Siberuzayda* Fransız-Ermeni Cemaatinin “Soykırım” Söylemi Üzerine**
Saime Selenga Gökgöz
Bu makalede Fransız-Ermeni cemaatinin “soykırım” söyleminin siberuzaydaki görünümü ele alınmıştır. Bu söylemin dayandığı anlam ve tasavvur kodları, metin bağlamında, metinsel gerçeklik ve bu gerçekliğe karşı üretilen karşı gerçeklik olgusu etrafında çözümlenmeye çalışılmıştır. Fransız-Ermeni cemaat yapısının tasvirinden sonra, Fransa’da gerek Millet Meclisinde (Mayıs1998) ve ardından Senato’da (Kasım 2000) kabul edilen “soykırım” yasa teklifinin, kabul süreci cemaatin site yayınlarından takip edilmiş, cemaatin tepkisi ve hükümetin yaklaşımı değerlendirilmiştir.
Key words: Armenian, genocide, french-armenian community,discourse, textual reality.
Giriş
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda, esasta P. Morillion tarafından hazırlanan rapora bağlı olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik talebinin görüşüldüğü, fakat büyük ölçüde Katılım Ortaklığı Metnine, Türkiye’nin Birliğe girişinin Ermeni “soykırımını” resmen tanıması şartının ve maddesinin dahil edilmesi dolayısıyla metnin değiştirilmesi yönünde ciddî tartışmaların yapıldığı, değişiklik önergelerinin reddiyle sonuçlanan oturumun gerçekleştirildiği gün (10.10.00), bu satırların yazarı hemen hemen tüm mesaisini internette pek de keyifli denilemeyecek bir gezinti yaparak geçirdi. Evet, internette gezinti her zaman keyifli olmayabilir. Tabi internetle, her hangi bir konu ya da alanda çalışan bir araştırmacının nüfuz ettiği bilgi yığınlarınının çeşitliliği ve karmaşıklığı bir yana, bilgilerin daima birilerince diğerlerine; eğer bilgi alıcının verici hakkında hangi açıdan olursa olsun, bir ön bilgisi ve önceden inşa ettiği bir perspektifi yoksa, durmaksızın aktarılan mesajların ve içeriklerinin sahip olduğu güç ve aralarında kurulan güç ilişkilerini farketmesi müthiş ve bir o kadar ürpertici... Üstelik araştırma konunuz “Ermeni” üst başlığı altında “Ermeni soykırımı” ise...
Bu çalışmanın hareket noktası ve konusu kendi içinde subjektif bir tercihtir. İncelemenin zamanlaması dikkate alındığında, bu başlık ya da anahtar kelime altında İngilizce binlerce dokümanı özellikle dışarıda tutarak - zira Amerikan merkezli web siteleri kapsamlı ve uzun soluklu bir inceleme konusu olarak “internet savaşları” alanının bir parçası şeklinde değerlendirilmeye muhtaçtır -Ermeni diasporasının Avrupa’daki en güçlü kolunu temsil etmesi sebebiyle Fransız-Ermeni cemaati ve Fransız hükûmetleri tarafından internetin, söz konusu “soykırım” ile ilgili olarak kitleleri nasıl bir bilgilendirme-yönlendirme aracı olarak kullanabildiğini, bunu yaparken cemaatin, akademik/popüler üslûpla ciddî ve büyük ölçüde tek taraflı sabit bir açıdan “soykırımı”, geçmişlerinin bu “trajik” devrini başkalarına anlatırken, daima tümel bir kalıp şeklinde “Türklerin” kendilerine yapıp ettiklerinin gelecekte bu “Türklerin” neler yapabileceklerinin adeta bir ispatı gibi insanlık dersi verircesine bilinçlendirme “hareketi” içinde olduğunu görmek ve kısmen de olsa göstermek, şüphesiz sıradan bir merakın tahrikiyle olmamıştır. İncelemede Türk tarafı için iddia olmaktan öteye gitmeyen “soykırımın” Fransız-Ermeni cemaati tarafından kesinlikle olmuş olduğu gerçekliğini peşinen kabulle, bu kabul etrafında yarattıkları hissiyatı vurgulu politik söylemin analizi hedeflenmiştir. Ermeni “soykırımının” olmuş olduğu, diaspora Ermeniliğinin yalnızca bir parçasını oluşturan Fransız-Ermeni cemaati için nasıl bir peşin kabul ise, Avrupa millî meclislerinde gündeme alınmayı bekleyen/alınacak “soykırım” yasa tekliflerinin şüphe götürmez bir şekilde, Ermeni diasporası karşısında, diasporanın hâlihazırda kabul etmekte direndiği ve gelecekte de direneceği karşı “gerçeklikleri”, öne sürme, ispatlama ve savunma fiilen bir millî siyaset ise, “Türk” tarafı için de Ermeni “soykırımı” iddiasının gerçekliği tartışmasız bir peşin kabul olmalıdır. Yalnızca génocide arménien/Ermeni soykırımı anahtar kelimesiyle Altavista tarama motorundan yapılan bir tarama sonunda Fransız-Ermenilerinin web sitelerinin çokluğu bir yana, her sitenin içeriğinin yukarıda ifade edilen peşin kabule göre değer tespitinin ardından elde edilen malzeme, Türk tarafı açısından internet ortamında, karşı-malzemeyi karşılayacak ölçüde karşı gerçekliğin daima güncel kılınarak çok dilli anlatımının ve anlatılan ne varsa, yayılmasını şart koşmaktadır. Peki bu faaliyet propagandist bir yaklaşımla mı yürütülmeli? Bu soru söz konusu meselede, bir tarihçiden çok bir stratejistin bir tarihçi derinliğiyle cevabını beklemektedir. Gerçeklik tek ve bir midir gibi felsefî bir soru esasta tarihçinin de üzerinde düşünmesini gerektirse de “soykırımın” kesinlikle olmuş olduğunu savunan ve ispatladığına inanan Fransız –Ermenilerinin politik söyleminde “Ermeni soykırımı” “Türklerce hâlâ inkâr edilse de” tek gerçekliktir. Karşı gerçeklik olgusuna vurgu bu sebepten dolayı yapılmaktadır. Bu durum ise, taraflar arasındaki söylem farkının üzerinde düşünmeyi ve söz konusu “soykırıma” daima referans olan tarihin subjektif bir yorum alanı olarak, öznesi tarihçinin, araştırmacının ya da aktarıcının ortaya çıkardığını düşündüğü “gerçekliliklerin” eğilip bükülebilir özelliğinin doğrudan kabulünü beraberinde getirmektedir.
