer edindiği bildirilerek alınacak tetbirler belirtiliyordu. Kararda, Askeri Tıbbiye’de bu tür faaliyetlerin yayılmasında Askeri doktor Fuat Sabit Bey’in etkin bir rolü olduğu belirtilerek, Fuat Sabit Bey’in okul ile ilişiğinin kesilmesi yanında Askeri Tıbbiye’den atılanların başka okullara alınmaması ve alınanların kayıtlarının silinmesi, kominist faaliyetlere karışanların Ankara İstiklal Mahkemesine sevki ve bu tür faaliyetlere karşı uyanık olunması istenmekteydi.[43]
1931 Yılında ise tekrar bu konu ile ilgili olarak Türkiyede sol hareketler içerisinde yer almış önemli isimler arasında yer alan Doktor Şefik Hüsnü[44] ve Eczacı Vasıf tarafından Almanya'da basılmakta olan İnkılap Yolu adlı mecmuanın yurda girişinin yasaklandığını görüyoruz[45].
Konumuz Türk solu veya Türkiye'deki komünist faaliyetler ve bunların tarihçesi üzerinde ayrıntılı olarak durmaya elverişli değıldir. Ama biz değişik tarihlerde Bakanlar Kurulu Kararları ile yurda girişi yasaklanan yayınlardan Türkiye'de yönetimin bu tür faaliyetlere karşı tavır takındığını ve bu tür oluşumlara izin vermediğini sanırız söyleyebiliriz.
2-Rumluk-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlarla ilgili kararlar.
Yukarıda yıllara göre dağılımını verdiğimiz bölücü yayın faaliyetleri ile ilgili kararlarda Rumluk ve Ermenilik faaliyetlerinin oldukça çok olduğunu görüyoruz.
Yunanistanla yapılan Mübadele antlaşması gereği Türkiye dışına çıkarılan Araboğlu Kostantin'in Türk hükümeti ve Türkiye'deki Rumlara karşı tavır aldığını görüyoruz. Özellikle İstanbul'daki Metropolitlerin Türk hükümeti ile müzakerelere girişmesini ve temaslarını tenkit edici yazılar içeren Imerisiyanea adlı gazetenin yayınının yasaklanmasına 29-3-1925 tarihinde karar verilmiştir[46].
Bu tür bölücü yayın yapma konusunda Ermenilerin daha faal olduklarını bu konu ile ilgili yasaklanan yayınlardan çıkarmak mümkündür. Bu konuya ilişkin ilk yasaklama kararı, 11.11.1928 tarihinde Paris'te Ermeni Tşnak Komitesince yayınlanan Haraç adlı gazeteye ilişkindir[47]. Yurda girişi yasaklanan gazetede uydurma bir "Kürt İstiklal Komitesi" icat edilerek fotoğrafları ile birlikte yayınlanmıştı[48].
Yine Ermeni Taşnak Komitesi tarafından Paris, Suriye, Atina, Kahire ve Kaliforniya'da çıkarılan Haraç, Aztak, Noror, Husaper ve Mışak adlı gazeteler komitenin amaçları doğrultusunda Türkiye'de Kürdistan ve Ermenistan davasına hizmet edici ve ülke içerisindeki Ermenileri kışkırtıcı yayınlarından dolayı ülkeye girişine izin verilmemesi karara bağlanıyordu[49]. İçişleri Bakanlığından Başbakanlığa yazılan yazıda; "Memleketimiz dahilinde de mühim teşkilatı olan bu komitenin bu gazeteleri okutmak suretiyle teşkilatlarına daha vasi kudret ve kuvvet vereceği ve diğer Ermenileri de kendilerine imaleye çalışacağı tabii bulunduğundan, bu gazetelerin serbestçe memleketimize girmelerinde pek ziyade mahzur görülmektedir" denilmekteydi[50].
Aynı bağlamda Boston'da Ermenice olarak çıkarılan Hayrenik gazetesi[51], ile yine Paris'te Taşnak Komitesinin resmi yayın organı olarak çıkarılan Mardgoz gazetesi[52], Boston'da çıkarılan Baykar gazetesi[53], Mısır'da basılan Bugünkü Ermenistan adlı kitap[54], Ermenistan'da çıkarılan Ermeni ve Eserler mecmuası ile Emma ve Hayat Hasreti adlı kitaplar[55], Kahire'de Ermenice olarak çıkarılan Arev gazetesi[56], yasaklanıyordu. Arev gazetenin 15.8.1935 tarihli nüshasında çıkan "Muş Ovası Faciasının Yirminci Yıl Dönümü Münasebetiyle" başlıklı yazı; Türkiye'de vatandaşlar arasında yeniden ihtilaflara yol açacak nitelikte olduğu ve özellikle Ermeni vatandaşların bu tür zararlı yayınların telkinlerinden korunması isteniyordu[57].Anılan gazetelerden Mardgoz (Mardigos)’un 13.2.1933 tarihli nüshasında Ermeni İhtilâlinin haklılığı anlatılıyor ve Ermenilerin Kürtlerle işbirliği yapmamaları tarihi hata olarak not ediliyordu. Konu ile ilgili olarak kararın ekinde verilen tercümede: “Tarihi doğru yazmak için muhiti iyi tanımak icap eder. Mardigos bilâperva beyan ederki Ermeni ihtilali gayet tabii bir tazyikten doğmuş hakiki bir ihtilal idi. Ancak Ermeni milletinin yalnız kendi başına maceraya atılması doğru değildir. Kendisi ile hemdert olan akvam ile birleşip hareket etmesi lazımdı. Aksi olarak kendisinden çok güçlü olan ve (hasta adam) tabir olunan Osmanlı hükümetiyle çarpıştı halbuki hastanın onu tepelemeye, kan içinde boğmaya kafi derecede kuvveti vardı. Bu tetkikatımız onun içindir ki tarihin o devresini ezber edelim o muhitte yaşayan akvamı tanıyalım ve mücadelemizi menfaatlerimizi onlarla birleştirelim” deniliyordu[58].
Aynı konuda yasaklanan diğer yayınlar ise şunlardı: İstanbul'da Ermenice olarak çıkarılan Aztarar gazetesi[59], Şikago'da basılan My Beloved Armenia adlı İngilizce kitap[60], Leipzig'de basılan ve Türk Kültür birliğini bozucu Der Brockhaus adlı Atlas[61] ve bu konuda son olarak Beyrut'ta Ermenice olarak çıkan Zartonk gazetesinden[62]oluşan bu yayınların muhtevalarıyla Türkiye'nin iç ve dış politikalarına zarar verici ve Türkiye'nin bütünlüğünü bozucu özelliklede Türkiye'deki Ermeniler üzerinde olumsuz telkinlerde bulunarak onları kışkırtıcı bir tavır sergilemelerinden dolayı Bakanlar Kurulu Kararları ile yasaklanmıştır.
Ermeniler dışında Türkiye'ye yönelik olarak yapılan bölücü yayınlardan bir diğeri ise ülkedeki Türk vatandaşlarından Kürtlere ilişkin olanıdır. Bu konuda Bakanlar Kurulu Kararı ile yurda girişine veya yayınlanmasına yasak getirilen yayınlar şunlardı: Şam'da gizli olarak basılan Gonca-i Bahar adlı Kürtçe kitap[63], Pariste yayınlanan Vazreydemi adlı Rusça gazete[64], bu gazete Pariste Monarşist Ruslarla Ermeni Taşnak Komitesi ve Kürt Cemiyeti arasında yukarda yapıldığına ilişkin haberlerin çıktığı kongre sonrasında yayınlanmaya başlamıştır. Yine aynı konuda; Suriye'de faaliyet gösteren "Hoybun Cemiyeti"[65] tarafından Kürtçülük emelini gerçekleştirmek üzere Kahire'de çıkarılan La Question Kurde adlı mecmua[66], aynı cemiyetin yayın organı olarak Sam'da çıkarılan Havar gazetesi[67], yine cemiyet tarafından çıkarılan, Türk Affi Umumisi Karşısında Kürtler, Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine Mektup, Bir Ermeni Noktai Nazarına Göre Kürt Meselesi, ve bir bölümü resimli Arap dili üzerine yazılmış Elkaziyetülkürdiye adlı dört kitap[68], Kürt isyanından bahseden ve Saidi Kürdi tarafından Suriye'de doldurulan "Sodvva" markalı iki plak[69] ve son olarak şam'da basılan Kürdistanda Yirminci Asırda Türklerin Medeniyeti adlı kitabin yurda girişi yasaklanmıştır[70].
Bu konuda yasaklanan yayınların muhtevalarında ortak özellik, Türkiye'ye ve Türkiye'deki cumhuriyete karşı oluş ile yine Türkiye'de Türk vatandaşı olarak yaşayan Kürtleri Türkiye ve rejim aleyhine teşvik edici nitelikte oluşlarıdır.
Yukarıda bahsedilen Ermenilik, Rumluk ve Kürtlük yolunda yayınlar dışında Doğu Karadeniz'de Lazlık cereyanı uyandırmak doğrultusunda Gürcistanda basılan Mçita Murutsi (Kırmızı Yıldız), adlı gazete[71], ile Suriye'de Latin harfleri ile hazırlanan Çerkes alfabesi'nin Türkiye'ye girişinin yasaklandığını görüyoruz[72]. Kırmızı Yıldız adlı gazetenin Lazlık cereyanı uyandırmak için Lazistan’ın kendi alfabesini kullanması ve Lazların siyaseti, iktisat’ı öğrenmeleri isteniyordu. Sarp’ta bu doğrultudaki çalışmalar anlatılıyordu.[73]
Görüldüğü gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı ile verilen Milli Mücadele sonrası kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, milli sınırları içerisinde ülke bütünlüğüne ve ülke içerisinde yaşayan vatandaşlarına yönelik, onları bölücü yayınlara karşı duyarlı olmuş ve gerekli tepkiyi ve kararlılığı göstermiştir.
3-Türkçü yayınlarla ilgili kararlar.
Cumhuriyet ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu içerisinde II.Meşrutiyet Dönemine kadar pek gündeme gelmeyen Türk varlığı ve bilinci yükseltilmmeye çalışılmıştır. Bu tür politikalara sanırız özellikle imparatorluk yapısından kurtulup bir ulus devleti olmak için gereklilik vardı. Kültür ve eğitim ağırlıklı bu dönüşümü sağlamada Türk Ocakları ve onun yerine kurulan Halk Evleri yardımcı olmuşlardır. İşte Mustafa Kemal Paşa ve çevresinin bu yöndeki faaliyetleri yani milli tarih ve dil ile milli gururu ve kendine güveni geliştirme çabaları Türkçü hareketi yürütenler tarafından olumlu karşılanmıştır. Ama aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa’nın bu tür çalışmaları Türkçüler tarafından yanlış anlaşılarak sürekli bir felsefenin ifadesi olarak da algılanmıştır.
Türkiye kendisi dışında yani çevresinde meydana gelen değişimler ve kendi iç dinamiklerinin gerekleri doğrultusunda belirli bir tarihten sonra Türkçü doğrultuda yayınlara karşıda duyarlı olmuştur. Bu politika II.Dünya Savaşı sırasında Almanya ile ilişkilere bağlı olarak Türkçü yayınlara karşı bazan hoşgörülü bazan ise yasaklama ve tutuklamayı beraberinde getirmiştir. Bu konuda fazla olmamakla birlikte yasaklamaya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları mevcuttur. Bu konuda ilk karar, Ulusal Birlik adlı haftalık gazetenin üç yıl süre ile kapatılmasına ilişkindir[74]. İçişleri Bakanlığının ilgili gazeteyi kapatma kararı isteği ile ilgili yazısında, daha önce kapatılmış olan Orhun, Milli Birlik ve Milli İnkılap mecmuaları ile aynı doğrultuda yayın yapan Ulusal Birlik gazetesinin özellikle Üniversite gençliğine yönelik iç siyaseti bozucu ve inkılap prensiplerine aykırı yayın yaptığı ve Nasyonal Sosyalizm propagandası ile Yahudi düşmanlığı yaptığı belirtilmekteydi[75].
Bu tür yayınlarla ilgili dikkat çekici nokta sanırız yasaklama ile ilgili tarihlerdedir. Yani İtalya ve Almanya'daki yeni yönetimlerin etkisiyle iki savaş arası dünya'nın içinde bulunduğu şartlarla gereği Türkiye'deki hükümetler Türkçü yayınlara 1934'lü yıllardan sonra yasaklama getirmişlerdir.
Aynı konuda bir başka yasaklama ise 11 Mayıs 1935'te Tayyar Fethi tarafından yayınlanan Hap Bir Ağızdan adlı kitapla ilgilidir[76]. Kitapta yer alan "Beyoğlunu Nasıl Türkleştirebiliriz" başlıklı yazıda; İbranice, Rumca kelimelerin yer aldığı mağazaların adları sayılarak "yabancı Kanindan" diye tanımlanan bu kuruluşların aleyhiine bir tavır sergilenmekteydi. Yazıda devamla, azınlıkların toplu olarak bir yerde oturmasının yasaklanması, azınlık okullarının kapatılması istenmekteydi[77].
Türkiye'de hükümetin aynı konuya duyarlılığının sürdüğünü gösterir son örnek karar[78], Teodor Friç tarafından yazılıp İsmet Uskent tarafından Türkçeye çevrilen "Yahudilik ve Masonluk" adlı kitaptır[79]. özellikle Yahudiler aleyhine yazılar ihtiva eden bu kitaba ilişkin yasaklama kararı, yine Rum ve Ermenilerle ilgili yayınlarda olduğu gibi ülke içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayan insanlara karşı her türlü oluşumu engellemek amacını taşımaktadır. Nitekim aynı hassasiyetin İsmet İnönü dönemindede sürdürüldüğünü ve İnönü dönemindede Türkçü yayınlara ve örgütlenmelere karşı kısıtlamalar getirildiğini Bakanlar Kurulu Kararlarında görmek mümkündür.
Böylece Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk önderlerin başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Misak-ı Milli sınırları içerisinde yaşayan insanlardan oluşan modern ve çağdaş bir devlet yaratma ve bu devletin vatandaşlarının özümsediği yeni ve modern bir Türk Kültürü yaratma yolunda verdikleri mücadeleye engel olabilecek her türlü hareketi yakından takip ettiklerini söyleyebiliriz. Böylece Cumhuriyet önderlerinin kendilerinden önceki dönemde siyasi bir hareket olarak başlayan Türkçülük hareketinden farklı bir anlayış ve yaklaşımı benimsediklerini ve onların modern anlamda “Vatandaş” yaratma doğrultusunda hareket ettiklerini söyleyebiliriz.
4- Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşi yapılan yayınlar.
Bu konu ile ilgili ilk örnekler, Atina'da yayınlanan Kostantinapolis gazetesi ile Selanik'te yayınlanan Gatos adlı mizah gezetesidir[80]. Konu ile ilgili kararda ülkeye girişi yasaklanan bu yayınlar ile birlikte Kostantinapolis gazetesinin İstanbul'da bulunan muhabirininde Türkiye dışına çıkarılması kararlaştırılmıştı. Adı geçen gazetenin İstanbul muhabiri A. Komnınos'un 4 Eylül 1929 tarihli yazıları gazetede yayınlanmıştı. Bu yazıların ilkinde İzmir'in kurtuluşi ile ilgili olarak yapılan törenler nedeni ile Mustafa Kemal Paşa'ya yönelik olumsuz bir tavır sergilenirken, ikinci yazıda ise Türk-yunan ilişkileri ve mübadele konusunda Türkiye'nin iç ve dış siyaseti aleyhine bir tavır sergilenmekteydi[81].
Bu konuda özellikle Türkiye dışında basılan kitaplarda Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına yönelik saldırılarla ilgili yayınlara yasaklamalar getirildiğini görüyoruz. 1931 yılında "Mussolini" adlı bir kitap, Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına garazkarane saldıran muhtevasından dolayı yasaklanmıştır[82]. İngiliz H.C.Armstrong tarafından yazılarak Fransızca ve Almanca'ya çevirilerek basılan "Bozkurt-Mustafa Kemal" adlı kitap sanırız bu konuda en tipik olanıdır[83]. Kitaba getirilen yasak[84] dışında bu kitabı tanıtmak veya kitap ile bilgi vermek amacıyla yazılan Le Mois mecmuası ve Journal des Debats gazetesinde yer alan "Bozkurt" adlı yazıdada Armstrong'un kitabına dayanılarak Mustafa Kemal Paşanın şahsına karşı saldırgan ve asılsız iddialardan dolayı yasaklanmıştır[85]. son olarak aynı bağlamda yayın yapan Mustafa Kemal Dictator adlı eserinde yasaklandığını görüyoruz[86].