Bu açıdan inceleme söz konusu karşı tarafı (fiilen bir Fransız-Ermeni tarafının varlığı karşısında fiilen bir Türk tarafının da olduğu ön kabuldür) konumlandırma ve tarafın, diğer taraf açısından mutlaka çözümlemesi gerekli anlam ve tahayyül kodlarını barındıran söylemini ortaya koyma denemesidir. Öte yandan yukarıda belirtilen ve açılımı verilmekten özellikle kaçınılan Türk tarafı ile Fransız-Ermeni tarafının karşılaştırmasının yapılmadığı, bunun hedeflenmediği dikkati çekmektedir. Neden? Türkiye’de henüz, tarihî derinliğini bütünüyle anlamayı şart koşan ve daima güncel olmasına karşın zaman ekseninde uyutulup uyandırılan “Ermeni meselesi” gibi bir mesele veya herhangi bir iç veya dış politika probleminin değerlendirmesinde, probleme dâhil olan/dâhil edilen tarafların ve taraflar içinde tartışan ve mücadele eden ayrı cephelerin tek başına yaklaşımlarının tam olarak bilindiği ileri sürülebilir mi? Cevabı evet ileri sürülebilir yönünde verseniz dahi, problemin anlaşılmasını “karartan” ve zaman-mekânda öne çıkarılan, dokunulmaz ve tartışılmaz tek “doğru”yu ispatlamak için deyim yerinde ise, zihinlere şırıngalanmaya çalışılan kalıp düşünceler-düşünce kelimesi esasta siyasî ve ideolojik bakış açısı, yaklaşım, söylem ve her birinin sonsuz üslûp veya biçimlerini içine almaktadır- çözümlemekle beraber bunlara mahkûm olmadan/edilmeden tarafların birbirini bilmesi, ardından bu tarafları araştırma nesnesi olarak seçen öznenin benimsediği bu türden bir ön düşüncenin varlığından bahsedilebilir mi? Ermeni meselesi için de bu sorular cevabını aramaktadır. Karşılaştırma, öncelikle “tarafların” analizini bir araya getiren bağımsız bir süreçtir ve orijinal, ama subjektif/taraf olduğunu ortaya çıkaran, karşı fikri sunmakla kullanıcıların yine kendi fikir ve tahayyül gücünü zorlayan, kısaca düşündürmeye sevk eden zorlu ve çok yönlü bilgi donanımını gerektiren yorumlama aşaması olmaksızın nispî bir değer ifade etmektedir. Diğer taraftan yorumlar kadar karşılaştırmaların da, yani neyin neyle ve neye göre/kıstas belirleme, ne için ve nasıl sorularıyla –soru, daima cevabı önceler; verilecek cevap kadar derin bir düşünce sürecini gerektirir- herhangi bir metni çözümleyecek araştırmacı kadar onu okuyacak olan için de subjektif olduğu unutulmamalıdır. Meselâ Fransız-Ermeni cemaatinin “soykırım”ın yapıldığını kabul ettirmede Fransız hükûmetleri ile-önceki ve şimdiki- nasıl bir dayanışma içinde olduğu ile Amerikan-Ermenilerinin-bir bütün içinde hareket ettikleri kabul edildiğinde- yaşadıkları eyaletlerin federal kurumları yanında merkezî otoriteyle yine aynı amaç doğrultusunda kurduğu ilişkinin karşılaştırması yapılmak istensin. İlk akla takılan soru belki de neden Türk Ermenileri ile Fransız Ermenilerinin probleme yaklaşımlarının mukayesesinin yapılmadığı olabilir. Tercihin yönü araştırmacı tarafından öncelikle cevaplanmalıdır. Seçimin bilinçli ve amaçla ilgili olması hangi kıstasın temel alındığı ile bağlantılıdır. Kıstas, iki cemaatin (Amerikan ve Fransız) en başta “soykırımın” olmuş olduğuna duydukları inanç veya fikir -inancı kuvvetlendiren “objektif” yazılı, sözlü ve görsel kaynaklar dahi kullanımda seçime tâbidir- ve onun ispatını ve savunusunu yapmaları ve bağlı bulundukları hükûmetlerin de “soykırımı” kabul ettikleri diğer cemaatin (Türk) ise, yalnızca “tehcir”e bağlı olarak sistematik olmayan kayıpların varlığına inançla yetinmeleri üzerine kurulabilir. Araştırmacının Fransız Ermenisi veya Amerikan Ermenisi, hatta Türk Ermenisi olması işin boyutunu daha da karmaşık kılabilir. Türkiye’den Ermeni olmayan bir araştırmacının zaviyesi ise yine farklı olabilir. Yine de bu mesele dâhilinde bu veya başka kıstaslardan yola çıkarak inşa edilen yorumların çeşitliliği ve karmaşıklığı karşısında tek bir yoruma; hâkim kılınmak istenen yoruma/düşünceye itibar eden ve teslim olan okuyuculara, döneminde tek bir “gerçek” (pozitif ve ampirik olan) peşinde aklın ve tahayyülün sınırları üzerine kafa yoran Kartezyen Pascal’ın (17. yy.) dahi ifade ettiği gibi “kaos yaratıcılığın anasıdır” sözü üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Yine bu denemenin yukarıdaki yöntemsel yaklaşıma göre ne ölçüde tatminkâr olduğu tartışmaya açıktır.