Bu konuda diğer tipik örnek, İstanbul'da Suriyeli Necip Merdan tarafından yayınlanmakta olan aylık "La Turquie Moderne" mecmuasının yayınladığı Atatürk'ün uydurma maşlahlı resminin yer aldığı sayıdır. Adı geçen dergi geçici olarak kapatılmış ve ilgili nüsha ise toplattırılmıştır[87].
Bir başka örnek ise Mustafa Kemal Paşa'ya çirkince saldırılar ihtiva eden Yunanistan'da çıkan Makedonya gazetesinin yurda girişine ve satışına getirilen yasaklamadır[88]. Son örnek ise 14 Ağustos 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan The Literary Digest adlı dergidir[89]. Bu dergi 3 Temmuz 1937 tarihli nüshasında, Atatürk, Mikado, Mussolini, Hitler ve Stalin'i anlatan "Beş Dıktatör" başlıklı bir yazıda; Mustafa Kemal Paşa'nın içkiye olan düşkünlüğü ve “Atatürk’ün Sofrası “ çarpıtılarak verilmekteydi[90].
Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına yönelik yazılar ve onlara ilişkin yasaklamalar 1927 ile 1937 yılları arsındadır. Bu tür yayınlar incelendiğinde; gerçekle ilgisi olmayan ve Mustafa Kemal Paşa'yı yakından tanımayan ve belli amaçlar doğrultusunda yazılan yazılar olduğunu görmek mümkündür. Sanırız iki savaş arası dönemde yaygın olan totaliter rejimler ve onların liderleri ile ilgili yazılan yazılarda dönemin havası gereği Mustafa Kemal Paşa'yı ve onun kurmuş olduğu modern Türkiye'yide aynı kategoriye koyma eğilimi özellikle batı'da yaygındı. Ama bu tür davranışlara ve yayınlara karşı Türkiye'de ilgili çevreler ve özellikle Mustafa Kemal Paşa'nın çok hassas olduğunu ve böyle durumlarda gerekli açıklamanın yapıldığı ve cevabın verildiğini örnekleriyle görmek mümkündür. Özellikle Mustafa Kemal Paşa kendisinin sanıldığı gibi bir diktatör olmayıp, ülkesi ve halkı için yaptıklarından ve Türk halkının kendisine göstermiş olduğu sevgi ve saygıdan bunu anlamanın mümkün olabileceği defalarca yabancı basın mensupları ile yaptığı mülakatlarda söylemiştir[91].
5-İnkılaplara muhalefet eden yayınlar.
Yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin değişik tarihlerde gerçekleştirmiş olduğu ınkılaplara değişik kesimlerden gelen muhalefet[92] ve bu doğrultuda yapılan yayınları kapsayan konuda ilk örnek karar, 5 Mart 1924 tarihlidir. Hemen halifeliğin kaldırılışını takip eden günlerde İzmirde yayınlanan Turan gazetesi, Hilafet'in ancak Hindistan ve diğer İslam ülkelrinden gelecek delegelerden oluşan bir kongre tarafından verilecek kararla ilga edilebileceği yolundaki yayınlarını ısrarla sürdürmesi sonucu geçici olarak kapatılmıştır[93]. Turan gazetesi, 4-5 Mart tarihli nüshasında İstanbul muhabirine dayanarak İzmir'de Rusya, Hindistan, Arnavutluk vb. gibi ülkelerden gelecek "Alem-i İslam Murahhaslarının katılımıyla Hilafet-i İslamiye hakkında son ve kati kararın verileceği" bir İslami kongreden bahsetmekteydi[94].
Yeni yönetimin laikleşme doğrultusunda yaptığı köklü bir değişiklik olan Halifeliğin kaldırılışını takiben yine aynı doğrultuda laikleşme sürecinde gerçekleştirilen bir diğer inkılap olan Şapka Kanununa muhalefet eden Bulgaristan'ın Filibe Şehrinde yayınlanan Koca Balkan gazetesinin "Yaşasın Şapka" başlıklı makalede Türkiye'de şapka giyilmesinin şiddetle aleyhinde bulunması üzerine gazetenin Türkiye'ye ithaline yasak getirilmişti[95].
Aynı konuda diğer yasaklama örnekleri ise; Şam'da çıkarılan Març gazetesi[96] ile Londra'da çıkarılan The Islamic Review adlı mecmua'nın [97], özellikle dini propaganda amaçlı ve Müslüman milletler arasında dini esaslara dayalı bir birlik oluşturma yönünde yaptığı yayınlar Türkiye Cumhuriyetinin laiklik ilkelerine ve gerçekleştirilen inkılaplara aykırı bulunması idi. Bulgaristan'da çıkarılan Dostluk adlı Arap harfleriyle çıkarılan Türkçe gazete[98] ve son olarak Arif Oruç tarafından Paris'te bastırılan Yarın adlı broşür ve "Yarın Kurtuluş Neşriyatı" adı altında çıkarılan tüm yayınlara ilişkin kararlardır[99].
Değişik tarihlerde yasaklanan bu yayınların ortak özelliği Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekleştirmiş olduğu inkılaplara muhalefet etmek ve inkılaplar alyhinde yazılar yazmaktı. Aynı tarihlerde İnkılapçı Türk önderleri gerçekleştirmiş olduklerı inkılapların halk tarafından anlaşılması ve özümsenmesi doğrultusunda çaba harcıyorlardı. Özellikle Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçiş denemsinin başarısızlıkla sonuçlanmasını takiben patlak veren irtica hareketleri, Türk Hükümetlerinin inkılaplara karşı yayınlara karşı daha duyarlı olmasını gerektirmiş ve buna bağlı olarak bu tür yayınlara yönetim hemen tepkisini göstermiştir.
Nitekim bu doğrultuda 30 Aralık 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı ile Atina'da Ermenice olarak çıkarılan Aramazt gazetesinin yurda girişinin yasaklandığını görmekteyiz[100]. Gazetenin 5 Kasım 1934 tarihli nüshasında Türkiye'de din adamlarının kıyafetlerine ilişkin olarak yapılan yeni düzenleme eleştiriliyor ve bu düzenlemenin Lozan antlaşmasına aykırı olduğu, Türk hükümetlerinin çeşitli uygulamaları ile azınlıkları Türkleştirdiği yolunda ifadeler ile Türkiye'de yapılan inkılaplar sert bir dille eleştiriliyordu[101]. Bu tür değerlendirmeler Batı kamuoyunda da sıkça gündeme gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın inkılâp metodu zaman zaman eleştirilmiştir.
Konu ile ilgili diğer örnekler ise; Gümülcine'de Arap harfleri ile Batı Trakya'da bulunan Yüzelliliklerin kontrolünde çıkarılan Müdafaai İslam gazetesini yurda girişinin yasaklanması[102], Mısır'da değişik tarihlerde basılmış olan dört kitabın Tekke ve Zaviyeler'in kapatılmasına ilişkin kanuna muhalefet edici özelliklerinden dolayı yurda girişinin yasaklanması[103], Antakya uleması imzası ile Halep'te Arap harfleri ile basılan İslamiyette Tesettürü Nisvan adlı kitabın kılık kıyafet inkılabına aykırı yazılar içeren muhtevası nedeniyle yurda girişinin yasaklanması ve dağıtımı yapılanların toplattırılması[104] ve son olarak Mehmet Salih tarafından bastırılan Din Muallimi adlı kitabın satışının yasaklanmasına ilişkindir[105].
Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun son bulmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti başlangıçtan beri yani milli mücadeleyi yürütürken koyduğu ilkeleriyle temel farklılığını dile getirmiştir. Erzurum ve Sivas Kongresi sonrasında alınan kararlarda hakimiyetin millete ait olduğu belirtilmiştir. Bunun sonucu oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi kaynağını halktan aldığı geniş yetkilerle radikal kararlar almıştır. Bunlar; Saltanatın kaldırılması, başkentin değiştirilmesi, cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması, hukuk ve eğitim alanında değişiklikler, harf inkılabı ve soyadı kanunu ve benzeri inkılaplardır.
Cumhuriyet önderleri bu radikal ve köklü değişiklikleri yaparken ve bunları uygularken muhalefetle karşılaşmışlardır. Yapılan değişikliklerin halk katında yer edinmesi için zaman zaman otoriter bir tavır sergilenmiştir. İşte bu günlerde yapılan inkılaplar aleyhine alınan tavırlara veya onlara yöneltilen eleştirilere ilişkin yayınlara da dönemin özel niteliği gereği müsamahakar davranılmamıştır denilebilir.
6-İrticayı teşvik-Dini propaganda ve Din'i rencide edici yayınlar.
Dini propaganda yapan yayınlara karşı ilk yasaklama, Bulgaristan'da çıkarılan Şahidülhakayık adlı risaleye ilişkindir[106]. Bu risale baştan aşağı Türkleri Protestanlığa teşvik edici bir muhtevaya sahipti[107].
Yine aynı konuda başka bir örnek ise; inkılaplar aleyhine sinsice yazılar ihtiva ettiği ileri sürülen Ali Ulvi tarafından yazılan 205 sayfalık Doğru Yol adlı kitaptır[108]. bu eserde cumhuriyet aleyhine açıkça bir tavır sergilenmemekle beraber örnek olarak kararın ekinde verilen sayfalar incelendiğinde üstü kapalı olarak büyük bir beceri ile dinin propaganda yapıldığı vurgulanıyordu[109].
Türkiye'de hükümetlerin bu konuda duyarlılığı sadece İslami yayınlar ile ilgili propagandaya yönelik olmayıp aynı şekilde Hristiyanlık propagandası yapan dini yayınlara karşı da sürdürülmüştür[110]. Bu tür yasaklamalara örnek olarak; İstanbul'da Misyonerler tarafından çıkarılan İsanın Dağdaki Vaazı adlı risale[111], İngilizce olarak yayınlanan Bahai News[112], Fransa'da yayınlanan Deo Gratias adlı misyoner mecmuası[113] ve Napoli'de İtalyanca olarak yayınlanan Ricordati di Tua Madre adlı mecmuadır[114].
Dini rencide edici yayınlara getirilen yasaklamaya örnek olarak ise; A.İbrahim tarafından yazılan ve 1934 yılında bastırılan Milli Din Duygusu ve Öz Türk Dini adlı kitap[115] ile1937 yılında bastırılan H.Veli Yücebay'ın Müslümanlığın Beş Şartı Yahud İslam Dininde Yenilik adlı kitaplar verilebilir[116].
Yukarıda bahsedilen ilk eserle ilgili olarak Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün hazırladığı raporda[117], kitabın yeni bir din yaratma çabası içerisinde olduğu ve yaratılmaya çalışılan bu yeni dinin ilmi ve milli usullere dayandırılarak İslamiyette ibadet usulllerinin değiştirilmesini istediği belirtiliyordu. Görüldüğü gibi eserin muhtevasının İslam dininde bazı reformlar yapmayı amaçladığı bunun ise hem tartışmalara neden olacağı not edilirken, diğer yandan Türkiye'nin din devlet işlerini birbirine karıştırmamaya özen gösteren yeni yönetim anlayışı ile uyuşmazlığı vurgulanmaktaydı[118].
Görüldüğü gibi laiklik ilkesini benimseyen Türkiye Cumhuriyet'nin yöneticileri dini propaganda yapılmasına gösterdikleri duyarlılığın benzerini yeni bir din yaratma veya İslam dininin temel ilklerine ilişkin yeni düzenlemeler yapma veya dinde reform isteklerinde bulunan eserlere karşıda göstermişlerdir. Böylece Türkiye'de laiklikten anlaşılanın dini propaganda veya dini siyasete ve başka emellere alet etmeye karşı oluş kadar dini rencide edici yayınlarada karşı olmak şeklinde anlaşıldığını söylemek mümkündür.
7-Ülke aleyhine-Kamuoyunu bozucu yayınlarla ilgili kararlar.
Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayın yaptıkları için ülke içerisinde ve dışında çıkarılan yayınlarla ilgili kararların çokluğundan yukarıda bahsetmiştik. Şimdi bunları kronolojik bir sıra içerisinde gözden geçirmeğe çalışalım.
İstanbul'da çıkarılan Tevhid-i Efkar, son Telgraf, İstiklal, Sebilürreşat, Aydınlık ve Orak Çekiç gazete ve mecmualarının 5 Mart 1925'te "Takrir-i Sükun" kanunu gereğince yayınlarının durdurulduğunu görmekteyiz[119]. Aynı kanun gereğince yasaklama getirilen diğer iki gazete ise İkaz[120] ve Doğrusöz gazetesidir[121].
İstanbul'da Vrangel ordusuna mensup Beyaz Rus'lar tarafından okunan Rol-Dumen gazetesi 29 Nisan 1925 tarihli nüshasında yer alan yazılardan dolayı Türkiye'ye girişine yasaklanmıştır[122]. Adı geçen gazete İstanbul'da bulunan özel muhabirine dayanarak Türkiye ile ilgili olarak verdiği haberde, Türkiye'de meydana gelen Şeyh Sait isyanı'nı kastederek aynı türden isyanın Türkiye'nin diğer bölgelerindede çıkmadığına şaştığını belirterek Türkiye ile ilgili yazısını şöyle sürdürüyordu: "...Vilayet merkezlerinde bile oturacak yerleri olmayan Şark vilayetlerini kaale almayalım en koyu Kemalist Türklerler meskun olan Kastamonu ve Bursa vilayetlerinin sekenesi bile son nefeslerini yaşıyorlar. İsmini yazdığımız vilayetlerde vatan gazetesinin muhabir-i mahsusası son günlerde seyahat icra etti. Müşahedatını kendi gazetesine adeta inanılacak bir suretle yazıyor. Onun sözlerine nazaran, iş bu vilayetler dahilinde öyle yerler var saatlerce gidildiği halde bir karış işlenmiş toprağa tesadüf idilmiyor her taraf çöl her taraf aç insanların köyleri. Bir zamanlar bu vilayetlerin Türk ahalisi Ermeni ve Rum muhacirlerin giderken bıraktıkları erzakla her nasılsa yaşayabilmişler..."[123] gibi haberlerle devam ederek Türkiye'nin bir uçuruma sürüklendiği ve kendi içerisinde parçalanmaya doğru gittiği not ediliyordu.
Bu türden yani kamuoyunun huzurunu bozucu yayınlara örnek olarak yine Yunanistan'da yayınlanan ve İstanbul'a gönderilen Politiki Erena[124] ve İstanbul'da Rumca olarak basılan Polinya gazetesini verebiliriz[125]. Polinya gazetesinde yer alan bir yazıda; "Romalılar yumurtayı kaynar bir halde insanların koltuğunun altına koyarak işkence iderlermiş zamanımızdada zabıta yeraltı mahzenlerinde bu usulü tatbik idiyor" diyerek İstanbul zabıtası hakkında kamuoyunu yanlış yönlendirmekteydi[126].
Türkiye alehine yayın yapan Madrit'te çıkarılan Elsol gazetsi[127], ile Kahire'de yayınlanan El Muazzam gazetesi[128], İstanbul'da çeşitli hastalıkları tedavi amacıyla basıldığı bildirilen, İrşat Manzumeleri, Ölüm, risale-i Ahval-i Ahir Zaman, Yıldızname, Hastalıklara Şifaname adlı risalelerin yasaklandığını görüyoruz[129].
Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu olarak nitelenen bu kararlara ilişkin olarak ülkeye sokulması yasaklanan Türkiye dışında basılan gazeteler: Kahire'de bulunan yüzellilikler tarafından çıkarılan Osmanlı gazetesi[130], Atina'da basılan Politiya gazetesi[131], Hronika gazetesi[132], Selanik'te çıkarılan Dikeon gazetesi[133], Gümülcine'de basılan Adalet gazetesi[134], Yüzelliliklerden Mustafa Sabri tarafından Gümülcine'de çıkarılan Yarın[135], yine yüzelliliklerden Ömer Fevzi tarafından Paris'te çıkarılan Rehber-i İnkılap[136], İspalalı Ahmet Hikmet tarafından Filibe'de Arap harfleri ile çıkarılan Türkçe Medeniyet[137], Pariste çıkarılan ve özellikle toplum ahlakı üzerinde olumsuz etkiler yapacak yazı ve resimler içeren, Paris Sex-Appeal, Paravent, Secret de Paris adlı gazeteler[138],Micheal Broens imzası ile çıkan "Bizans'tan Ankara'ya Yeni Türkiye'ye" başlıklı yazının içinde yer aldığı Je Suis Partout[139], Pariste beyaz Ruslar tarafından Rusça olarak yayınlanan Posledinya Novosti[140], yine Beyaz Ruslar tarafından Berlin'de çıkarılan Yana Milli Yul[141] mecmuası, Fansa'da çıkarılan Türkistan[142] mecmuası, Paris'te Beyaz Ruslar tarafından çıkarılan Rusça Kafkas[143] mecmua, yine Paris'te çıkarılan Excelsior[144] gazetesi, Police Magazine[145],Yolumuz[146], La Georgie[147], Zarya Kafkas[148] adlı mecmualar ile Les Pilotes de L'Europe, İngilizce Inside Europe[149] ve La Questin d'Orient[150] adlı kitaplar, Tokyo'da çıkarılan İlanı Hakikat[151] gazetesi, Amerika'da çıkarılan The New History Society[152] adlı kitapçık, Berlin'de basılan Aydınyol[153] mecmuası, Berlin'de Resulzade Mehmet Emin tarafından çıkarılan Doğru Söz[154] mecmuasından oluşmaktaydı.
Türkiye içerisinde çıkarılan yayınlardan Bakanlar Kurulu Kararı ile ülke aleyhine yayın yapmaktan dolayı kapatılan veya yayını durdurulanlar ise şunlardı: İstanbul'da çıkarılan Milli İnkılap[155] mecmuası, milli krediyi ve ülkenin iktisadi istikrarını bozucu yayın yapmaktan yine İstanbul'da çıkarılan; Ticaret ve Türkiye İktisadı[156] gazeteleri ile yine aynı bağlamda yayın yapan Kazanç, Milli Ticaret, Türkiye Ticareti, Maarif-i Umumiye, Türkiye İhracatı, İzciler Birliği ve Balkan Ticareti[157] adlı gazte ve mecmualar. Büyük Millet Meclisi'nin gizli celsesinde görüşülen bir konuyu yayınladıları için Cumhuriyet ve Akşam[158] gazeteleri, İzmirde çıkarılan İzmir Postası[159] mecmuası ile yine İzmir'de çıkarılan Halkın Sesi ve Yeni Asır[160] gazeteleri ve son olarak, İstanbul'da çıkarılan İstanbul'un Sesi[161] mecmuası, Tan[162] ve Fransızca olarak yayınlananBeyoğlu[163] gazeteleri ile Kazdağı[164] adlı mecmuadır.
Bakanlar Kurulu Kararlarının eklerindende anlaşılacağı üzere ülkenin özellikle iç siyasetine, Cumhuriyete ve onun ilkelerine uymayan gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında yayınlanan gazete, dergi ve kitaplara yasaklama getirilmiştir.
8-Türkiye'nin dış politikasına zarar verici-komşu ve dost ülkeler aleyhine yapılan yayınlar.
Konu ile ilgili olan ilk kararın Mısır'da yayınlanan El-Cedid gazetesinin ülkeye girişinin yasaklanması ile ilgili olduğunu görüyoruz[165]. 1931 yılına kadar Bakanlar Kurulu Kararlarında Türkiye'nin dış politikasına zarar verici veya komşu ve dost ülkeler aleyhine tabiri içerisine girebilecek bir karar yoktur.
1931 yılında bu konuda "Ecnebi politikasına alet olarak komşu ve dost hükümet aleyhine neşriyatta bulunan..." Yeni Kafkas, Otlu Yurt, Bilidiriş, Azeri Türk adlı gazete ve risalelerin yasaklandığını görüyoruz[166]. Yine 19 Haziran 1933 tarihli kararname ile İstanbul'da Fransızca olarak çıkarılan mizah gazetesinin 8 Haziran tarihli nüshalarında Almanya ile olan iyi ilişkilere uygun düşmeyen muhtevasından dolayı kapatılmasına karar verilmiştir[167]. Kararın ekinde yer alan Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün yazısında, Alman sefaretinin özellikle Hitler hakkında ve Almanya'nın Yahudilere yönelik politikalarına ilişkin yazılar ve haberlerin Türk-Alman ilişkilerini bozacağı gerekçesiyle Türk hükümetinin harekete geçmesi istenmekteydi[168]. Bu doğrultuda harekete geçilerek gazetenin sahibi Muammer Cahit Bey'in önceden uyarıldığı belirtilerek bu tür yayınların kamuoyunu ve özellikle Türkiye'de yaşayan Yahudi vatandaşları Hitler ve Almanya aleyhine tahrik edici nitelikte olduğu not ediliyordu.
Türk hükümetinin bu konudaki hassasiyeti yalnız Almanya ile sınırlı değildir. 8 Ekim 1934 tarihinde ise Berlin'de Resulzade Mehmet Emin Bey tarafından Azerbaycan Müsavat Fırkasının yayın organı olarak çıkarılan İstiklal gazetesinin ülkenin dış politikasını bozucu bulunması özelliklede Türk-Rus ilişkilerine zarar vereceği endişesi ile yurda girişine yasak getirilmişti[169].
Aynı konuda Türk hükümetinin hassasiyetine yine tipik bir örnek olay, 25 Ekim 1934 tarihinde Türkiye'nin Balkan Paktı'nın yürütülmesine ilişkin olarak ayrı ayrı Yugoslavya ve Romanya ile gerçekleştirilen protokollere ilişkin kanun tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan gizli bir oturumda görüşülmesine ilişkin müzakereyi yayınlayan Zaman ve Son Posta gazetelerinin on gün süre ile kapatılmasıdır[170].
Türk dış politikasına aykırı yayın yaptığı için 1935 yılında Varşova'da çıkarılan Vatan Sesi[171] ile yine Varşova'da yayınlanan Millet Bayrağı adlı Türkçe ve Rusça mecmua Türk-Rus ilişkilerine zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanmıştır[172].
Akbaba mizah gazetesi 23 Aralık 1935 tarih ve 98 sayılı nüshasının kapağında yer alan karikatür'ün İngiltere ile olan ilişkilere, yine aynı gazetenin ikinci sayfasında yer "Eski bayrağı güve yemesin" adlı yazı ise Yunanistan ile olan ilişkilere zarar verici bulunduğu için satışının yasaklanmasına karar verilmişti[173]. Kapaktaki karikatürde Mısırda ayaklanma sonrasında tarihi Piramit'in üzerine oturan İngiliz'in "Burasıda batmaya başladı...!" demesi hoş görülmezken içeride yer alan yazıda ise Yunanistan'da sık sık meydana gelen iktidar değişiklikleri hicvedilerek anlatılmaktaydı[174].
Akbaba mizah gazetesi 30 Mayıs 1936 tarih ve 125 sayılı nüshasının kapak resmi nedeniyle yine toplattırılmıştı[175]. Derginin Adisababa'da zafer bayramı başlığı altında idam edilen Habeşliler ve içkisini yudumlayarak bunları seyreden İtalya devlet başkanı Mussolini'yi gösteren karikatür, Türk İtalyan ilişkilerine ve Türk dış politikasına zarar vereceği için bu karar alınmıştı[176].
Görüldüğü üzere Türk dış politikasını bozacak nitelikte bulunan yayınlar arasında özellikle İtalya, Almanya ve Sovyetler Birliği ile ilgili yayınlar konusunda daha hassas davranılmıştır denilebilir. İki savaş arası anılan bu ülkelerin yönetim biçimleri dikkate alındığında sanırız bu anlaşılır bir hassasiyettir.
Yukarıda yaptığımız açıklama doğrultusunda yapılan yasaklamalara ilişkin diğer bir örnek ise; İstanbul'da çıkan Bütün Dünya mecmuası'nın 9 Mart 1939 tarihli ve 558 numaralı yayınıdır[177]. Adı geçen mecmuanın kapağında ve içerisinde yer alan karikatürlerin Almanya devlet başkanı aleyhine oluşu yanında, aynı sayıda "Faşizm Harp İstiyor", "Hitler Ne Yapacak" ve "Nazilere Göre Bütün Dünya Yahudidir" başlıklı yazılar Türk-Alman ilişkilerine zarar verici bulunmuştur[178].
Bu konuda 1936 yılında son yasaklama kararı ise Türk-Sovyet ilişkilerine zarar verici bulunduğu için Berlin'de Türkçe olarak çıkarılan Açıksöz mecmuası ile ilgilidir[179].
Hükümet 1937 yılı boyunca Türk dış politikası ile ilgili yazıların takipçisi olmuştur. Nitekim 27 Ocak 1937 tarihinde üç gün süre ile Açıksöz gazetesi kapatılmıştır[180]. Açıksöz gazetesi'nin kapatılması isteğinde bulunan Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün "Başvekalet Yüksek Makamına" hitaben yazdığı yazıda; "Devlet ve milletin hassasiyet ve asabiyetle takip ettiği ve candan bir alaka ile bağlandığı bir meselede şahsiyata kapılarak, davanın ciddiyet ve esaletini millet ve cihan efkarı umumiyesi karşısında düşürten ve böylelikle hükümetin harici siyasetini ihlal eden Açıksöz gazetesinin Matbuat Kanunun elli birinci maddesi mucibince tatili hakkında Vekiller Heyetince gereken kararın verilmesine emir buyurmanızı saygılarımla dilerim" denilmekteydi[181].
Birinci Dünya savaşında farklı cephelerde savaşmış ve savaşa Almanyanın yanında girmiş olan Türkiye'de o günlerin sıkıntılarını en iyi bilen kişiler askerlerdi. Başta Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin kalkınmasına yönelik politikalara yoğunlaşarak yeni ve modern bir ülke yaratma yolunda çabalar sarfederken, İkinci Dünya savaşına giden yolda birer asker olarak yaşadıkları tecrübeler gereği daha ihtiyatlı davranma gereğini hissetmişler ve olabildiğince komşu ve diğer ülkelerle barş içerisinde bir arada yaşamadan yana bir tavır benimsemişlerdi. Nitekim İkinci Dünya savaşında bu barışçı ve tarafsızlık ilkesine dayalı politikalar doğrultusunda hareket eden Türkiye savaşa girmeyecektir. İşte Türkiye yukarıda söylenenlere dayalı olarak, barıştan yana tavrına ve tarafsızlığına aykırı yayınlara özellikle otuzlu yıllardan sonra daha duyarlı olmuştur. Çünkü otuzlu yıllar aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı sonrası düzeninin bozulmaya başladığı, Milettler Cemiyeti kararlarının ihlal edildiği, yeni ittifakların kurulmaya başladığı ve savaş sonrası statükodan memnun olmayan ülkelerin saldırgan tavırlarının başladığı bir dönemdir.
İşte bu gelişmeler ışığında duyarlılığını sürdüren Türkiye, komşu devletlerle ve dost ülkelerle olan ilişkilerini bozucu yayınlara karşı kararlı davranmış ve tepkisini bu tür yayınlara ilişkin verdiği yasaklama kararları ile göstermiştir.
Bu doğrultuda İstanbul'da F.Daryal tarafından çıkarılan Kafkas Almanağı'nın toplattırılmasına karar verilmiştir[182]. Adı geçen yayında Rusya ve komünizm aleyhine bir tavır sergilenerek,insanlığın bünyesine uymayan bu rejimi yıkmak için Kafkas halklarının bir konfederasyon halinde birleşmeleri istenirken, "Türkiye İtalya ve Kafkasya" başlıklı İtalyan bir parlamenter tarafından yazılan bir yazıda ise Türk-Italyan işbirliğinin gerekliliği örneklerle anlatılıyordu[183].
Dost ve Müttefik ülkeler aleyhine yayınları takipte titizlik gösterildiğine ilişkin bir diğer örnek ise, Paris'te Metaksas aleyhtarı "Demokrat Yunanlılar Birliği"'nin yayın organı olarak Yunanlıların çıkarmakta oldukları "O Dimokratis" (Demokrat) adlı yayının Mayıs 1937 tarihli nüshasında yer alan yazılar Türk-Yunan ilişkilerine zarar verici bulunarak ülkeye girişinin yasaklanmasıdır[184].
Bu konuda yasaklamaya sıkça uğrayan ve her defasında değişik adlarla Berlin'de Resulzade Mehmed Emin tarafından çıkarılan Kurtuluş mecmuasının ülkeye girişinin yasaklanması üzerine Mayıs 1937 tarihinde Doğrusöz adı altında çıkarildığını görmekteyiz. Bu ve bu bağlamda yine Berlin'de çıkarılan ve Türk dış politikasına muhalefet edici ve Türk-Rus ilişkilerini bozucu Hakikat mecmuasının yurda girişi yine yasaklanmıştı[185].
Yine Berlin'de Resulzade Mehmet Emin tarafından çıkarılan Milli Ateş[186], Vatan Dileği[187], Yasamız[188] ve İlham Kaynağı[189] adlı mecmuaların ülkeye girişi yasaklanmıştı. Yasaklama gerekçesinde mecmuaların, "...muhteviyatı Türkiye'nin harici siyasetini teşviş edecek mahiyettedir" denilmekteydi[190].
Türk-Rus ilişkilerine zarar verici veya Türk dış politikasına aykırı yayınları nedeni ile yasaklanan diğer yayınlar ise, Paris'te İngilizce olarak çıkarılan The Caucasian Quarterly[191], Berlin'de Mirza Bala tarafından yazılan Halkın Sesi[192] adlı broşür, Paris'te çıkarılan Revue Economique et Parlemantaire[193] mecmuası ve İstanbul'da çıkarılan Yeni Adam[194] mecmuasıdır. Yeni Adam dergisi daha önceki sayılarında yer alan Türkiye'nin dış siyaseti aleyhine yazılardan dolayı uyarılmıştı. buna rağmen 17 Şubat 1938 sayılı nüshasında yer alan Romanya'da meydana gelen iktidar değişikliği ile ilgili olarak yazılan makalenin ve mecmuanın altınci sayfasında yer alan karikatürün Türk dışişlerini güç duruma sokacağı düşüncesi ile yasaklanıyordu[195].
Türkiye'nin dış politika ile ilgili yayınlara karşı hassasiyeti özellikle İkinci Dünya savaşı sırasında artarak sürmüştür.
İNÖNÜ DÖNEMİ
Atatürk döneminde ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen veya yayını durdurulan gazete dergi ve kitap sayıları ile bunların konulara göre dağılımı ile incelediğimiz dönemin yani İnönü döneminin aynı konuda aldığı kararları karşılaştırabiliriz. Ama bu kıyaslamaya geçmeden önce İnönü döneminde konu ile ilgili yasaklamanın yıllara göre ve konulara göre dağılımı hakkında bilgi vermek sanırız daha uygun olacaktır.
İnönü döneminde yasaklama ile ilgili Kararların konulara göre dağılımı:
1-Komünist Propaganda (3)
2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar (7)
3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar (7)
4-Dini propaganda yapan yayınlar (9)
5-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar (36)
Bakanlar Kurulu Kararlarının yıllara göre dağılımı ise şöyledir:
1938--8
1939--12
1940--9
1941--12
1942--1
1943--2
1944--9
1945--12
Görüleceği üzere toplam Bakanlar Kurulu sayısı 65'tir. Ancak yukarıda yaptığımız konulara göre tasnifte yer almayan kararlarda vardır. Bunlara örnek olarak, İnkılaplara muhalefet edici yayın (bir tane), geçici bir süre kaydı ile kapatılan yayına tekrar izin verilmesine ilişkin olan Bakanlar Kurulu Kararları verilebilir. Ayrıca 30.07.1940 tarihinde gazete sayfalarının ebadı ve adedine ilişkin karar[196] ve sayfa sınırlandırılması ile ilgili 15.07.19441 tarihli karar söylenebilir[197].
Konularına göre kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir:
1-Dini propaganda
1938-3, 1939-1, 1944-2, 1945-3.
2-Dış politika ve dost ülkeler aleyhine yayınlar
1938-1, 1940-1, 1941-2, 1943-1, 1944-1, 1945-1.
3-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu[198]
1938-1, 1939-8, 1940-7, 1941-8, 1943-8, 1944-6, 1945-7.
4-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar
1938-1, 1939-2, 1940-1, 1941-2, 1945-1.