Fransız dış siyasetinde “soykırım” söylemi söz konusu olduğunda Fransız Ermenileri bir taraftır. Türk dış politikası ise Fransız-Ermeni cemaatini, bu cemaatin dünya çapında “soykırımın” ispatına yönelik faaliyetini benimseyen, hükûmet-meclis ve kamuoyu desteğini esirgemeyen Fransa’nın nezdinde muhatap sayabilir. Türk dış siyaseti “soykırım” meselesinde Fransa’yı taraf kabul eder. Fransız hükûmetinin ve kamuoyunun bu söz konusu soykırım söylemine destek ve katkıları ileride örneklendirilecektir. Öyle ki bu çalışma denilebilir ki Fransız bağlamı etrafında Fransız-Ermeni cemaatinin ve Fransız resmî “soykırım” söylemlerinin hangi kıstaslarda örtüştüğünü görmekle; publiquement (açıkça) kaydıyla 1915 Ermeni soykırımını tanıyan yasa teklifinin (proposition de loi) Fransız Millet Meclisinde kabul edilmesine karşın Senato tarafından reddiyle hiç bir resmî içeriği olmadığı hâlde, esasta Türk dış politikası ve kamuoyu için bu publiquement ifadesinin neden önem taşıdığı ya da taşıması gerektiği değerlendirilecektir. Sanırım son derece ilginç bir gazete haberini hemen belirtmek yerinde olur. Malûm bu meselede Türk gazetecileri özellikle yurt dışı muhabirleri epey kalem oynatmaktalar. Fransız yasa teklifinin (proposition de loi) publiquement dahi olsa, Türk kamuoyu tarafından önem taşıması gerektiği düşüncesi, bir ölçüde mizahî olarak Amerikan Temsilciler Meclisinde kabulü iki “dost” ülke arasında sıkıntılara yol açabileceği üzerine pek çok argüman üretilen Ermeni Soykırımı yasa tasarısının gerçek metin değerinin anlaşılmasıyla boşa çıkabilir. Haber, Sabah gazetesinin Washington muhabiri Savaş Süzal’ın yüreklere su serpen kaleminden nakledilirse, bu yasa tasarısı aslında Amerikan yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı olmayan bir karar tasarısı imiş! Yani “sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı onaylansa bile, Türkiye açısından korkulacak ya da endişe edilecek bir durum yok... karar tasarıları yasa tasarılarından farklı olarak Kongre’nin ikinci ayağı olan Senato’da ele alınmıyor, başkanların imza ve onaylarına gönderilmiyor.” Tek bir soru. Sabah muhabiri tüm yazı boyunca belki kendisi açısından “aslında umumî duygu ve düşünceleri” sarfınazar etmemiş, Türkiye’nin tasarının kabulünden korku ve endişe ettiği sonucunu tekrarlamış, lâkin neden ve niçin korktuğunu ve endişendiğini beyan etmeyi değer bulmamış... Süzal (2000: 22). Diğer taraftan ister yasa ister karar tasarısı olsun, http://www.armenian-genocide.org/affirmation/affirmintro.html. web sitesi sizin karşınıza, Amerika’da kaç eyalet meclisinde, ya da belediye meclisinde International Affirmation of Armenian Genocide başlığı altında bu tasarının başka metin kurgularıyla tanındığına tanıklık edebilir. Bu site Washington merkezli Armenian National Institute/Ermeni Millî Enstitüsünündür ve “soykırımın” kimlerce tanındığının en kapsamlı, yani metin açılımlarıyla gösteren tek sitedir. Yalnızca liste verilmemiştir. Bu siteye gezinti konuya ilgi duyanlara özellikle tavsiye edilir. “Soykırımın” tanınması faaliyetinin Fransız web sitelerinde duyurusu için aynı kaynaklı iki web adresine bakılabilir. Fransız Millî Meclisinden önce (Mayıs 1998 öncesi ve sonrası- aralarında Marsilya, Saint-Tropez, Cannes, Grenoble şehirlerinin bulunduğu 30’yakın şehir ve komün, ilk 7.05.1990’da Bagneux şehri) hangi belediyelerce ve yerel topluluklarca tanındığına dair Comité de Défense de la Cause Arménienne (CDCA) Marseille-Provence (şube) kuruluşunun
http://www.chez.com/cdcapa/histo.html
http://com24.armenweb.org/reconnais.htm
adreslerine,uluslar arası boyut içinse,
http://www.cdca.asso.fr/cdca.reconnaissances.html
bakılabilir.Oktay Ekşi’nin anlamlı ifadesiyle “Türkiye’nin çok da fazla önemsemeyebileceği Parlamentolardan sessiz sedasız” bir şekilde çıkartılan kararların bir dökümünü verilmiştir. (ABD eyaletleri dâhil). İşte bu “önemsiz” parlamentolardan bazıları: Rus Duması (1994, 1995, Karar) Bulgaristan (1995, Parl.beyanı),Yunanistan (1996, Karar), Belçika (1998, Karar), Kanada (Québec Millî Meclisi, 1980, Karar) Arjantin (Parlamento 1983, Karar, Senato, 1985), Uruguay (Meclis-Senato, 1985, Karar) ve CDCA bu ülke parlamentolarına “Kıbrıs” ve “Sürgündeki Kürt Parlamentosu”nu da dâhil etmektedir. Bu ise, Ermeni-Rum ve Ermeni-Kürt dayanışmasına yalnızca sıradan bir örnek... (http://www.cdca.asso.fr/cdca.reconnaissances.htm)
Ermeni “Soykırımı” ve Fransız-Ermeni Cemaati
Amerikan bağlamına bir parça aşina olan her okur için cevap bekleyen ilk sorulardan biri, neden Amerikan-Ermeni perspektifinin -yine İngiliz dilli web siteleri vasıtasıyla- ele alınmayıp, “soykırım” söylem analizinin neden Fransız ve Fransız dilli Ermeni web sitelerinin ana malzesine dayandırıldığı olacaktır. Bu esasta, dünya çapında hâkim kılınmak istenen sabit, içeriğinde nüanslara yer olmayan ortak, paylaşılan bir “soykırım” söyleminin, eski dünyayı; bir bakıma meselenin ortaya çıktığı mekândan okyanusa ve okyanus ötesine nasıl değişmeyerek göç ettiğini, doğduğu mekâna nasıl inceden inceye yeniden geri döndürülmeye çaba harcandığını göstermek içindi. Ortak söylemin parçaları bu çalışmada izlenecektir. İşte Fransız-Ermeni “soykırım” söylemi, ortak söylemin eski dünyayı temsilen görünümünü sunmak üzere tercih edilmiştir. Tabi burada, Türk gazetelerinde, Amerikan bağlamında sıklıkla vurgulanan güçlü varlığı tasarı noktasında ispat edilen Ermeni lobisinin ve söyleminin derin bir analizinin yapılmamış olması ortak söylem içinde ayrışabilir “soykırım” söylemine sahip bir Fransız-Ermeni entellektüel ve politik elitinin karakteristiği üzerine de temkinli kalem oynatmayı gerektirmiştir. Ayrışmanın olup olmadığını görmek öncelikle bir büyük tehcir (metinlerde kullanılan terim deportation) “trajedisi” ve göç sonrası kendilerini hüsnükabul buyuran ülkelerde (Fransa veya Amerika) “Ermeni” kalarak Fransız olmakla beraber köklerini asla unutmamak, ama bütünün ayrılmaz parçası olmak, kaynaşmak üzerine inşa edilen Ermeni kimliği hakkında neler söylenebilir sorusuna cevap aramayı gerektirmiştir.