5-İnkılap aleyhtarı yayın
1938-1.
6-Komünist propaganda
1938-1, 1929-1, 1941-1.
Bakanlar Kurulu'nun kapatma, satış durdurma ve yurda girişinin yasaklanması ile ilgili kararların çoğunluğunun yine 50 ve 51'nci maddeye dayanarak verildiğini görmekteyiz[199]. Anılan bu iki maddeden 50.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 29 iken,51.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 33'tür.
Atatürk ve İnönü dönemlerinin kıyaslamasını yapacak olursak sanırız ilk söylenecek şey İnönü dönemindeki kararların konu ve sayı bakımından Atatürk dönemi ile farklılıkları olduğudur. Atatürk döneminde İnönü dönemi için verdiğimiz konu tasnifinde yer alan konular dışında; Takrir-i Sukun Kanunu'na muhalefet edici yayınlar, muzır yayınlar (toplum ahlakına uygun olmayan yayınlar), dini duyguları rencide edici yayınlar, Türkçülük ile ilgili yayınlar[200] ve Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı saldırıda bulunan yayınlar bulunmaktadır.
Yine yukarıda değindiğimiz gibi farklılık sadece Atatürk dönemindeki konulardaki çokluk değildir. Bunun yanında 1938-1945 yılları arasında İnönü döneminde yasaklama ile ilgili karar sayısı yaklaşık altmışbeş iken Atatürk döneminde 1923-1938, bu sayı yaklaşık yüzkırkdörttür.
Atatürk ve İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınlarda ortak olan konular ise; komünist propaganda, inkılaplara muhalefet, dini propaganda, dış politika aleyhine, ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar ile Ermenilik ve Kürtçülük ile ilgili bölücü yayınlardır.
Bilindiği gibi II.Dünya Savaşı sonrası tek parti idarelerinin ortadan kalkması ve Demokrasi’nin galibiyeti Türkiye’de yönetimin modern demokrasi’nin gerektirdiği düzenlemeleri yapmasında etkili olmuştur. Böylece 1945 yılı içerisinde Türkiye’de Çok Partili Siyasi hayata geçiş için adımlar atılmış ve basına getirilen kısıtlamalar ve basına karşı uygulanan politikalar değiştirilmiştir. Buradan hareketle sanırız 1945 yılı sonrasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları sayıca daha önceki dönemlerden azdır. Nitekim 1946 yılında Basın Kanunun 5.maddesi değiştirilmiştir. Basın suçlarının birkısmı için af ilan edildi ve en önemlisi gazete kapatma yetkisi hükümetten alınarak mahkemelere verildi. Ayrıca gazetelerin kendi mesleki örgütlerini kurmalarını ve en önemlisi gazete çıkarabilmek için gerekli olan mecburiyetlerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler yapıldı.
Şimdi yukarıda tasnif ettiğimiz konu başlıkları altında İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınları incelemeğe çalışalım.
1-Komünist propaganda yapan yayınlar.
Daha önce değinildiği gibi 1917 Ekim ihtilali sonrası komşumuz olan Rusya'da meydana değişiklik dünya'yı ve Türkiye'yi etkilemiştir. Özellikle Sovyet Rusya'nın kendi rejimini komşu ülkelere ve dünya'ya taşıma isteği doğrultusundaki çabaları kaçınılmaz olarak bu ülkelerde bir tepki doğurmuştu. Bu yeni durum başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Milli Mücadeleyi yürüten kadronun gündemine Türk-Rus ilişkileri bağlamında gelmiş ve konuya gerekli duyarlılık gösterilmiştir. Sonuçta Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararlarında komünist propaganda yaptıkları gerekçesi ile yayın yasaklama ve kapatma uygulamalarının İnönü dönemindede devam ettiğini görüyoruz.
Konu ile ilgili olarak İnönü döneminde verilen ilk karar; "yurdun istikbaline sahip gençlerin korunması maksadı ile Türk bünyesine ve karakterine hiç bir zaman uymayan ve sırf komünist propaganda gayesi ile bazı muharirler tarafından yazılarak ilmi ve edebi mahiyet altında neşredilmekte olan zararlı eserlerin tetkik ve vaktinde toplattırılabilmesini temin için 2/8235 sayılı kararname ile teşkil edilen komisyonun daimi olarak çalıştırılması", yolunda Dahiliye Vekilliğinin 22.12.1938 tarih ve 60030 sayılı tezkeresi ile yapılan teklifinin İcra Vekilleri Heyetince 24.12.138 tarihinde onaylanmasıdır[201].
Komünist propaganda ile ilgili olarak alınan ikinci kararda ise; Rusya'da yayınlanan ve komünist propagandası gayesi ile Trabzon'da satılan Türkçe ve Rusça, Yeni Hayat, Rençber, Komünist ve Başkurt gazeteleri ile bu türden gazete evrak vesairenin yurda girişinin yasaklanmasına ilişkindir[202].
Bu konuda İnönü döneminde verilmiş son yasaklama kararı 1939 yılında Moskova'da Çek dilinde yazılmış olan Komünist Bolşevik Partisinin Umumi Tarihi adlı komünizm propagandasın amaçlayan kitaba ilişkindir[203].
Görüleceği üzere Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede komünizme karşı duyarlılık sürmüş ve yönetim bu konuda yapılan yayınlara karşı yasaklamalar getirmiştir. Ama Atatürk dönemi ile kıyaslandığında İnönü döneminde bu konudaki yasaklamaların azlığı sanırız Türkiye'de yeni kurulan devletin kurum ve kuruluşları ile tam batılı bir devlet olma yolunda gösterdiği kararlılık ve devletin yönünün kesin olarak batıya dönük olmasının herkes tarafından anlaşılır olmasıdır.
2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar.
Kütçülük propagandası yaptığı için ülkeye girişi ve satışı yasaklanan ilk kitap, Der Adler Von Kürdistan adlı eserdir. 3.12.1938 tarihinde zararlı bulunarak yasaklanan bu eser, Kamuran Ali Bedirhan ve Herber Oertel tarafından yazılmış ve Almanya'da Almanca olarak yayınlanmıştı[204].
Ülkedeki vatandaşlar arsında bölücülük yapacağı gerekçesiyle ülkeye sokulması ve satışı yasaklanan diğer bir kitap ise Amerika'da Bedirhanilerden Süreyya Bedirhan tarafından İngilizce yazılıp yayınlanan Tha Case of kurdistan Against Turkey, adlı eserdir[205].
Bu tür bölücü yayınlar sadece ülkedeki Kürt vatandaşlara yönelik olmayıp Ermenilere yönelik olanlarda vardır. Nitekim incelediğimiz dönemde bu konudaki ilk örnek, Bükreş'te Ermeni Taşnak örgütü tarafından çıkarılan Aras adlı Ermenice gazeteye ilişkindir[206]. Bu gazetenin 27.12.1938 tarihli nüshasında çıkan yazılar zararlı bulunarak gazetenin ilgili nüshasının toplattırılmasına ve bundan sonraki nüshalarınında ülkeye girişinin yasaklanmasına 13 Haziaran 1939 tarihinde karar verilmiştir[207].
Yine aynı konuda 1939 yılında Beyrut'ta Ermeniler tarfından çıkarılan Ararat adlı Ermenice gazetenin yurda girişinin 31 Ağustos 1939 yılında yasaklandığını görüyoruz[208]. Kararın ekinde tercümesi verilen 18 Haziran 1939 tarihli Ararat gazetesinde, II.Meşrutiyetin ilanı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yaşayan farklı milletlerin, iktidara gelen İttihatçıların baskın milliyetçilik anlayışları yüzünden beklenileni bulamadıkları, İttihatçıların Alman hayranı olduğu ve İmparatorluğu Almanya'nın yanında savaşa sürükledikleri,İttihatçıların asıl amaçları olan "Turan" politikalarını gerçekleştirmek için Ermenilerin imha edilmesine karar verdikleri, Ermeni Hınçak Partisinin İttihatçıların bu tür politikalarını gerçekleştirmelerine engel olmak maksadı ile Enver ve Talat Paşa ile Nazım Bey'in öldürülmesi için görevlendirmeler yaptığı ama bunun başarılamadıği söyleniyordu. Gazetede yer alan yazıda, Ermeni Milletinin çektiği sıkıntılardan söz edilerek "Ermeni bir daha ölecekki Ermeni yaşasın" sözleri ile bitiriliyordu[209].
Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlar arasında "zararlı emeller uyandırmak" amacını taşıyan Yeprat ve Hayatan Gaçnak adlı Amerika'da çıkarılan mecmuaların 1941 yılında yurda girişide yasaklanmıştı[210].
Konu ile ilgili son yasaklama kararı 10 Temmuz 1941 tarihinde Kahire'de basılan Bahçecik ve Bahçecikli adlı Ermenice kitaba ilişkindir[211].
Görüleceği üzere Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik bu tür bölücü yayınlara karşı Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede aynı hassasiyet gösterilmiş ve bu tür yayınlara karşı tepki sürmüştür.
Kürtçülük ve Ermenilik dışında farklı bir yasaklama kararı ise 31.12. 1940 tarihinde görülmüştür. Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından Başvekalete yazılan bir yazıda, Alman propagandası yaptığı ve diğer ülkelerde yaşayan Beyaz Ruslarıda Alman emelleri doğrultusunda yönelendirici bir politika takip ettiği için Berlinde basılan ve orda yaşayan Beyaz Rusların yayın organı olan Nowoje-Slovo Neueswort adlgazetenin yutda sokulmaması yolunda bir karar alınması isteniyordu[212].
3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar.
Türkiye'nin iki savaş arsında tarafsızlık ve komşuları ile iyi ilişkiler üzerine oturttuğu dış politikası II.Dünya Savaşı sırasında daha dikkatli bir biçimde sürdürülmüştü. Bu doğrultuda İnönü dönemindede Türkiye'nin dış politikasına aykırı veya komşu ülkeler aleyhine olabilecek her türlü yayına karşı duyarlılık sürdürülmüştür.
Bu bağlamda verilen ilk karar 1.12.1938 tarihli Varşova'da basılan Çağırış adlı mecmuaya ilişkindir[213] ve adı geçen mecmua ülkenin dış politikasına zarar verici mahiyette yazılar içerdiği için ülkeye girişine ve satışına yasak getirilmiştir[214].
Daha önce sözünü ettiğimiz gibi dış politika ve diğer konularda yaptıkları yayınlar nedeni ile ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen yayınlar ile ilgili olarak verilen bu tür yasaklamaların kalktığını gösteriri Bakanlar Kurulu Kararlarıda mevcuttur. Bu konuya Türkiye'nin dış politikasına zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanan Le Jour-Echo de Paris gazetesi (8.12.1938), örnek verilebilir[215].
Gazetenin sahibi ve müdürü'nün Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğine müracat ederek bu kararın kalkması yolundaki istekleri ve Dışişleri Bakanlığı'nın gazetenin yasaklama tarihinden sonra Türkiye ile ilgili zararlı sayılabilecek bir yayınının olmadığı ve adı geçen gazetenin Fransa'da geniş bir okuyucu kitlesine sahip olduğu, özellikle Fransa'nın iç politikasında gazetenin ciddi bir yeri olduğunu belirtmesi üzerine yasaklama kararının kalkması uygun bulunmuştu[216]. Gazetenin yasaklamaya neden olan yazısı ise "Suriye Bizim Suriyemiz" başlıklı yazı idi ve Fransız Akademisinden Henry Bordeux tarafından yazılmıştı. "Fransa tarafından razı olunan kahramanca fedakarlıklar kendisine bir anlaşmayı tasdik etmeme hakkını vermektedir" denilerek Fransa'nın Hatay konusundaki politikası eleştiriliyordu. Bu konuda yine "Pierre Loti küçük bir Çerkes'i sevdiği için, bizim duygusal ülkemiz Kilikya'nın failleri önünde dizemi gelecek?" diyerek Fransız komutanların özverisinden söz ediliyordu. Devamla, Ankara antlaşması öncesi bölgede Fransa'nın politikaları anlatılıyor ve Ankara antlaşması ile Fransa'nın felaketini kabul ettiğini belgelediği ve bunun Lozan'da Türklerin arzu ettiği her şeyi gerçekleştirmeleri ile kesinleştiği vurgulanıyordu. Bu durumun Fransa'nın Müslüman sömürgeleri nezdinde olumsuz bir etki yarattığı not edilerek,Müslümanların nazarında sadece kuvvet mühimdir, her türlü cömertlik zaaf olarak değerlendirilir" deniliyordu.
Adana'da çıkarılan Bugün gazetesi 5.11.1940. tarihinden geçerli olmak üzere iki hafta süre ile dış politika aleyhine yazıları nedeni ile kapatılmışti[217]. Türkiye'nin komşu ülkelerle olan ilişkileri konusunda İnönü dönemindeki hassasiyetini gösterir bir başka örnek ise Reha Oğuz Türkkan tarafından yazılan Türkçülüğe Giriş adlı kitaba getirilen yasaklamadır[218]. Türkkan'ın kitabına ilişkin olarak Matbuat Umum Müdürlüğü'nün 7.2.1941 tarihinde Başvekalet Yüksek Makamına gönederilen yazıda, "Türkçülüğe Giriş" kitabı hakkında Hariciye Vekaletinin yüksek makamınıza arzedilen 29 Sonkanun 1941 tarih ve 1306/51 numaralı tezkeresinde, Sovyet Rusyadaki Türklar mevzuuna temas eden kısımlar hakkında, Sovyet Büyük Elçiliği tarafından Hariciye Vekaletine müracaatda bulunulduğundan bahisle harici münasebetlerin nezaket kesbettiği şu anda komşu devleti rencide edecek olan bu kitabın toplattırılması mütalaasında bulunulmaktadır". Denilmekteydi[219]. İkinci Dünya savaşı sırasında Almanya’nın Rusya’da ilerleyişi sonrasında Almanların teşvikiyle Türkiye’de gündeme gelen Turancı Akım Türkiye’nin dış politikası gereği başlangıçta hoşgörüyle karşılanmıştır. Ama daha sonra savaşın Almanya aleyhine dönmesiyle hükümet bu tür faaliyet ve yayınlara karşı tepki göstermiştir. Bu tepki 1944 yılı tutuklamaları ve 1945 yılında ise Türk asıllı mültecilerin ülkeye kabul edilmemesi ile zirveye ulaşacaktır.
Türkiye'nın dostane ilişkiler içerisinde bulunduğu ülkeler aleyhine yayın yapmaktan İkdam gazetesi geçici olarak[220], İstanbul'da Fransıca olarak çıkarılan Journal d'Orient gazetesi Albert Karasu tarafından yazılan bir makele'de İspanya'nın Fas'a ilişkin politikasını eleştirmesi nedeniyle bir gün[221], Tasviri Efkar gazetesi Muharrem Feyzi Togay imazası ile yayınlanan ve o günlerde Bulgaristan'da meydana gelen olaylara değinen yazı nedeniyle geçici olarak kapatılmıştı[222].
Sonuçta İnönü döneminde ülkenin dış politikası ve komşu devletlerle olan iyi ilişkilere zarar verebilecek yayınlara karşı gösterilen hassasiyet ülkenin takip ettiği dış politika ile örtüşüyordu. Nitekim bu politikalar meyvesini vermiş ve Türkiye II.Dünya Savaşına girmeyerek savaşın yarattığı olumsuzlukları en az yaşayan ülke olmuştur.
4-Dini propaganda yapan yayınlar.
Atatürk ile birlikte Milli Mücadele'yi yürütmüş ve kazanılan zaferi takiben Atatürk tarafından yeni ve modern bir ulus devleti olama yolunda gerçekleştirilen ınkılapların gerek yapılma gerekse onların toplum tarafından benimsenmesinde çaba sarfetmiş olan İnönü'nün Atatürk'ün ölümü sonrasında yine aynı kararlılıkla yeni anlayışın devamı doğrultusunda bir tavır sergilediğini görmekteyiz.
Bu anlamda gerek inkılaplara muhalefet edici, gerekse eskiye dönüş özlemi ile yapılan yayınlara karşı bir titizlik gösterilmiştir. Bu bağlamda İstanbul'da basılan ve İsmail Nazım Ergenel tarafından yazılan En'ami Şerif adlı bröşür toplattırılmıştır[223]. Yine aynı konuda İsatanbul'da Mustafa Kocabaş tarafından yazılmış olan Din Klavuzu adlı eser[224], İman ve Amel adlı kitap[225], Ayet, Hadis ve ahlaki öğütleri içeren Arapça levhalar[226], Dua Mecmuası adlı broşür[227], Çocuklarımıza Din Okuma Kitabı adlı eser[228]ve Tam ve İlaveli Mevlüdü Nebi adlı kitabın satışının yasaklandığını görüyoruz[229].