Fransız web sitelerine nüfuz etmek ve ele alınan konu çerçevesinde sistematik bir elemeye ve tasnife gitmek zor olmadı. Kaynakları adlandırmak için Fransız web sitelerine dil temelinde kategorik yaklaşılmıştır. Zira Fransız Senatosonun veya Fransız Millî Meclisinin siteleri de Fransızdır, bu çalışmada sıkça kullanılan Comité de Défense de la Cause Arménienne/CDCA (Ermeni Davasını Savunma Komitesi) sitesi de Fransızdır. Fark ikincinin aynı zamanda Ermeniliği de temsil ediyor olmasıdır, buna göre Fransa’da faaliyet gösteren Ermeni kuruluşlarının (politik-sivil ve basın-yayın.) internetteki siteleri Fransız-Ermeni nitelemesiyle diğerlerinden ayrılmıştır. Kanada Ermenilerinin siteleri de üç dilliliği içinde Québec (Montréal) merkezli Ermeni nüfusuyla Fransız-Ermeni kategorisine dâhil edilmiştir.
Bu inceleme, büyük ölçüde homojen bir Fransız-Ermeni cemaatinin olup olmadığı sorgulanmaksızın (Ermeniliği temsilen ana dili bilir ve kullanır olma, din, diğer sosyolojik kriterler), 350.000-400.000 arasında değişen rakamlarla belirtilen nüfusuyla cemaati, başta “soykırım” ve etrafında şekillenen problemlerde bilinçlendirerek faaliyete sevkeden ve bu noktada temsil eden politik grupların, haber merkezlerinin web sitelerinde yayınladığı her türden bilgi-veri içeren metinlerini kaynak malzeme kabul etmektedir. Türkiye açısından “soykırım” protestolarında resmî muhatap olan Fransız hükümetlerinin cemaatle ilişkilerini, yasa teklifleriyle ilgili Meclis ve Senato içi tartışmaların görününümünü sunmak, hükümete cemaat tarafından empoze edilmeye çalışılan öznel “soykırım” söyleminin hükümetçe ne ölçüde benimsendiğini bir bakıma “oyunun kurallarının” nasıl şekillendiğini kısmen de olsa göstermek içinse diğer kaynak malzeme kullanılmıştır. Bu malzeme Fransız-Ermeni cemaatinin faaliyet ekseninde yerini alan ve “soykırım” yasa teklifi ile ilgili ilk elden bilgi için Millet Meclisi’nin ve Senato’nun sitelerindeki dokümanları, ayrıca 1998 öncesi ve sonrası yasa teklifi karşısında hükûmet tepkilerini ve yaklaşımlarını sergilemesi açısından Fransız Dışişleri Bakanlığının sitesinin yalnızca basın bildirileri, açıklamaları (communiqué de presse ve point de presse) ve bazı resmî metinleri içine almaktadır.
Fransız-Ermeni Cemaati, Nasıl Bir Cemaat?
Bu alt başlık altında cemaatin, kimlik, millî kimlik, Ermenilik, veya “ben Fransız vatandaşı Ermeni’yim” şekliyle dile getirilen kendisini “öteki”den ayıran farklılıklar üzerine uzun uzadıya bilgi verilmesi tercih edilmemiştir. Bunun yerine, meselenin cemaate mensup bir araştırmacı olan Anahid Ter Minassian tarafından, ait olduğu kimliğin günümüz Fransa’sındaki görünümünü nasıl ele aldığına dikkat çekilmiştir. Bu bir bakıma aktarmadan öteye geçmeyecektir. Yine de farklı okumalar sonunda karşılaştırma imkânı vermesi açısından özellikle cemaatin içinden, “ötekinin” hâkim kıldığı yapıda, hâlde “bizi”temsil eden ya da etmesi gerekli “öteki”den ayırıcı kimlik özelliklerinin devamlılığının nasıl sağlanacağı meselesinde karşı karşıya kalınan çok yönlü problemler üzerine iç bakışın okura sunması aktarmanı değerini belirleyebilir.
Fransa’nın en yüksek göç aldığı yıllar 20’li ve 30’lu yıllardır. Fransa, Ermenilere I. Dünya Savaşını, özellikle 1915 sonrasını izleyen yıllarda “hüsnükabul” buyuran ülkelerin başında gelecektir. Ermeni tarihçi Anahide Ter Minassian’ın “Fransa’da Ermeniler /Les Arméniens en France” başlıklı çalışmasında cemaatin diasporadaki oluşumunu 1915 tarihine bağlı olarak esas göçün yaşandığı 1922 kronolojik ekseninde ele alır. Fransız-Ermeni cemaatinin nüfusu genellikle kabul edildiği üzere 350.000’dir. (%0.5) Paris’te, Marsilya’da ve Lyon’da gerçekleştirilen nikâhların %80’i karmadır, yani cemaatin ezici çoğunluğu Fransız vatandaşıdır. Makalenin hemen başında yer alan bu istatistiğe Ter Minassian özellikle vurgu yapmakta, zira oranının neyi ifade ettiği bir yana Ermenilerin kollektif kimliklerini öne çıkarma noktasında problemlerinin olduğunu ima etmektedir. Yine sayılarla devam edilirse, 1914’te Fransa’daki Ermeni cemaatinin nüfusu ise 4000 ile sınırlıdır. Paris’teki Ermeni kolonisi ise 1500 nüfusludur. Paris Ermenilerinin 1902’de inşa ettikleri ve Bakülü bir petrol zengininin finanse ettiği bir kiliseleri vardır. Rus ihtilalinden kaçan Moskova, Bakü ve Tiflis Ermeni burjuvazisi de Paris’teki bu koloniye dahil olmuştur.
1922 yılı Türkiye Ermenilerinin kollektif “büyük göç” tarihinin başlangıcıdır. Bu kitleye 1915 sonrası “vatansız” kalan mülteciler ve Orta Doğu’daki çalkantılar yanında Sovyet Ermenistan’ın kurulmasıyla beraber ayrılanlar dâhildir. Bu göç, “tehcir” psikolojisini büyük ölçüde yansıtan bir ifadeyle Minassian’a göre, Müttefiklerce terk edilen Ermeniler için siyasî ve cebrî olmuştur. Milletler Cemiyeti Mülteciler Başkomiserliği “onları” bir “Nansen maddesi” altında değerlendirmiş ve savaşın kayıplarını telafi etmek üzere işgücü peşindeki ülkelere yerleştirmiştir... Lozan Anlaşması ile ivme kazanan Ermeni göçü, sağ kalan Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu Fransa’nın mandaterliğindeki Suriye ve Lübnan’dan Marsilya’ya gemilerle gelmişlerdir. Ter Minassian bu dönem için Fransa’nın ciddî bir göç siyasetinin olmadığına dikkate çekmekte, Ermenilerin Fransız işverenlerin elinde korunmasız kaldığına işaret etmektedir. Ermeniler ister siyasî mülteci olsunlar ister işçi ithal unsur muamelesine maruz kalmışlardır. Bu cümlelerle çizilen Ermeni göçmen unsurun yüzyıl çeyreğindeki durumu, hiç de Fransız resmî söyleminde bu döneme atıfla daha sonra örneklendirilecek olan kucak açan, himaye eden ve koruyan, “vatan” olarak benimsenen ülke karakteri ile bir ölçüde tezattır. Evet 85 yıl sonra Fransa, hükümetlerin resmî söyleminde “soykırımdan” “sağ kalanlar”, “kurbanlar” ve onların yakınları olan ve hatırasını taşıyan “Ermeni kökenli yurttaşlarını” ya da “Ermeni kökenli cemaatini” “partie intégrante”/tümleyici parçaya dönüştürmüştür.Yani himayenin bir bedeli vardır Minassian için... Marsilya’da Ermeniler Saint-Charles, Saint-Antoine, Saint-Loup, Saint-Louis kasabalarına yerleşerek yağ,sabun, şeker fabrikalarında, doklarda çalışmaya başladılar. Toprağa bağlı Ermeniler ise Beaumont ve Saint-Julien komünlerinde yerleştiler. Akdeniz ve Rhodes bölgesi ekseninde maden ocaklarının, şantiyelerin, fabrikaların etrafında, Gardanne, La Ciotat, La Seyne, Nice, Valence, Romans, Vienne, Lancey, Grenoble, Lyon, Decines, Pont-de-Cherny, Saint-Chamond, Saint-Etienne, Creusot, Decazeville, Toulouse ve Bordeaux’da küçük cemaatler ortaya çıktı.(Bölgesel sınırlara esas alınırsa Provence-Alpes,Cote d’Azur, Rhone-Alpes) Diğer yandan, Savaş öncesi Fransası 1922-1936 arasında Ermenilerin coğrafi hareketliliğine sahne olmuştur. Daha iyi çalışma şartları 1926’dan itibaren Ermenileri Paris bölgesine( idarî taksimde Ile de France bölgesi) çekmiştir. 60.000 olan Fransız-Ermeni nüfusunun yarısı bu tarihten itibaren Paris’tedir. Alfortville, Issy-les-Moulineaux, Arnouville komünlerinde tam anlamıyla “Ermeni köyleri” kurarlar. İki savaş arası dönem Ermeniliğin karakteristikleri kapalı cemaat yapısına işaret eder, öyle ki sosyal ve kültürel homojenlik iç evlilikle korunmaya çalışılmıştır. Bu ilk ve ikinci nesil için cemaat çekirdeğinin kuvvetlendiren geleneklerin sürdürülmesi esasta “soykırımla” parçalanan aileler ve “içine kapanan” bu “görünmeyen yabancılar” için toplumsal normdur. Peki bu görünmeyen yabancılar ne zaman görünür olmaya başladılar? 1946 yılından itibaren hükümetçe teşvik edilen Fransız tâbiyetine geçiş(naturalisation) Ermenilerin Fransız toplumuna entegrasyonu da hızlandırmıştır. 70’li yıllarda Ermeni cemaati üyeleri artık yalnızca işçi, teknisyen, tüccar ya da girişimci değil serbest mesleklerde de , avukat, doktor, mimar olarak sivrilmişlerdir. Ter Minassian’dan Ermenilerin “ermeniliği” üzerine düşündürücü bir hüküm, ilerleyen satırlarda ele alınacak cemaatin “soykırım”merkezli faaliyet gösteren ve siyasi partiler etrafında örgütlenme dinamiklerine ışık tutması açısından dikkate değerdir. Metin içinde yalnızca bir kez (1915’e atıfla) kullanılan kökünden koparılan (déracinés) sıfatıyla nitelen Ermenilerin kimlik bilincinin 90’lı yıllarda hâlâ ve daha vurgulu olarak sorgulanır olması esasta yalnızca “soykırıma” bağlı ortak bilincin varlığının dışında cemaat üyelerini bir arada tutan diğer kimlik bileşenlerinin zayıfladığı fikrini desteklemektedir. “Soykırımın” merkezli siyasî söylem inşası, mesela tek başına Ermeni Davasını Savunma Komitesi’nin/Comité de Défense de la Cause Arménienne ve 24 Nisan Komitesi’nin/Comité du 24 Avril kaynak metinleri dikkate alındığında bana kalırsa bu sorgulama boyutunun sorgulanmayan tarafına yani “soykırım” bilincine açıkça işaret etmektedir. Ter Minssian’dan:
Kök salmış, bütünleşmiş, Fransızlaşan, asimilasyon ve Ermenistan’dan, Türkiye’den, Lübnan’dan, İran’dan son gelenlere bağlı olarak ”yeniden ermenileştirme” arasında yarı yolda (duran) Fransa Ermenileri-heterojen grupları kavrayan bir terimdir- kültürel bir kimliği muhafaza ettiler. Fakat Ermeni kimliği artık bir miras değildir. (Kimlik) Modernitenin çeşitli gereklerinin gelenek parçalarıyla-dil, din, yazı, iş ideolojisi, aile, mutfak, müzik- ve soykırım kırılması ve göçebelik üzerine hafıza mesaisi ile birleştiği bir yeniden yapılanmadır.”
Bir başka araştırma metninden derlenen şu çarpıcı sayısal veriler ve ardından getirilen yorumlar Ter Minassian’a atıfla Fransa’da Ermeni kimliğinin hayatiyetine olduğu kadar cemaatin yapısına ve diasporanın entellektüellerince bu yapının nasıl yeniden yapılandırılması sürecinde ortaya çıkan meseleler üzerine içe bakış ve sorgulama mesaisine bir kez daha vurgulamaktadır. İçebakış “soykırım” bağlamından kopuk değildir. Comité de liaison pour la Solidarité avec l’Europe de l’Est-Colisee/ Doğu Avrupa ile Dayanışma için İrtibat Komitesi tarafından gerçekleştirilen bir saha çalışmasının (metinde yalnızca bir defa “karşılaştığımız pek çok dernek yöneticinin aynı endişeyi belirttiği....”cümlesi) muhtemelen yalnızca bir parçasının oluşturan “les Associations Arméniennes” başlıklı 5 sayfalık araştırma metni, Fransa’daki Ermeni dernek ve kuruluşların günümüzdeki görünümünü sıkıştırılmış bilgi ve yorumlu olarak, cemaatin dayandığı kuruluş ağının tipolojisini büyük ölçüde gözler önüne sermektedir ( http://colisee.org/armeniearti.htm).