Yönetim bu konuda sadece İslami eserler konusunda hassas olmayıp, İstanbul'da 15.yyz.mistiklerinden Thomas A.Kempıs'tan S.Nuri imazası ile tercüme edilen Imitation yahut Mesihe Uymak adlı kitabın satışınıda yasaklamıştır[230].
5-Ülke Aleyhine ve Kamuoyunu Bozucu Yayınlar.
İnönü döneminde ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınları nedeniyle yayını durdurulan, satışı ve ülkeye girişi yasaklanan yayınlar görüleceği üzere diğer konulardaki yasaklamalara oranla daha fazladır. Bunları tarih sırası ile ve ülke dışında yayınlanan ve ülke içerisinde yayınlanan ayırımına göre incelemek sanırız daha yararlı olacaktır.
Ülke dışında çıkarılan yayınlara getirilen yasaklamaya ilk örnek, Paris'te çıkarılan Le Jour-Echo de Paris gazetesinin 1.12.1938 tarihli sayısının toplattırılmasıdır[231]. Konuya ilişkin diğer örnekler, Paris'te çıkarılan Le Soir gazetesi[232], Varşova'da çıkan Yedi Yıldız, Berlinde çıkarılan Delik ve Pariste yayınlanan Kafkas Eli adlı mecmualar[233], Torino'da çıkan La Stampa adlı gazete[234], Ermeniler tarafından Beyrutta çıkarılan Ararat adlı Ermenice gazete[235], Paris'te çıkarılan La Nation adlı mecmuadır[236].
La Nation adlı mecmuanın 15.7.1939 tarihli nüshasında Louis Marin imzası ile yayınlanan makelenin muhtevası Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu inkılaplara muhalefet edici idi. Özellikle aynı mecmuada yer alan başka bir yazıda Hatay'ın Türkiye'ye bırakılması eleştirilmekteydi[237]. Mecmua, "Organe de la Federation Republicaine de France" tarafından çıkarılmaktaydı. La Nation'da yer alan "Alexandrette" başlıklı yazıda İskenderun'un stratejik açıdan önemi belirtiliyor ve bu bölgenin kontrolünün I.Dünya Savaşı sonrasında Fransızların denetime geçmesi ile zaten verimli topraklara sahip olan İskenderun'un Fransızlar tarafından elektrik, su, sağlık ve eğitim alanında yeniden inşa edilerek 1919-1924 yılları arsında bölgedeki üretimin dört kat arttığı söyeleniyordu. Yine aynı makalede bölgede yaşayan halkın Ermeni-Arap ve Hristiyanlardan oluştuğu ve bu insanların Türk yönetimi yerine Fransızları tercih ettikleri iddia ediliyordu.
Yurt dışında basılan yabancı dillerdeki yayınlara ilişkin son iki yasaklama örneğinin ilki; 10.8.1940 tarihinde Bulgar Yüzbaşı Safof Pençodur tarafından 1938 yılında Sofya'da basılan, Kahraman'a Hürmet ve yine Peke Peef tarafından yazılan Kumandanlarımız adlı kitapların yurda girişinin yasaklanmasına ilişkin olanıdır[238]. İkincisi ise, 1 Mart 1941 tarihli kararla Belgrat'ta Rusça olarak yayınlanan Russky Golos isimli gazetenin yurda girişinin yasaklanmasıdır[239]. Gazetenin kapatma gerekçesi ise, Türkiye'deki askeri durum hakkında yanlış ve zararlı bilgiler vermekti. Kararın ekinde verilen gazetenin 15 Ocak 1940 tarihli nüshasında, Türkiye nüfusunun onüç milyon olduğu ve teorik olarak yüzellibin kişilik bir ordusunun bulunduğu ve bu sayının tam olarak techiz edilememesinden dolayı bu sayınında gerçek rakam olmadığı belirtiliyordu. Devamla Türk ordusunun modern silahlardan yoksun olduğu, ve hareket kabiliyetinin olmadığı çünkü bu hareketi sağlayacak yapıda Türkiye'de yolların olmadığı söyleniyordu. Yine gazetede yer alan yazıya göre Türk Deniz Kuvvetleri bir muze'yi andırıyordu. Çünkü deniz kuvvetlerinin oluşumunda Alman, Fransız, İspanyol, Amerikan, Hollanda ve İngiliz etkisi vardı denilerek deniz kuvvetlerinin esasını Yavuz adlı gemi ile Hamidiye ve Mecidiye gemilerinin oluşturduğu iddia ediliyordu. Yazıda yine özetle Deniz, Hava ve Kara kuvvetlerinin bir genel değerlendirmesi yer alıyordu[240].
Bu konuda ülke içerisinde çıkarılan gazetelerden ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu bulunarak yasaklanlar ise şunlardı: Bir ay süre ile kapatılan Akşam gazetesi[241], geçici olarak kapatılan Köroğlu gaztesi[242], Fransızca olarak İstanbul'da yayınlanan İstanbul gazetesinin bir gün süre ile kapatılması[243], Tasviriefkar, Tan ve Haber gazetelerinin yedi gün süre ile kapatılması[244], Fransızca olarak yayınlanan Beyoğlu gazetesinin 10.9.1940 tarihli nüshasında yer alan yazının hükümetin umumi siyasetine aykırı görülerek kapatılması[245], yine Fransızca Journal d'Orient gazetesinin yedi gün süre ile kapatılması[246], umumi siyasete aykırı yayını nedeni ile Tan ve Tasviriefkar gazetelerinin geçici olarak kapatılması[247], aylık Bozkurt mecmuasının geçici olarak kapatılması[248] ve son olarak Yeni Sabah gazetesinin bir gün süre ile kapatılmasıdır[249].
Görüleceği üzere İnönü'nü dönemide Atatürk dönemi gibi ülke'de iç asayişi bozucu ve kamuoyunu yanlış yönlendirici yayınlara karşı duyarlı olmuş ve ülkenin askeri durumu ile ilgili yanlış ve maksatlı yayın yapılmasına izin verilmemiştir. Daha öncede değindiğimiz gibi dünya'da bir savaşın yaşanıyor olması ve Türkiye'nin savaş dışında kalmaya yönelik politikası gereği Türkiye yürüttüğü bu politikaya aykırı yayınlara karşı normal zamanlarda görülmeyecek bir hassasiyet göstermiştir. Nitekim bu bağlamda bir yasaklamayı 17 Nisan 1941 tarihli karar gereği yasaklanan M.Talat Sümer tarafından yazılan Tarihte Almanlar adlı kitap ile Yeni Devir Basımevi tarafından bir seri şeklinde çıkarılan, Balkanlar, Beşinci Kol, Alman İlmi Bir Zehirdir, Beynelmilel Muazenede On İki Ada ve İtalya, İngiltere ve Zaferi, İngiltere ve Müttefikler adlı broşürlerin içeriklerinin ülkenin genel politikasına aykırı görülerek toplattırılması ve dağıtımının yasaklanmasında görmek mümkündür[250].
Ülke içerisinde yayınlanan eserlere getirilen yasaklamalara ilişkin verilen kararları tarih sırası ile vermeye devam edelim. Mersinde yayınlanan Ege gazetesinin 21 Nisan 1941 tarihli nüshasında yer alan H.Dayı Gürepik imzalı yazı'da "Ekselans Bay Hitler'e" başlığı ile Balkanlardaki gelişmelere değiniliyor ve Balkanlardaki milletler gelişmelere karşı uyanık olmaya çağırılıyordu. Bu muhteva nedeni ile gazete bir hafta süre ile kapatılıyordu[251]. Tasviriefkar gazetesi 3 Temmuz 1941 tarihli karar gereği bir ay süre ile kapatılıyordu[252].Vakit gazetesi 23.Eylül 1941 tarihinde on gün süre ile[253], Vatan gazetesi kırkbeş gün süre ile[254], Jounal d'Orient gazetisi ise 8 Mayıs tarihinde bir gün süre ile kapatılmıştır[255]. İstanbul'da basılan Yeni Avrupa Haritası'nın dağıtımının yasaklanması ve mevcutlarının toplattırılmasına 9 Mayıs 1944 yılında[256], Ankara'da çıkarılan Adımlar, Yurt ve Dünya, Samsunda çıkan Kopuz ve İstanbul'da yayınlanan Verim mecmualarının 16 Mayıs 1944 tarihinde geçici olarak kapatılmasına[257], İstanbul'da Rumca olarak yayınlanan Metapo Litefsis gazetesinin 13 Temmuz 1944 tarihinde geçici olarak kapatılmasına[258], 12 Ağustos 1944 tarihinde defalarca tavsiyeler ve uyarılara rağmen yurt içinde "...tehlikeli nifak tohumları eken ve vatandaşları birbiri aleyhine tahrik eder mahiyette yazılar ve haberler neşretmekte ısrarlı ve sistemli bir surette devam eden" Tan gazetesinin geçici olarak kapatılmasına[259] ve "son günlerdeki neşriyatında varlık vergisi mevzuu yeniden ele alınarak vatandaşları birbiri aleyhine tahrik edici mahiyette yazılar görülmekte olduğundan" Vatan gazetesinin 30 Eylül 1944 tarihinde geçici olarak kapatılmasına karar verildiğini görüyoruz[260].
Aynı konuda kitaplara getirilmiş olan yasaklamalar ise şöyledir: Abidin Dino tarafından yazılan ve Adana'da basılmış olan Kel adlı piyes'in 28.10.1944 tarihinde verilen bir karar ile toplattırılmasına[261], Heyber Kalesi Cengi, Muhammet Hanefi Cengi ve Tam Syfizülyezen Hikayesi adlı eserlerin dağıtımının önlenmesi ve toplattırılmasına[262], İstanbulda basılan ve Şemsettin Yeşil tarafından yazılan Kızlar Niçin Evlenmiyor, Evlenenler Neden Çabuk Boşanıyorlar adlı kitabın dağıtımının yasaklanarak mevcutlarının toplattırılmasına 27.7.1945 tarihinde karar verdiğini görüyoruz[263].
Yukarıda diğer örneklerini gördüğümüz gibi basına sadece yasaklama getirilmemiş aynı zamanda basın'ın günün şartlarına kendini uyarlaması onun güçlenmesi ve teknolojik açıdan kendini yenilemesi için yönetim yardımcı olmuştur ve hükümetler bu konularda basına imkan sağlama yoluna gitmiştir.
Basın dışında yine kamuoyu oluşturma araçlarından biri olan sinama ile ilgili olarak hükümet 20.8.1945 tarihinde vermiş olduğu bir Bakanlar Kurulu Kararı ile; "film ticareti ve sinamacılıkla uğraşan gerçek ve tüzek kişilerin ellerinde ve gümrüklerde bulunan ve bundan sonra gelecek olan sinema filmlerini beyanname ile bildirmeleri, beyan edilecek sinema filmlerine Hükümetçe el konulması ve Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü'nün bu filmleri almağa, maksada göre dağıtmağa ve satmağa ve ihtiyacı olanlara karar vermeğe yetkili kılınması" kararlaştırılıyordu[264].
Sonuçta Atatürk ve ınönü dönemlerinde Bakanlar Kurulu Kararları ile yasaklanan yayınların konuları itibarı ile büyük bir benzerlik gösterdiklerini ve her iki dönemdede bu konulara karşı aynı hassasiyetin sürdürüldüğünü söylemek mümkündür. İki dönemdede yasaklamaya neden olan konular ise şunlardır: Komünizme karşı gösterilen duyarlılık ve komünist propagandaya karşı oluş, ülkenin yeni yapısına yani laik ve milli bir devlete aykırı olan veya geçmişe dönüşü amaçlayanlayan oluşum ve bunlara destek veren ve bu yolda yapılan yayınlara karşı oluş, inkılaplara muhalefet edici yayınlar ve her iki dönemdede eşit denilebilecek sayıda yasaklamaya neden olan devletin dış politikasına ve komşu ülkeler ile olan ilişkilerine zarar verici yayınlara gösterilen tepkidir. İncelediğimiz dönemde hem Atatürk'ün hemde İnönünün basın'a bir kurum olarak saygı ile baktıklarını ve onun gelişmesi için her türlü kolaylığı gösterdiklerini söylemek mümkündür. Ancak içinde yaşanılan günler ve şartlar gereği yani ülke gerçeği ve dünya gerçeği bu iki liderin zaman zaman basın'a yasaklamalar getirmesine neden olmuştur. Ama görüldüğü gibi bu süreklilik arzetmeyip verilen yasaklama kararlar daha sonra kaldırılmıştır.
[1] Hacettepe Üniversitesi Atatürk Ýlkeleri ve Ýnkýlâp Tarihi Enstitüsü Öðretim Üyesi.
[2]Dönemi 1945 tarihi ile sýnýrlandýrmamýzýn nedeni Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivinde 1945 sonrasýnýn araþtýrýcý için henüz hazýr olmayýþý ve Bakanlar Kurulu Kararlarýnýn 1945 yýlýna kadar olan dönemin araþtýrýcýya sunulmuþ olmasýdýr.
[3] Osmanlý’dan 1960 tarihine kadar olan dönemi kapsayan Kamuoyu, basýn ve iktidar iliþkilerini ele alan Kemal H.Karpat’ýn “The Mass Media” adlý makalesinde radyo’nun 1927 yýlýnda yayýn hayatýna giriþi ve 1938 yýlýnda Ankara’da devlete baðlý bir kurum olarak genç Cumhuriyetin yeni rejimini ve gerçekleþtirilen inkýlâplarý halka anlatmada üstlendiði rol ve proðramlarý hakkýnda bilgi verilmektedir. Bkz. Political Modernization in Japan and Turkey, Edit. Robert E.Ward Dank ward, A.Rustow, Princeton, New Jersey, 1964.
[4] Orhan Koloðlu, Takvim-i Vakai, Türk Basýnýnda 150 Yýl (1831-1981), Ankara 1982; Mehmet Seyitdanlýoðlu, Takvim-i Vekai, (Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1985. Osmanlý Ýmparatorluðunda bundan önce ilk gazete Fransýz ihtilali ile ilgili olarak Ýstanbul’daki Fransýz elçiliði’nce çýkarýlmýþtýr. 1795’te Bulletin des Nouveiles (Haberler Bülteni) adý ile çýkarýlan bu ve diðer gazeteler ve Ýstanbuldaki basýmevlerine iliþkin olarak bkz. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.I. s.202-203, Karpat, s.257
[5] Servet Ýskit, Türkiye’de Matbuat Ýdareleri ve Politikalarý, istanbul 1943, Cevdet Perin, Tarih Boyunca Düþünce ve Basýn Özgürlüðü, Ýstanbul 1974; Hülya Baykal, Türk Basýn Tarihi, Ýstanbul 1990; Hýfzý Topuz, 100 Soruda Türk Gazetecilik Tarihi, Ýstanbul 1973, s.8.
[6] Tercüman-ý Ahval için bkz. Türkiye’de Matbuat Ýdareleri ve Politikalarý, Ýstanbul 1939, s.14-15. Tasvir-i Efkar için bkz. Refik Ertuð, Basýn ve Yayýn Hareketleri Tarihi, Ýstanbul 1959, s.181-182. Basýna yeni bir düzenleme getirilmesinde anýlan bu gazetelerin yayýnlarýnýn neden olduðu bilinmektedir. Karpat, s.259.
[7] Düstur, C.II, s.220-226
[8] Ýskit, s.696
[9] Server Tanelli, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, Ýstanbul 1962, s.15. Abdülhamit dönemi sansür ve basýn hayatý için bkz. N.A.Banoðlu, Basýn Tarihimizin Kara ve Ak Günleri, Ýstanbul 1960, s.5; M.Nuri Ýnuður, Basýn ve Yayýn Tarihi, Ýstanbul 1978, s.184; Cevdet Kudret, Abdülhamit Devrinde Sansür, Ýstanbul 1977; Türker Acaroðlu, “Sultan Abdülhamit Devrinde Dýþ Yayýn Yasaklamalarý”, Ulusal Kültür, Sayý 5, Temmuz 1979; Karpat, s.265 vd.
[10] Ýnuður, s.287-288. 1908 Sonrasýnda yaklaþýk 350 adete ulaþan basýlý yayýn 1913’te 389’a ulaþtý. Gazeteler artýk belirli partilerin veya siyasi akýmlarýn sözcüsü olmaya baþlamýþlardý. Bu konuda örnekler için bkz. Karpat, s.268-269
[11] Düstur, C.I. s.395
[12] Ýskit, s.166. 16 sayfalýk sansür Talimatnamesi için bkz. Sansür Talimatnamesi, Matbaayi Askeriye, Ýstanbul 1330.
[13]Bu doðrultudaki çalýþmalarýna örnek olarak; 14 Eylül 1919 tarihinde çýkarýlan Ýrade-i Milliye gazetesi ve 10 Ocak 1920 tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinin yayýnlanmasý verilebilir. Yine bu doðrultuda Anadolu'nun çeþitli yerlerinde yayýnlanan Yeni Adana, Babalýk, Doðru Söz, Ýzmir'e Doðru, Albayrak, Ahali ve Iþýk gibi mahalli basýn da milli davayý anlatma amacý doðrultusunda yapýlan yayýn faaliyetleri arasýnda verilebilir.
[14]Dönemin basýný Milli Mücadele yanlýsý basýn, Milli Mücadele karþýtý basýn ve yabancý basýn diye tasnif edilebilir. Bunlarýn hangi gazetelerden oluþtuðuna iliþkin olarak bkz, Ý. Ceyhan Koç, Tek Parti Döneminde Basýn Ýktidar Ýliþkileri, Hacettepe Üniversitesi, Yayýnlanmamýþ doktora tezi. Padiþah yanlýsý basýn, Saltanatý ve Hilafeti korumaya karþýlýk her türlü tavizi vermeye ve Ýtilaf devletlerini özellikle Ýngiltere’yi kýzdýrmamaya ve onlarýn her dediðini yerine getirmeye yönelik bir tavýr sergilemekteydi. Diðer yandan ise Mustafa Kemal Paþa’yý ve onun çevresindekilerin benimmsediði; Ulusal eðemenliðe ulusal sýnýrlara dayalý bir ulus devleti kurmayý savunan basýn yer almaktaydý.Mustafa Kemal Paþa'nýn sosyal ve ekonomik konulara iliþkin fikirleri vardý. Bu fikirler ve amaçlanan hedefler doðrultusunda Mustafa Kemal Paþa basýn ile sýký temas kurdu. Özellikle Anadolu'da geniþ halk kitlelerini harekete kazandýrmak için el ilaný ve küçük kitapçýklar daðýtýlmasý gibi her türlü yolu denemiþtir. Karpat, s.270-271.
[15] Süleyman Beyoðlu, “1919’da Basýnýn Sansürüne Dair Bir Belge” , Türk Dünyasý Dergisi , Haziran 1992 S.43. Mütareke döneminde yine Anadolu’da giriþilen hareketi destekler nitelikte bir gazete olan Öðüt benzeri Anadolu basýný gibi Ýtilaf Devletlerinin baský ile kapatýlmýþtý.
[16]Ýzzet Öztoprak, Kurtuluþ Savaþýnda Türk Basýný, Ankara 1981,s.41.
[17] Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulmasý 1923-1931, Ýstanbul 1992, s.141.
[18]Bu dönemde basýn iktidar iliþkileri için bkz. Ömer Sami Coþar, Milli Mücadele Basýný, Ýstanbul. Yücel Özkaya, Milli Mücadele'de Atatürk ve Basýn, 1919-1921, Ankara 1989. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti.
[19]Koç, s.26. Mustafa Kemal Paþa’nýn kiþisel olarak basýna ve basýn özgürlüðüne olan inancý yanýnda onun basýn için saðladýðý maddi ve manevi destek bilinmektedir. Koç doktora çalýþmasýnda gençliðinden baþlayarak Atatürk'ün basýn ile iliþkilerini anlatmýþtýr. s.24-28.
[20]Basýna karþý sertlik yanlýlarýnýn görüþleri ve karþý tezler için bkz. Koç,s.38-42.
[21]Bu kanun, 25.7. 1931 tarihinde kabul edilmiþ olup, Resmi Gazetede 1881 kanun numarasý ile yayýnlanmýþtýr.
[22]Diðer maddeler ve Matbuat Umum Müdürlüðünün faaliyetlerinden olan Basýn Kongresi toplanmasý youlndaki bilgiler için bkz. Koç, s.75-85.
[23]Koç, s.80.
[24]Bu kongre'nin toplandýðý tarihte ülke genelinde 38 günlük gazete ve 78 süreli gazete ve 127 derginin çýktýðý görülmektedir. 28 Haziran 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Türk Basýn Birliði Kanunu için bkz. 14 Temmuz 1938 tarihli Resmi Gazete.
[25]Bakanlar Kurulu kararý ile yayýnýna ara verilen, kapatýlan veya yurda sokulmasý yasaklanan gazete ve dergi ile, yasaklanan yurtiçi ve yurtdýþýnda basýlan kitaplarýn adlarý yayýn tarihleri ve kýsa bir açýklama ile Bakanlar Kurulu Kararýnda sözü edilen yasaklama gerekçeleri metin içerisinde verilmeðe çalýþýlmýþtýr.
[26]Bakanlar Kurulu Kararý ile gazete kaðýdýnýn gümrük vergisinden muaf tutulmasýna iliþkin alýnan kararlara örnek olarak: Kastamonu'da yayýnlanan Açýksöz, Ýstanbul'da yayýnlanan Akbaba, Ordu'da yayýnlanan Azim, Ýstanbulda yayýnlanan Akþam, Konya'da yayýnlanan Babalýk, gibi gazeteler için alýnan kararlar verilebilir. Farklý tarihlerde alýnmýþ bu tür bir çok karar görmek mümkündür.
[27]Wolf Ajansý'ýn Türkiye Temsilcisi muhabir Schmidt Dumon'a Haydarpaþa- Ankara arasýnda gidip gelmesi için paso verilmesine iliþkin karar için bkz. B.C.A.030.18.1.2.17.3.16. Daha sonra bu permiye adý geçen muhabirin kýzý ve eþi de dahil edilmiþtir. Bu yönde örnekler için bkz. B.C.A.030.18.1.2.92.75.4, 03.18.01.26.13.14.Bu tür izinler dýþýnda 19 Þubat 1928'de alýnan bir kararda; Türkiye Cumhuriyeti hakkýnda Avrupa'da özel bir sayý yayýnlayacak olan Eksportatör gazetesinin Ankara temsilcisine bin lira verilmesi yolunda karar için Bkz. B.C.A.030.18.01.027.11.5.
[28]Yasaklamaya iliþkin Bakanlar Kurulu Kararý 144 iken yaptýðýmýz bu konu tasnifine girenlerin sayýsý 125 tane olup diðerleri bu tasnifin dýþýnda tutulmuþtur.
[29] Bakanlar Kurulu Kararlarýnýn çoðunun eki olmadýðý gibi eki gözükenlerin de tamamýna ulaþýlamamaktadýr. Bu nedenle bazý kararlarýn muhtevasý hakkýnda kesin bir þey söylemek mümkün deðildir. Sadece Bakanlar Kurulu Kararlarýnda yer alan "memleketin umumi siyasetine dokunur" olmak dýþýnda açýklayici bilgi bulmak mümkün deðildir.
[30]3 Temmuz 1337 tarihli ve 1037 sayýlý karar için bkz. Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivi, 030.18.01.03.29.8. Bundan sonra Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivi, B.C.A. diye kýsaltýlarak verilecektir.
[31]8 Teþrinievvel 1337 tarih ve 1114 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý ile Tercüman-i Hakikat gazetesinin "...devam eden neþriyatý Hükümet-i Milliyenin noktai nazarýna muvafýk olduðundan emsali misilli iþbu gazeteninde Anadolu'ya ithaline müsade olunmasý..."na karar veriliyordu. Bkz. B.C.A., 030.18.01.03.33.5.
[32]Türk-Sovyet yakýnlaþmasý ve sol hareketler için bkz, Mustafa Yýlmaz, "1920-1921 Yýllarý Arasýnda Anadolu'da Sol Hareketlerin Oluþumu Üzerine", Türk Kültürü Araþtýrmalarý, Prof.Dr.Oktay Aslanapa'ya Armaðan, Yýl XXXI/1-2, Anakara 1995.
[33]B.C.A.,030.18.01.07.21.13.
[34]B.C.A.,030.18.01.07.25.18.
[35]Bu insanlar da yine Bolþevik ihtilale muhalefet eden ve karþý olan kiþilerden oluþuyordu.
[36]B.C.A., 030.18.01.09.27.8.
[37]B.C.A.,030.18.01.010.40.14.
[38]B.C.A.,030.18.01.013.25.12.
[39]B.C.A.,030.18.01.013.29.4.
[40] B.C.A., 18.86.56.1925.
[41]B.C.A.,030.18.01.015.49.9.
[42] B.C.A., 18.86.66.1925
[43]B.C.A.,030.18.01.014.34.1. Dr. Fuat Sabit'in Erzurum Kongresinde alýnan kararlar gereðince Bolþeviklerle kurulacak iliþkilerde Doðu Cephesinin yetkili kýlýnmasý ile Dr. Ömer Lütfi ile birlikte Bolþeviklerle temas için görevlendirilmesi ve onlarýn Türkiye Komünist Fýrkasýný kuruþlarý ve diðer geliþmeler için bkz. Mustafa Yýlmaz, Milli Mücadelede Yeþil Ordu, Ankara 1987.
[44]Almanya'dan yurda dönen diðer isimlerle birlikte Türkiye Ýþçi ve Çiftçi Sosyalist Fýrkasý'nýn kuruluþu ile almanya'da çýkarýlan Kurtuluþ dergisinin yurda getirilmesi yolunda faaliyetlerde bulunan Dr. Þefik Hüsnü için bkz. Yýlmaz, Yeþil..., s.15-17.
[45]B.C.A.,030.18.01.20.38.2. Ayný doðrultuda baþka bir karar için bkz.B.C.A.,030.18.01.63.21.12.
[46]B.C.A.,030.18.01.013.20.4.
[47]B.C.A.,030.18.01.1.1.14.
[48]B.C.A.,18.86.92.1928.
[49]B.C.A.,030.18.01.25.2.19.
[50]Kararýn Eki için bkz.B.C.A.,18.86.114.1931.
[51]B.C.A.,030.18.01.35.30.3.
[52]B.C.A.,030.18.01.36.33.6.
[53]B.C.A.,030.18.01.49.77.15.
[54]B.C.A.,030.18.01.51.4.4.
[55]B.C.A.,030.18.01.52.19.17.
[56]B.C.A.,030.18.01.61.10.15.
[57]B.C.A.,18.86.212.1936.
[58] B.C.A., 18.86.127.1933
[59]B.C.A.,030.18.01.71.6.9.
[60]B.C.A.,18.86.286.1937.
[61]B.C.A.030.18.01.82.18.18.
[62]B.C.A.030.18.01.84.64.5. Bu gazetenin Ermeni "Ramgavar Partisi"'nin yayýn organý olduðu ve parti politikalarý doðrultusunda yayýnlarý ile özellikle son günlerde Hatay meselesi ile ilgili olarak Türkiye karþýtý bir tavýr sergileyerek Türkiye'deki Ermenileri bu doðrultuda kýþkýrttýðý Ýçiþleri Bakanlýðý'nýn 29.6.1936 tarihli yazýsý ile Baþbakanlýða bildiriliyordu. Bkz. B.C.A., 18.86.318.1938.
[63]"Kitap Kürtçülük maksadý ile Esseyid Hüseyin Hazeniyyül Hüseyni tarafýndan propaganda amacýyla yazýlmýþ ve Ateþmend Sami- Esbak Kastamonu Valisi Daniþmend tarafýndan bastýrýlmýþtý".Bkz. B.C.A.,030,18,01.014.48.14.
[64]B.C.A.,030.18.01.030.58.2.
[65]Hoybun cemiyeti'nin temelleri 1920 yýlýnda atýlmýþtýr ve 1927 yýlýnda Kürt kongresinde resmen kurulan bu cemiyet (leya partisi), Kürtçe "benlik", Ermenice "Ermeni Yurdu" anlamýna gelmektedir. Ýngiltere ve Fransa'nýn güdümünde olan Hoybun Kürt ve Ermeni siyasi liderlerinin birlikte oluþturduklarý bir cemiyettir. Cemiyetin lider kadrosu içinde Þeyh Sait'in kardeþi Ali Rýza, eski Osmanlý Van Mebusu Ermeni Vahan Papapazyan, Ýngilizlerin Revandiz Kaymakamý Seyit Taha, Avrupa temsilcisi Süreyya Bedirhan gibi kiþiler bulunmaktadýr. Irak, Suriye ve Lübnan'da toplantýlar yaparak teþkilatlanan Hoybun Cemiyeti Türkiye'ye karþý bölücü faaliyetlerin organize edilmesinde, özellikle de Aðrý isyanýnda önemli rol oynamýþtýr. Bu cemiyet ile ilgili bir yazý yazmak üzere çalýþmalarda bulunan Yrd.Doç.Dr.Yusuf Sarýnay'a verdiði bu bilgiler için teþekkür ederiz.
[66]B.C.A.,030.18.01.19.30.2.
[67]B.C.A., 030.18.01.29.43.13. Ýçiþleri Bakanlýðýnýn yazýsýnda ekte bir nüshasýnýn sunulduðu belirtilmekle birlikte Arþivde adý geçen gazetenin nüshasý elde edilememiþtir. Kararýn eki için bkz. B.C.A.18.86.118.1932.
[68]B.C.A., 030.18.01.47.54.16.
[69]B.C.A.030.18.01.67.69.9. Kararýn ekinde yine adý geçen 507 ve 508 numaralý iki plaðýn sunulduðunun belirtilmesine karþýlýk Arþivden istenilen belge eklerinde bu plaklar çýkmamýþtýr. B.C.A.,18.86.231.1936. Bkz.Ek.I .Yine ayný kiþi tarafýndan okunduðu söylenen 1 ve 256 numaralý Kürtçe plaklar zararlý sözler taþýdýðý için 28.1.1937. tarihinde tekrar yasaklanmýþtýr. B.C.A, 030.18.01.71.8.6.
[70]Kitap, Fransýzler lehine faaliyetlerde bulunan ve Suriye'de yaþayan Muþlu Kürt Hilmi tarafýndan "Hoybun Cemiyet"nin katkýlarýyla Þam'da basýlmýþtýr. Bkz. B.C.A., 030.18.01.68.74.1. Kararýn eki için bkz. B.C.A., 18.86.236.1936.
[71]B.C.A., 030.18.01.8.10.18.
[72]B.C.A.,030.18.01.29.44.14.
[73] Kararýn eki ve gazetenin bir nüshasý için bkz. B.C.A., 18.86.101.1930.
[74]B.C.A.,030.18.01.50.81.7.
[75]B.C.A.,18.86.162.1934. Gazetede yer alan yazýlardan örnekler için bkz. Ek.II.
[76]B.C.A.,030.18.01.54.36.14.
[77]B.C.A.,18.86.196.1935.
[78]B.C.A.,030.18.01.65.49.11.
[79]1936 yýlýnda Cevat Rifat tarafýndan bastýrýlan kitapta, Cevat Rifat'ýn "Milli Birlik", baþlýklý yaziþi ve Tedor Friç'in "Yahudilik Meselesi Nasýl Halledilecek" baþlýklý yazýsý ile Leon de Poncins'in "Masonluk ve Yahudilik" adlý yazýlarý bulunmaktaydý. Ýçiþleri Bakanlýðýnýn konuya iliþkin yazýsýnýn ekinde verilen kitap için bkz.B.C.A.,18.86.225.1936.
[80]B.C.A.,030.18.01.5.50.18.
[81]Bkz.B.C.A.,18.86.97.1929.
[82]B.C.A.,030.18.01.33.1.10.
[83]Türkiye'ye ve Mustafa Kemal Paþa'ya karþý olumsuz tavýr içeren kitabýnýn Türk ve Ýngiliz resmi çevrelerinde yarattýðý etki ve Türkiye'nin bu konudaki tepkisi için bkz. Mustafa Yýlmaz, "Harold C.Armstrong'un Grey Wolf Mustafa Kemal An Intimata Study of a Dictator (Bozkurt-Mustafa Kemal) Kitabý Üzerine"Atatürk Araþtýrma Merkezi dergisi, Sayý:33. 1996.