Colisee’nin incelemesinde yer alan cemaatle ilgili genel bir değerlendirmede, cemaat artık entegre olmuş olmanın nimetlerini, kazanımlarını sorgular bir yaklaşımla entegrasyonu mümkün kılan “akültürasyondan kendilerini kurtaracak yeni bir soluk arayışındadır” yorumuna yer verilmekte ve cemaat kuruluşlarından temsilcilerin tartışmalarına dayanarak “Ermeniler, kendileri tarafından anlamlı bir şekilde kullanılan “beyaz katliamdan, saf ve basit asimilasyon tehditi” karşısında Ermeniliği nasıl sürdürmek ve muhafaza etmek” sorusuna cevap-çözümlerin aciliyeti vurgulamaktadır. Kimliğinin bilincinde olup da yaşayamamaktan yakınan genç Ermenilerin başka genç Ermenilerle yakınlaşma ve temas kurma çabasını dile getiren Fred’in Nov/28/1999 tarihli “Identité arménienne?/Ermeni kimliği?” başlıklı mesajı bu yorumu, 3.nesilden bir temsilciyle örneklendirir. Fransa’daki cemaatten bir gencin tanıdığını ifade ettiği LA California Ermenilerini örnek göstererek Fransa’daki kendi yaştaşlarının birbirinden kültürel uzaklığına dikkat çeker içerikteki bu kısa mesaj yine http://starblvd.net/meet/acam adresinden bulunabilir.
Fred’in deyimiyle Kimliği yaşamak/mamak olgusunun somut göstergeleri var mı? Fransa’da yaşayan Ermenilerden yalnızca 15-20000’i gündelik yaşantılarında Ermeni kökenlilikle ve Ermenistan ile bir bağ kurmaktadır. 5-10000 Ermeni, Ermeni gazelerinden Ermenistan, Karabağ ve diaspora aktüalitesine aşinadır. Ermeniceyi konuşan,okuyan, yazanların sayısı son derece azdır. Kuruluş yönetilerinin ifadesine göre anadilde eğitim ise kaygı verici seviyede dir. Öyle ki pek çok aile (Ter Minassian’dan karma evliliklerin oranına tekrar bakılabilir) çocuklarını Ermeni okullarına göndermekten kaçınmaktadır. Haftalık ve ve günlük okullar dahil toplam öğrenci sayısı 2000 ile sınırlıdır. Hemen bu verilerin şüphesiz daha ayrıntılı olanlarına ulaşmak isteyen bir Fransız öğretmenin ACAM sitesine gönderdiği mesajına göz atmak yerinde olur (http://starblvd.net/meet/acam).
Cemaatin hakkında ya da bazı cepheleriyle Fransa’daki durumunu merak edenlerin grubunda bilgi talep eden/veren türden bir mesaj da Fransız eğitim sisteminin frankofon olmayan göçmen unsurun okullaştırılan çocuklarına yönelik dil siyaseti hakkında bibliyografik arama yapan bir öğretmen ve aynı zamanda Paris III’te diller ve kültürler didaktolojisi üzerine lisans üstü çalışan öğrenci Lauren Puren tarafından Dec/5/1999 tarihinde “La langue arménienne dans les écoles françaises?/Fransız Okullarında Ermeni dili?” başlığı ile gönderilmiştir. Puren’in mesajında sorduğu sorularla salt inceleme ve uzmanlaşma kaygısıyla hareket ettiği bir sabitse de, Fransız eğitim siyasetleri ve özellikle Jules Ferry ve sonrası ekseninde belirlediği çalışmasının ip uçlarını verdiği kısa açıklama, günümüz Fransa’sındaki iki dilli göçmen çoçukların kültürel ve sosyal entegrasyonu açısından hâldeki ve muhtemel eğitim-öğretim problemleriyle ilgisine ve ilgiyi alternatif çözüme ulaştırmada bilince dönüştüren araştırmacı Fransız eğitmenlerine işaret etmekte bir ölçüde... Puren verilerini cemaatin içinden daha sağlıklı ulaşabileceği kanısını muhtemelen taşımaktadır.
Okurların hiçte yabancı olmadığı tahminden uzak tutulmayan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar partilerinin ve bu siyasî örgütlerin yan kuruluşlarının da tanıtıldığı Colisée incelemesinin detaylarına girmek belki gerekli idi. Bunun yerine, bu makalede nüfuz edilen site kaynak-metinlerinde sorgulanan “soykırım” siyasî söyleminin esasta temelinin oluşturan taraf “metinsel gerçekliklere” dair tespitleri ve “soykırım” sözdizini etrafından kurgulanan bu gerçekliklerin ne şekilde Fransız hükümetlerinin resmî söylemine kısmen de olsa hakim olduğunu görebilmek için -ki bu çalışmanın son kısmını oluşturacaktır- bu son kısımda merkezî vurgunun yapılacağı Ermenilerce olmuş olduğuna sonsuz inançla sahiplenilen “soykırımın” sanal düzlemde nasıl istismar edildiği belki de kendini tekrarlayan herşey gibi anlam boyutunda tükenmekte olduğu görüşünün cemaatin kimi entellektüellerinin yorumlarıyla şüphesiz bağlamsal farklılıklarla desteklenmesi tercih edildi.
Diasporadaki hayatın başından itibaren ister Taşnak, ister Hınçak veya Ramgavar çizgisinde olsun politik örgütler sosyal yaşamın düzenlenmesi projesine katılmışlardır. 1. ve 2. nesilden azımsanmayacak bir kısmı harekete geçirseler de zihniyetlerin evrimini hesaba katamamışlardır. Martine Hovanessian’a göre akültürasyonu reddetmek zoruyla bu kuruluşlar geçmişten devralınan bir kültürü devam ettirmekte “kalıp ve donmuş” ifadeler kullanmaktadırlar. Bu kültür “soykırımın” tanınmasıyla ilintili bir semboller topluluğuna indirgenmiştir. Halbuki diaspora bağlamı geleneği ve yaşanılan ülkenin kazandırdığı referansları bir arada tutan canlı bir kültürün inşasını zorlamaktadır. Eski örgütlerin 3.nesil gençleri toplamaktaki aktüel zorluklar bu zihniyet evriminin yaşanmamasına bağlıdır. Bu ise daha can alıcı bir meselenin, nöbet değişiminin yaşanıp yaşanmayacağına bağlıdır. Peki anlam boyutunda tüketilecek “soykırım” söylemi ve tanınması faaliyeti nöbet değişiminin neresinde yerini korumaya devam edecek? ACAM sitesinden son bir örnek, “soykırım” tanınması noktasında militan bilincin, var olan sempatizanları daha da duyarlı kılma amacıyla -“soykırımın anlamının tarafça tartışmasız ve dokunulmaz olduğundan- canlı olarak devam ettiğini açıkça göstermektedir. Burada söylemin kimin/hangi taraf için “tükenmiş” niteliği taşıdığı malum, fakat karşı-anlamlar üretmek yine de şarttır. Zira sanal düzlemde bu söylem devam ediyor. İşte sanal düzlemde gerçeklik ve karşı gerçeklik boyutundan bir kesit. Bu alıntıya bağlı olarak Fransa’daki Türk cemaatinin, Türkiye yanlısı bir bir kamuoyu yaratmak üzere faaliyeti de sorgulanmış ve internetteki izdüşümü örneklendirilmiştir.