[84]B.C.A.,030.18.0141.85.15.
[85]B.C.A.,030.18.01.48.69.20. "Bozkurt" adlý yazý için bkz. B.C.A., 18.86.157.1934.
[86]B.C.A.,030.18.01.69.86.13.
[87]B.C.A.,030.18.01.59.85.9.
[88]Adý geçen gazetenin yasaklanmasý için Dahiliya Vekaleti, Matbuat Umum Müdürlüðü'nün yazýsý ve 26 Temmuz 1936 ve 27 Temmuz 1936 tarihli nüshalarýnda yer alan yazýlar için bkz. B.C.A.,18.86.530.1936.
[89]B.C.a.,030.18.01.78.73.1.
[90]Bu konuda The Literary Digest te çýkan yazý için bkz. B.C.A.,18.86.281.1937.
[91]Bu konuda örnekler için bkz. Mustafa Yýlmaz, British Opinion and the Turkish Republic 1923-1938, Manchester Üniversitesi, yayýnlanmamýþ doktora tezi, 1993.
[92]Bu konuda yani inkýlaplara muhalefet ve iktidarýn buna tepkisi konusunda basýna getirilen yasaklama dýþýnda kalan Bakanlar Kurulu Kararlarý üzerinde ayrýca çalýþmaktayýz.
[93]B.c.A.,030.18.01.19.15.12.
[94]Bkz.B.C.A.,18.86.34.1924.
[95]B.C.A.,030.18.01.014.44.14. Yine inkýlaplara muhalefet edici tavrýndan dolayý yasaklanan bir diðer gazete ise Halep'te basýlan Vakit gazetesi idi. Gazete "Tarikat-ý Selahiyyye'nin Beyannamesi"'ni yayýnlamýþtý. B.C.A.,030.18.01.015.61.1.
[96]Bu gazete Yüzellilikler listesine dahil olan Tarýk Mümtaz tarafýndan çýkarýlýyordu. B.C.A.,030.18.01.12.42.9. Bakanlar Kurulu Kararý ekinde bir nüshasý verilen bu gazete'nin alt baþlýðýnda, "Þimali Kafkasya evlatlarýnýn ilim, marifet, sanat ve ticaret yollarýnda uyanmasýna çalýþýr gazetedir" ibaresi yer alýyordu. Bkz. B.C.A.18.86.102.1930.
[97]B.c.A.,030.18.01.20.40.5.
[98]B.C.A.,030.18.01.33.6.3.Benzerleri gibi inkýlaplara muhalefet eden ve irticayý teþvik edici bir tavýr sergileyen bu gazete ile ilgili kararýn eki için bkz. B.C.A.,18.86.121.1933.
[99]Yeþil Ordu hareketi içerisinde yer alan ve daha sonra Yeþil Ordu'nun kapatýlmasý üzerine Mustafa Kemal Paþa ve Ýnkýlaplara muhalif tavrýný sürdüren Arif Oruç'un yarýn adlý broþürü ile ilgili yasaklama için bkz. B.C.A.,030.18.01.37.46.14.
[100]B.C.A.,030.18.01.50.89.17.
[101]B.C.A.,18.86.168.1934. Ek.III. Yine bu baðlamda bir diðer karar ile 24 Ocak 1935'te Misyonerler tarafýndan yayýnlanan Krallýk ve Dünyanýn Ümidi adlý Türkçe bir kitap, inkýlaplara ve laiklik ilkesine aykýrý bulunarak daðýtýmý yasaklanmýþtýr. B.C.A.,18.86.174.1935.
[102]Ýlk nüshasý 27 Mart 1935 tarihinde yayýnlanan gazetenin üç nüshasý üzerinde yapýlan incelemden gazetenin; Trakya'da Müslümanlarýn "Mudafaai Ýslam" adý altýnda birleþmesi istenirken Türkiye'de laiklik doðrultusunda gerçekleþtirilen ýnkýlaplara tepki, Mýsýr'da yayýnlanan "Elfetih"'te çýkan yazýlara dayanýlarak Türkiye'de Hacca gidenlerin kara listeye alýndýðý Peçe ve Çarþaf'ýn kaldýrýldýðý yolunda haberlere yer verilirken Türk Milliyetçiliðine ve ulusak kültüre karþý bir tavýr sergileniyordu. Ek..IV.
[103]B.C.A.,18.86.192.1935.
[104]B.C.A.030.18.01.67.61.2.
[105]B.C.A.,030.18.01.71.9.14. Ayrýca Bulgaristan'ýn Osman Pazarý kasabasýnda Cumhuriyet aleyhtarý kiþilerce çýkarýlan Ýntibah adlý gazete'de halký irticaya teþvik edici ve Türk hükümetlerinin icraatlarýný eleþtiriri yayýnlarýndan dolayý ülkeye giriþi yasaklanmýþtýr. B.C.A.,030.18.01.1.4.18.
[106]B.C.A.,030.18.01.37.48.7.
[107]Bulgaristan Türklerinden Hüseyin Nazif adlý kiþinin müstear adla (Natanail Naziziof) Razgrat'ta çýkardýðý bu risalenin iki nolu nüshasý için bkz. B.C.A.,18.86.131.1933.
[108]B.C.A.,030.18.01.47.58.2.
[109]B.C.A.,18.86.255.1934. Ek V. Bu Türden yasaklanan diðer bir kitap ise Hatip Þemsettin Yeþil tarafýndan yazýlan Derslerim Ýslamiyetin ruhu, Ahlaký, Ýtikadý adlý kitaptý. Bkz. B.C.A.130.18.01.81.105.3. Ayrýca Arjantin'de basýlan El Camiatül Ýslamiyetül Aleviye cemiyetinin yayýnladýðý bir risalede yasaklanmýþtý. Bkz. b.C.A.,030.18.01.71.8.16.
[110]Nitekim bu baðlamda 16 Ocak 1935 tarihli Bakanlar Kurulu Kararýnda Matbuat Kanunundan yararlanarak Ýstanbulda çýkarýlan Fransýzca, Ýtalyanca ve Latince olarak çýkarýlan yayýnlarýn yasaklandýðýný görüyoruz. B.C.A.,030.18.01.51.4.12.
[111]B.C.A.,030.18.01.51.8.13.
[112]B.C.A.,030,18,01.69.88.18.
[113]B.C.A.,030.18.01.76.57.16.
[114]B.C.A.,030.18.01.82.17.3.Mecmuanýn kapaðý için bkz. B.C.A.18.86.305.1938.
[115]B.C.A.,030.18.01.51.4.5.Bu konuda baþka bir örnek ise 13 Eylül 1927 tarihli Bakanlar Kurulu Kararý ile geçici olarak kapatýlan Resimli Cuma mecmuasýdýr. Ýstanbul'da Acýmusluk sokaðýnda çýkarýlan bu mecmuanýn "Bab-ý Ýçtihadý Ýstanbul'da Açtdým" baþlýklý mülakattta halkýn dini duygularýný rencide edebilecek nitelikte olduðu belirtilmektedir. B.C.A., 030.18.01.126.55.2.
[116]B.C.A.,030.18.01.78.76.20.
[117]Rapor için bkz. B.C.A.,18.86.171.1935.
[118]B.C.A.,18.86.284.1937.
[119]B.C.A.,030.18.01.013.12.12.Daha öncede belirttiðimiz gibi geçici olarak yayýný durdurulan bu ve diger gazetelere için yine Bakanlar Kurulu Kararý ile tekrar yeniden yayýn izni verildiðini görmekteyiz.
[120]B.C.A.,030.18.01.013.13.7.
[121]B.C.A.,030.18.01.013.17.17.
[122]B.C.A.,030.18.01.013.25.13.
[123]B.C.A.,18.86.52.1925.
[124]B.C.A.,030.18.01.013.28.8.
[125]B.C.A.,030.18.01.013.30.20.
[126]Polinya gazetesinde yer alan bu haber ve buna iliþkin deðerlendirme için bkz. 18.86.58.1925. Ayný konuda Akbaba gazetesinin 252 numaralý nüshasýnda yer alan "Meþhedin Köpeði" baþlýklý bir yazýda zabýtayý rencide edici tavrýndan dolayý yasaklanmýþtýr. Bkz. B.C.A.,030.18.01.014.34.4.
[127]B.C.A.,030.18.01.017.42.20.
[128]B.C.A.,030.18.01.025.46.7.
[129]B.C.A.,030.18.01.022.74.4. Bu tür yayýnlar halký tembelliðe, dünyanýn boþ çalýþmanýn gereksiz olduðuna kýsacasý halký taasuba teþvik edici bulunuyordu.
[130]B.C.A,030.18.01.1.2.13. Türkiye'de harf inkýlabýnýn yapýlmasý sonrasýnda ülke dýþýnda Arap harfleri ile Türkçe olarak yayýnlanan gazetelere getirilen yasaða raðmen, cumhuriyet ve Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri aleyhine yayýn yapan bu tür gazeteler latin harfleri ile basýlarak Türkiye’ye girmeye devam etmiþtir. Osmanlý gazetesi buna bir örnektir. B.C.A.,18.86.93.1928.
[131]B.C.A.030.18.01.2.20.8.
[132]B.C.A.,030.18.01.2.16.39.
[133]B.C.A.,030.18.01.018.21.8.
[134]B.C.A.,030.18.01.018.17.11.
[135]B.C.A.,030.18.01.14.63.17.
[136]B.C.A.,030.18.01.15.76.15.
[137]B.C.A.,030.18.01.39.64.5.
[138]B.C.A.,030.18.01.46.48.3.
[139]B.C.A.,030.18.01.46.48.11.Matbuat Umum Müdürlüðünün yasaklamayý teklif eden yazýsý için bkz. B.C.A.,18.86.147.1934.
[140]B.C.A.,030.18.01.50.81.10. Çarlýk Rusyasý erkanýndan Milikof tarafýndan çýkarýlan bu gazete, Türkiye'nin iç ve dýþ yaseti aleyhine bir tavýr sergilemekteydi ve Türkiye'deki Beyaz Ruslar tarafýndan ilgi ile takip edilen bir gazete idi. Gazete 19 11. 1934 tarihli nüshasýnda Mustafa Kemal Paþa'nýn aþçýbaþýnýn her gün yarým saatten fazla çalýþmadýðhalde yýlda 250.000 frank maaþ aldýðýný yazýyordu. "Ancak onun gördüðü iþ çok tehlikelidir. O, Türkiye Diktatörünün sofrasýna çýkacak her bir yemek çeþidini tatmakla muvazzaftýr" demekteydi. Bkz. B.C.A.,18.86.163.1934.
[141]B.C.A.,030.18.01.50.85.15.
[142]B.C.A.,030.18.01.50.87.6.
[143]B.C.A.,030.18.01.53.30.5.
[144]B.C.A.,030.18.01.,71.6.10.
[145]Adý geçen mecmua'nýn 31 Mart ve 7 Nisan 1935 tarihli nüshalarýnda Ýstanbul'da uyuþturucu ve kadýn ticareti yapýldýðýna iliþkin bilgiler verilmektedir. Bkz. Ek.VI.
[146]B.C.A.,030.18.01.65.44.16.
[147]B.C.A.,030.18.01.84.69.7.
[148]B.C.A.,030.18.01.84.78.20.
[149]B.C.A.,030.18.01.68.73.20.
[150]B.C.A.,030.18.01.84.69.1. Kitaba iliþkin olarak Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdülüðünce Baþbakanlýða yazýlan yazýlan yazýda, kitabýn "Türkiye ve Türklük hakkýnda gayaet garazkarane iftiralarla dolu" olduðu belirtiliyordu. B.C.A.,18.86.321.1938.
[151]B.C.A.,030.18.01.63.30.17.
[152]B.C.A.,030.18.01.70.93.4.
[153]B.C.A.,030.18.01.76.60.5.
[154]B.C.A.,030.18.01.78.73.17.
[155]B.C.A.,030.18.01.46.48.2.
[156]B.C.A.,030.18.01.47.55.15.
[157]B.C.A.,030.18.01.47.57.9.
[158]B.C.A.,030.18.01.49.72.12.
[159]B.C.A.,030.18.01.50.88.8.
[160]B.C.A.,030.18.01.84.73.13.
[161]B.C.A.,030.18.01.68.79.3. Mecmuada yer alan "Türkiye Matbuatý Yahudi Kontrolünde" adlý baþmakalede Türkiye'de basýnýn milli olmadýðý ve yabancý kontrolünde ve Yahüdilerin elinde olduðu belirtilmekteydi. B.C.A., 18.86.241.1936.
[162]B.C.A.,030.18.01.79.82.4.
[163]B.C.A.,030.18.01.84.73.13.
[164]B.C.A.,030.18.01.84.73.13.
[165]B.C.A.,030.18.01.020.58.8. Karar baðlý olarak sunulan ekte verilen gazete nüshasýndan yasaklamaya neden olan konunun Türkiye'ye yerleþtirilmesi düþünülen Ýtalyan koloniler ile ilgili idi. Bkz. B.C.A.,18.86.78.1926.
[166]B.C.A.,030.18.01.22.59.13.
[167]B.C.A,030.18.01.37.46.10.
[168]B.C.A.,18.86.129.1933.
[169]B.C.A.,030.18.01.50.87.7. Mehmet Emin Bey daha önce ülke içerisindeki siyasi faaliyetleri nedeniyle ülke dýþýna çýkarýlmýþtý ve Berlinde Türkçe Ýstiklal gazetesi ile Sovyetler'e karþý bütün doðulu milletleri ve özellikle Türk milletini ihtilale çaðýrýyordu. Bu gazete ayný zamanda Müsavat Fýrkasý'nýn Türkiye'de propagandasýný yapmakta ve Ýstiklal gaztesini çeþitli okullara, kulüplere ve þahýslara göndermekteydi. Ayný gazetenin yasaklanmasý ile bu kez Berlin'de Kurtuluþ adý altinda yayýnlanmaya baþladýðý ve Azerbaycan Milli Kurtuluþ hareketinin organý olarak kurtuluþ mücadelesi verildiði bu durumun ise Sovyetlere yönelik Türkiye'nin takip ettiði politikalara ters düþtüðü yolundaki bilgiler için bkz.B.C.A.,18.86.282.1934.
[170]B.C.A.,030.18.01.49.72.13. Gazetelerde bu haber, "Büyük Millet Meclisinde Gizli ve Aleni celselerde Yugoslav ve Romanya Muahedeleri Konusunda", baþlýðý ile yer alýyordu. Bkz. Ek.VII.
[171]B.C.A.,030.18.01.51.5.5.
[172]Daha önce sözünü ettiðimiz bazý kararlarda olduðu gibi 29.7.1935 tarih ve 2/3060 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararýnýn ekinde Millet Bayraðý mecmuasý iliþik olarak takdim kýlýnmýþtýr denilmesi raðmen arþivde bulunamamýþtýr.
[173]B.C.A.,030.18.01.60.92.12.
[174]B.C.A.,18.86.207.1935. Gazetenin adý geçen nüshasýndan, yasaklamaya konu edilen sayfalar için bkz. Ek. VIII
[175]B.C.A.,030.18.01.65.46.14.
[176]Akbaba'nýn ilgili sayýsýnýn kapaðý için bkz. B.C.A.,18.86.223.1936.Ek.IX
[177]B.C.A.,030.10.01.62.20.11.
[178]Karikatürler ve yazýlar için bkz. B.C.A.,18.86.214.1936.Ek.X
[179]B.C.A.,030.18.01.69.86.15. Mecmuanýn Temmuz Aðustos 1936 tarihli nüshalarýnda Sovyetlerde yaþanan iç siyasi çekiþmeler "Moskova Mahkemesi" baþlýðý altýnda anlatýlmaktaydý. B.C.A.,18.86.246.1936.
[180]B.C.A.,030.18.0171.5.8.
[181]Bu konuda Baþbakan Ýsmet Ýnönü'nün "Atatürk'ün Yüce huzuruna" baþlýklý 27.1.1937 tarihli yazýsý için bkz. B.C.A.,18.86.253.1937.
[182]B.C.A.,030.18.01.74.33.17.
[183]B.C.A.,18.86.267.1937.