“Soykırımın” reddinden dem vurarak, Türkiye’yi gezip gördükten sonra hayran kalan ve Fransa’da bir Türk bayanla evlenen Reynald Beaufort’un eşiyle (Beaufort’un adı Philippe tarafından Robert olarak yanlış veriliyor) beraber tasarladığı kişisel web sitesine yönelik Ermenileri sitenin sansürlenmesi için –tabi önce böyle bir sitenin varlığı haberdar ediliyor - harekete geçiren Philippe’in Bianca ile 25 Nisan, 3 Mayıs (Bianca) ve 23 Mayıs (Philippe) mesaj alışverişini belirtmek anlamlı... Turcophobe (Türk düşmanı) Fransız Ermenileri temsilen tüm Ermenileri harekete geçirmeye çalışan Philippe 23 Mayıs tarihli mesajında http://www.rbeaufor.multimania.com) sitesinin,”soykırım” reddettiği için Yahoo-France tarafından sansürlendiğini “belki benim veya bu mesajı okuyanların baskılarıyla” diyerek haber veriyor. Aslında sitenin kapatılması söz konusu değil yalnızca Yahoo-france motorundan girenler için engellenmiştir.Multimania sitesinde sansürlenmesi çabası sonuçsuz kalmıştır. Siz http://www.multimania.fr ana sitesinden “turizm ve geziler” kısmına girerek “dünya ülkeleri” sayfasından turquie anahtar kelimesiyle ya da http://rbeaufor.multimania.com kişisel sayfasına ulaşılabilirsiniz. Site sahibi “bir Türkiye aşığı” ve meseleyi şüphesiz “soykırım” zaviyesinden kesinlikle değerlendirmemekte ısrarlı bir yaklaşımla, Fransız kamuoyunun bir grup Ermeninin propadagandasına nasıl teslim olabildiğini sorgulamaktadır. Yahoo sansürü hakkında “en savoir plus/daha fazla bilgi uyarısına tıkladığınızda Beaufort’un şüphesiz “taraflı” görüşünü, ve tepkisini okuyabilirsiniz. Siteyi 10.01.1999 tarihinden itibaren 28.264 kişi ziyaret etmiştir. Bu kapsamlı ve renkli siteyi gezmenizi öneririm. Peki bu mesajların “mesajı” var mı? Sanal dünyada “soykırım” propagandası karşısında bırakınız Türkiye’nin yabancı dilde karşı söylem oluşturma aşamasını Türklere ve Türkiye’ye yönelik potansiyel sempati kanallarının - öyle ki Philippe, Beaufort’un site adresini verirken diğer yandan çevresindeki tesirin ”bir Ermeni “soykırım” karşıtı internette kasıp kavuruyor” cümlesiyle nitelemekten geri durmuyor- tespiti ve desteklenmesi bir yana halihazırda bir Fransız turcophile (Türksever) grubun ferdî faaliyetlerini temsilen basit bir örnekle bile önündeki zorlukları göstermektir. Kişisel veya tek bir kurum merkezli gayretlerin olmadığı gibi katı bir hüküm söz konusu olmamakla beraber burada “kuvvetlerin toplanması/temerküzü” hadisesini gerçekleştirmek esas. Fransa’daki Türk Cemaati karşı faaliyeti ve bu çerçevede esasta Fransız yurttaşlarını karşı bilgilendirme görevini üstlenebiliyor mu? Bu noktada tabi ki şu mühim soru; Fransa’daki Türk entellektüel grupları ne ölçüde birbiriyle bu ve benzeri meselelerde kendiliğinden, ideolojik kalıplardan bağımsız bir araya gelebilme yetisine sahip? Msl. Fransız Türk cemaatinin, 2 Ekim 2000 tarihinden itibaren Ermeni Davasını Savunma Komitesi (CDCA) başta olmak üzere diğer Ermeni kuruluşlarının biraraya gelmesiyle Senato önünde (Palais de Luxembourg) “soykırım” yasa teklifinin yıl sonundan önce görüşülmesi için destek imza toplamak üzere açtıkları masa (stand) etrafında gelişen genel propagandanın bir uzantsı olan bu türden bir faaliyet karşısında (http://www.chez.com/cdcapa/actu.html) bir girişimi olmuş mudur? Belki oldu. Siz bu soruyu “olmalı mıdır?” şeklinde yeniden düşününüz ve cevabını veriniz. Benim cevabım belki halka açık bir protesto olmayıp-Türk Dışişlerinin malum resmî protestolarını, veya TBMM’nin son derece düşündürücü 8 Kasım öncesi Senato seviyesinde “ziyaret” dahi olamayan teşebbüsünü bu çerçevede hiç saymadığımdan- Türk cemaatinin 2 Ekim-7 Kasım arasında Millet Meclisi ve Senato ya da bu iki yasama organında yer alan politik gruplar nezdindeki tavır alış ve faaliyete – alın size bir soru daha; Türk lobisi var mı?- dikkati çekmek gerekse yalnızca bu bir tek örnek için değil; “olmalı” yönünde. Yine “soykırım” öznel söyleminin farkında ve hassas olmak bir yana gerçekliğini taraf olarak kabulden hareketle -tabi bu kabul dahi Türk dış siyasetinin prensiplerinin uygulayıcıları tarafından akademik çevrelerle tam bir işbirliği neticesinde “soykırım” söyleminin tesirini nisbî de olsa azaltılması için ortak karşı söylemin inşası yani “karşıt metinsel gerçekliğin” kurgulanması bir gereklilik olarak kavrandığında ancak mümkün..- Türk Büyükelçiliği’nin - bu araştırma boyunca Washington Türk büyükelçiliği dışında Paris Elçiliğinin bir web sitesi var mı sorusu doğrusu hiç aklıma gelmedi!- Türk kültür dernekleriyle olduğu kadar, Fransız entellektüel ve akademik çevresiyle işbirliği halinde tertiplediği toplantı v.s. oldu mu genel olarak? Bilmiyorum, varsa bile 1998 Mayısından önce Ermeni cemaatinin faaliyeti ekseninde bir kronoloji belirlense, ayrıca Fransa’daki Türk cemaatinin durumu araştırmaya değer.