[184]B.C.A.,030.18.01.17.61.5.Metaksas hükümeti aleyhine Fransadaki çumhuriyetçi Yunanlýlar tarafýndan Paris'te çýkarýlan Rumca mecmuanýn kapaðý için bkz. B.C.A.,18.86.277.1937.Memuanýn kapaðýnda yer alan Roman Rolland tarafýndan yazýlan mektubun tercümesi için Halim Çavuþoðlü'na teþekkür ederiz. Demokrat Yunanlýlar Birliði Genel Sekreterliði'ne gönderolen mektuptan Þöyle bahsediliyordu:
"Aþaðýda büyük yazar Roman Rolland'ýn birlik genel sekreterine gönderdiði þahane mektubu yayýnlýyoruz.
10 Nisan 1937
Sevgili bay
Mektubunuz beni derin duygulandýrdý. Fransadaki Demokrat Yünanlýlar Birliðine ve hedeflediði her gerçek demokratýn amacý, hakkýnda desteðini dile getirmek isterim.
Yunanistan'ý tüm Avrupa'da olduðu gibi en temel ve en kutsal özgürlükleri tehtid eden faþizme karþý yürüttüðünüz mücadeleleri destekliyorum.
Teklif ettiðiniz gibi eðer adým þerefli komitenizin baþkanlýðý için iþinize yarayacaksa bunu kullanmanýzdan mutluluk duyarým. Bu nezaketinizden dolaysize teþekkür ederim.
Komitenize sizlerle çalýþmak arzumu lütfen iletin ve derin samimiyet duygularýmdan emin olun.
Roman Rolland"
[185]B.C.A.,030.18.01.79.89.4.
[186]B.C.A.,18.86.309.1938.
[187]B.c.A.,18.86.307.1938.
[188]B.c.A.,18.86.313.1938.
[189]B.C.A.,030.18.01.84.89.11. Bu dergilerde çýkan yazýlarda Azerbaycan'ýn istiklaline kavuþmasý için yazýlmýþ yazýlar yanýnda, dünya'da yaþanan olaylar özelikle uluslararasý iliþkiler, Milletler Cemiyeti'nin etkisini yitiriþi, Rusya'da Bolþevik ihtilal sonrasý kurulan yeni düzenin insanlaraý mutlu emediði ve yeni yönetimin terör, iþkence getirdiði ifade edilerek Stalin ve onun uyguladýðý politikalar eleþtiriliken, Almanya-Avusturya ittifaký lehine, Hitler lehine bir tavýr sergileniyordu. Bu yazýlardan örnekler için bkz.B.C.A.,18.86.288.1937;18.86.304.1938;18.86.307.1938;18.86.313.1938.
[190]Varþova'da Ali Mirza tarafýndan çýkarýlan Ýleri adlý mecmuada yukarýda örneklerini verdiðimiz Türk-Rus iliþkilerine zarar verici mecmualarla ayný olup yurda giriþi yasaklanmýþtý. B.C.A.,030.18.01.79.84.14.
[191]1937 yýlý Kasým ayýnda bir numaralý nüshasýnda yer alan yazýlarýn Rusça ve Fransýzca olarak deðiþik zamanlarda Kavkaz ve Le Caucase 'da çýktýðý belirtilen yazýlar Kafkasya problemi ve Kafkasya ve Rusya, Kafkasya ve Türkiye ile ilgili makalelerden oluþuyordu ve 104 sayfa idi. Derginin yayýnlanmasýndaki amaç ise Kafkas halklarýnýn amaç ve milli istekleri hakkýnda Ýngilizler ve diðer Avrupa ülkelerini bilgilendirmekti. Bunun yanýnda Kafkaslarda Sovyetlere karþý bir birliðin ve kafkas federasyonunun kurulmasýnýn baþarý için gerekli olduðu vurgulanýyordu. Bkz. B.C.A.,18.86.298.1937. Yine ayný baðlamda Ýstanbul'da çýkan Haber gazetesinin 10 Þubat 1938 tarihli nüshasýnda yer alan bir karikatür ile Adana'da çýkan Yeni Adam gazetesinin 8 Þubat 1938 tarihli nüshasýnda Moskova sefaretimize saldýrýda bulunulduðuna iliþkin haberin "...dost münasebetler idame ettiðimiz devletleri rencide edecek mahiyette..." bulunmasý nedeniyle adý geçen gazetelerin üç gün süre ile kapatýlmalarýna karar verilmiþtir. Bkz. B.C.A.,030.18.01.82.8.15.
[192]B.C.A.,030.18.01.84.65.18.
[193]Adý geçen mecmuanýn 10 Haziran 1938 tarihli nüshasýnda "Yakýn Þarktaki Ekalliyetler" baþlýklý yazý ülkenin iç ve dýþ politikasýna zarar verici bulunmuþtur. B.C.A.,18.86.316.1938.
[194]B.C.A.,030.18.01.82.14.12.
[195]Yeni Adam 'ýn Romanya'da Octavien Goga kabinesinin düþüþü ve Goga'nýn geçmiþi ile ilgili yazýsý için bkz. B.C.A.,18.86.302.1938.Ek.XI.
[196]B.C.A., 030.18.1.2.92.77.11.
[197]B.C.A.,030.18.1.2.95.63.7.Yine 06.07 1942 tarihinde Ýstanbul Belediyesi içerisinde bulunan kaðýtlara el konulup bunlarýn ihtiyacý olanlara daðýtýlmasý ile ilgili olarak alýnan bir karar vardýr. Bkz.B.C.A.,030.18.1.2.97.115.17.
[198]Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayýnlar baþlýðý altýnda toplanan yayýnlarda yasaklama nedenleri, vatandaþlarý birbiri aleyhine tahrik eder mahiyette oluþ, memlekt hakkýnda yanlýþ malumat ihtiva eden, memleketin umumi siyasetine dokunur, devletin umumi siyasetine dokunacak ( özellikle ülke içerisinde çýkarýlan Türkçe yayýnlarýn yasaklanmasýnda bu ibare sýkça kullanýlmýþtýr) ve memleket için zararlý gibi ifadeler oluþturmaktadýr.
[199]8 Aðustos 1931 tarihli Resmi Gazete'de yayýnlanan Matbuat Kanunu için bkz. B.C.A.,18.86.129.1933.
[200]Aslýnda Ýnönü dönemine denk gelmesine raðmen 1944 Türkçülük hareketi ve bu konudaki yayýnlara getirilen yasaklamanýn olmayýþý ilginçtir sanýrýz.
[201]B.C.A.,030.18.01.85.10.5.17.
[202]B.C.A.,030.18.01.07.30.11.
[203]B.C.A.,030.18.01.95.64.15.
[204]B.C.A.,030.18.01.85.101.14.
[205]B.C.A.,030.18.01.86.23,1.
[206]B.C.A.,030.18.01.87.55.5.
[207] Ekinin verildiði söylenilen kararlarýn bir bölümünde olduðu gibi verildiði söylenilen ekler bulunamamýþtýr. Aras adlý Ermenice bu gazeteninde eki bulunamamýþtýr.
[208]B.C.A.,18.86.360.1934.
[209]B.C.A.,18.86.360.1939.
[210]B.C.A.,18.86.381.1941.
[211]B.C.A.,030.18.01.95.60.3.
[212]2/15005 sayýlý ve 31.12.1940 tarihli bu yazýdan anlaþýlacaðý gibi II.Dünya Savaþý sýrasýnda Türkiye takip ettiði dýþ politikada esas olarak savaþa girmemeyi hedeflemekteydi. Sanýrýz bu karar Türkiye'nin o günlerdeki hassasiyenin bir yansýmasýdýr.
[213]B.C.A.,030.18.01.85.100.13.
[214]Kararýn ekinde verilen mecmua Türkçe ve Rusça olarak yayýnlanmaktaydý. Mecmuanýn yasaklamaya neden olan Temmuz-Aðustos 1938 tarihli sayýsýnýn içindeki yazýlar; "Boþa Çýkan Bir Böbürlenme"s.1, "Ýstiklal Ýçin Çarpýþan Kafkasya"s.2-6, "Hür Kazaklar Hakkýnda"s.6-10, "Yeni Ruslaþtýrýlmýþ Alfabeler"s.10-12. idi. Bkz. B.C.A.,18.86.339.1938.
[215]B.C.A.,89.129.16.1940.
[216] Bu ve diðer Fransýzca metinlerin tercümesinde yardýmlarýný gördüðümüz Saime S. Gökgöz'e teþekkür ederiz.
[217]B.C.A.,030.18.01.93.103.20. Kapatma ile igili olarak Matbuat Umum Müdürlüðü'nün Baþvekalete yaptýðý kapatma ile teklif için bkz. B.C.A.,18.86.375.1940.
[218]14 Þubat 1941 tarihinde Kitabýn toplattýrýlmasýna Bakanlar Kurulu 14 Þubat 1941 tarihinde karar vermiþtir.
[219]B.C.A.,18.86.328.1941.
[220]B.C.A.,95.61.20.1941.
[221]Gazetede yer alan bu yazý üzerine harekete geçen Ýspanya sefareti yazýyý yazan kiþi aleyhine adli takibata gidilmesi isteðinde bulunmuþtu. Bunun mümkün olmayacaðýný belirten Matbuat Umum Müdürlüðü Hariciye Vekaletinden Matbuat Umum Müdürlüðü'ne gönderilen 29.1.1943 tarihli ve 1574 /39 sayýlý yazýda Ýspanya sefaretinden bir nota alýndýðýný ve notada gazetede çýkan bu yazýyý yazarýn aleyhine adli takibat yapýlmasýnýn istendiði ve buna Türkiye'deki yasalarýn izin vermediði belirtilerek,"Türkiye'nin dostu olan bir memleketi tahkir edici mahiyette ve esas yönergeye aykýrý bulunan bu makaleyi, evvelce de bu vadide vaki þifahi ikaz ve ihtarlara raðmen neþreden" Journal d'Orient gazetesinin bir gün müddetle kapatýlmasýna karar verilmiþti.
[222]B.C.A.,030.18.01.106.67.5. Tasviri Efkar gazetesi bundan bir süre önce yine dýþ politika aleyhine yayýn yapmaktan iki gün süre ile kapatýlmýþtý. Bkz.B.C.A.,030.18.01.101.16.14.
[223]B.C.A.,030.18.01.85.77.15.
[224]B.C.A.,030.18.01.85.97.17.
[225]B.C.A.030.18.01.86.14.16.
[226]B.C.A.,030.18.01.105.28.20.
[227]B.C.A.,030.18.01.107.80.3.
[228]B.C.A.,030.18.01.107.103.13.
[229]B.C.A.,030.18.01.108.43.9.
[230]B.C.A.,030.18.01.85.101.16.
[231]B.C.A.,030.18.01.85.102.17. Bu gazetenin yurda giriþ kararýnýn 19.1.1940 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararý ile kaldýrýldýðýný görüyoruz. Bkz. B.C.A., 18.86.369.1940.
[232]B.C.A.,030.18.01.,85.102.18. Verilen kararda gazetenin 1.12.1938 tarihli nüshasýndan itibaren Türkiye'ye sokulmasýnýn ve satýþýnýn yasaklandýðý belirtiliyordu.
[233]B.C.A.,030.18.01.87.55.3.
[234]B.C.A.,030.18.01.88.80.20.
[235]B.C.A.,030.18.01.88.83.15.
[236]B.C.A.,030.18.01.88.85.15. Bunlardan baþka Selanik'te çýkarýlan Hakikat ve Ýmdad gazeteleri ile, Taþnaklar tarafýndan Sofya'da Ermenice olarak çýkarýlan Azad Hosk adlý gazetelerinde ülkeye giriþi yasaklanmýþtýr. Bunlardan Ermeni Taþnak partisinin yayýn organý olan Azad Hosk adlý gazetenin 19 Haziran 1939 tarihli nüshasýnda "Yakýn Þark'ta Türk Ajanlarý" baþlýðý ile Halep'te Türk propagandasý ve örgütlenmesinden söz edilerek bu bölgenin Türklerce ilhak edileceði ileri sürülüyor ve Araplarýn Türklere karþý düþmanca hisler beslediðine iþaret ediliyordu. Bkz. B.C.A.,18.86.359.1939.
[237]B.C.A.,18.86.364.1939.
[238]B.C.A.,030.18.01.92.79.18.
[239]B.C.A.,030.18.01.94.16.20.
[240]Adý geçen gazetenin Rusça'dan Türkçe'ye çevirisini yapan Elnur Aðayev'e teþekkür ederiz. Bu konu ile ilgili daha önce örneklerini verdiðimiz yasaklanmýþ yayýnlar tekrar yasaklama kararlarýnýn kaldýrýldýðýna iliþkin bir baþka örnek, 12.3.1945 tarihinde Beyrut'ta basýlan Le Creve-Coeur adlý kitaba iliþkin olarak verilmiþ olan yurda giriþinin ve daðýtýmýnýn yasaklanmasý ile mevcutlarýnýn toplattýrýlmasý hakkýndaki karardýr.
[241]B.C.A.,030.18.01.86.39.17.
[242]B.C.A.,030.18.01.87.71.14.
[243]B.C.A.,030.18.01.88.98.12.
[244]B.C.A.,030.18.01.92.85.17.
[245]B.C.A.,030.18.01.92.88.7.
[246]B.C.A.,030.18.01.92.94.13.
[247]B.C.A.,030.18.01.93.112.15.
[248]B.C.A.,030.18.01.93.1.9.
[249]Bu gazete, 8 Mart 1941 tarihli nüshasýnda yer alan baþ makalede Alman Ordusu hakkýnda hakaret içeren tabirlerin yer almasý nedeni ile kapatýlmýþtý. Bkz.B.C.A.,030.18.01.94.20.8. Kararýn ekinde verilen Matbuat Umum Müdürlüðü'nün yazýsýnda "...muhrip devletlerin askeri kuvvetleri hakkýnda tahkir amiz tabirler kullanýlmasýna dair olan 20/7 1941 tarihli tamimimizin 7.nci maddesinde de serahaten aykýrý görülmüþtür". Denilmekteydi. Bkz.B.C.A.,18.86.384.1941.
[250]B.C.A.,030.18.01.94.23.3.
[251]B.C.A.,030.18.01.94.34.10. Ek. XII.
[252]B.C.A.,030.18.01.95.57.17.
[253]B.C.A.,030.18.01.96.82.6.
[254]B.C.A.,030.18.01.96.98.20. 14 Eylül 1942 tarihinde verilen bir baþka karar ile "Türkiye'de intiþar eden ve iliþik listede adlarý ve çýktýklarý yerler yazýlý olan Gazete ve Mecmualarýn, seferde kapanmalarý umumi hayatý tazyik eder mahiyette müesseseler olduðu, Milli Müdafa Vekilliðinin 14.8.1942 tarih ve 39875 sayýlý tezkeresi ile yapýlan teklifi üzerine..." kabul ediliyordu. Biz kararýn ekinde verildiði söylenilen listeyi elde edemedik. Daha öncede belirttiðimiz gibi bir çok kararda ekin verildiði belirtilmesine raðmen bunlara Baþbakanlýk Arþivinde ulaþmak mümkün olamamýþtýr. Bkz. B.C.A.,030.18.01.99.82.19.
[255]B.C.A.,030.18.01.101.33.1.
[256]Görüldüðü gibi yönetim sadece ülke içinde uygulanan poitikalar aleyhinde yayýnlara karþý olmayýp ayný zamanda Avrupa'daki geliþmeler ve bu geliþmelerin kamuoyuna nakledilmesi konusundada titizlik göstermiþtir. Bkz. B.C.A.,030.18.01.105.28.15.
[257]B.C.A.,030.18.01.105.31.8.
[258]B.C.A.,030.18.01.,106.55.6.
[259]B.C.A.,030.18.01.,106.58.15.
[260]B.C.A.,030.18.01.106.67.6
[261]B.C.A.,030.18.01.106.76.16.
[262]B.C.A.,030.18.01.107.94.15. Yönetimin gazetelere iliþkin olarak 30 Mart 1945 tarihinde aldýðý bir Bakanlar Kurulu Kararý ile Ýstanbul kütüphanelerinde bulunan gazete ve dergilerdeki deðerli yazýlarýn bibliyografyasýnýn yapýlmasý ile ilgili eleman temin yolunda bir karar aldýðýný görüyoruz. Bkz. B.C.A.,030.18.01.107.107.18.
[263]B.C.A.,030.18.01.108.47.12.
[264]B.C.A.,030.18.01.109.51.6.Ek.XIII.