Diğer yandan nüfusu 350.000’i bulan Fransa’daki Türkler son derece heyecan verici ve güven telkin edici faaliyetlerden geri durmamaktadır. Benim yukarıda kısaca atıfta bulunduğum R. Beaufort’un adresinden ulaştığım iki Türk sitesi “Ermeni meselesine” duyarlılık noktasında ferdî olmakla beraber umut verici örnekler oluşturmaktadır. Beaufort’un kardeş siteleri de olan bu siteler “Fransız-Türk” dayanışmasını yalnızca bu meselede değil sosyal ve kültürel alanda da sergiler niteliktedir. Bu sitelerden ilki http://ataturquie.asso.fr. Sosyo-kültürel bir dernek olan A TA TURQUİE (Bütün olarak okunduğunda kelime içinde Atatürk(i)-Turquie metaforunu görmek çarpıcı) aynı zamanda Genèse/Oluşum isimli edebiyat ağırlıklı bir dergi yayınlamaktadır. Derneğin fahrî üyeleri meşhur Türkolog Louis Bazin ve gazeteci Nedim Gürsel. 1997 yılından itibaren Dernek Başkanı Gül İlbay-Leclerc. İdare kurulunda Fransızlar da vardır. Site ziyaretçi sayısı 01.01.2000 tarihinden itibaren 16.383 kişidir.
Ataturquie sitesinden başka bir kardeş siteye http://www.tetedeturc.com ulaşabilirsiniz. Bu sitenin adı dahi, (Fransızca’da Türk imajını yansıtması bakımından ilginç deyimlerden biri olan bu deyim. Türkçe’de “tete de turc/günah keçisi” anlamına gelmektedir.). kurucularının hislerine ve bilincine işaret etmekte özellikle seçilmiş gibidir. “Franko-Türklerin” Fransızların, Belçika, İsviçre ve Türkiye’den Türklerin, öğretmenlerin, gazetecilerin, bir doktorun ve öğrencilerden bir grubun oluşturduğu tête de turc ekibi “kin ve Türk karşıtlığının artık yalnızca Fransa’da değil Avrupa’da Türkler ve Türk dostları açısından dayanılmaz bir noktaya gelmesine” bir tepkinin ürünü olarak seslerini duyurmaktadırlar. Kendileri apolitik tavır alışa vurgu yapsalar da sitede yalnızca “Ermeni meselesi” değil, “PKK ve Kürt meselesi” ve “Yunanlılar ve Kıbrıs” başlıklarıyla ayrı site sayfaları açmışlardır.Tabi apolitik olmanın türlü yolları var... Site kurucuları “Attaques Armeniennes” başlığıyla ayrı bir sayfa açmışlardır. Aynı zamanda “soykırım” yasa teklifinin 18 Ocak 2001 tarihli Meclis oturumunda yeniden görüşülmesinin engellenmesi yönünde Türk cemaatini harekete geçmeye davet eden “ amis de de Turquie- mobilisons-nous!/Türkiye dostları harekete geçelim” uyarısıyla ayrı bir “activisme” sayfası, http://tetedeturc.com/Mobilisons/Atak-armen/Def-udf-htm düzenlenmiştir. Sayfanın sol üstünde hareketli kare içinde peşpeşe değişen şu ibareler vardır; Alerte/Uyarı-les partisans de la haine eternelle attaquent/ebedî kin taraftarları saldırıyor-mobilisons/harekete geçelim. Bu sayfada, ilgili açıklamadan sonra ( bu açıklamada da 1998 oylamasının yalnızca mevcut 29 milletvekilinin oybirliğiyle kabul edildiği özellikle kinaye ile “bel exemple de consensus/uzlaşmaya güzel örnek” ifadesiyle belirtiliyor) elekronik postalarla( postalanacak metin örneği ve milletvekillerinin adres listesi veriliyor) baskı gücü oluşturmaktadırlar. Bu türden bir baskıyı daha önce çok kere tekrarlayan Fransız-Ermenileri, 24 Nisan Komitesi’nin sitesinden, http://com24.armenweb.org, harekete geçirilmiştir. Tête de turc sitesi sizi Fransız sanal dünyasındaki diğer Türk web sitelerine de (ataturquie sitesi dışında) yönlendirebilir.
“Soykırım” Söylemi: İki Komite Tek Metinsel Gerçeklik
“Un génocide non reconnu est un génocide qui continue.../Tanınmayan bir soykırım devam eden bir soykırımdır...”. Bu “özdeyişi” en hacimli Fransızca atasözü ve özdeyişler kitabında aramaya girişseniz bulabilir misiniz? Fakat Fransız-Ermeni sanal dünyasında bir site var ki aramadan bulunabilir.. Comité de Défense de la Cause Arménienne Marseille-Provence (CDCAPA)/Ermeni Davasını Savunma Komitesi Marsilya-Provence sitesi http://www.chez.com/cdcapa. bu ağır ve taraf olmak adına sarfedilen hüküm ifadeyi ana sayfa bütünlüğünde sayfa sonu yatay eksende kaydırarak hareketlendirmiştir. Tüm Ermeni site metin-kaynaklarında ve 29 Mayıs 1998 tarihinde Millet Meclisinde kabul edilen yasa teklifinin dayandığı Ermeni “soykırımının” “tarihî” anlatımının yapıldığı ve sosyalist milletvekili René Rouquet tarafından hazırlanan komisyon raporunda da nitelendirildiği şekliyle esasta “20.yüzyılın ilk “soykırımı” olma” özelliğinin taşıyan Ermeni “soykırımına” ve dünyadaki diğer soykırım örneklerine de tanınmama noktasında gönderme yapan bu hüküm ifade sadece söz konusu bu komite ve merkez komitesinin değil; Comité de Défense de la Cause Arménienne France, http://www.cdca.asso.fr, bu başlık altında ele alınan diğer Komitenin de Comité du 24 Avril Regroupement des organisations arméniennes de France/24 Nisan Komitesi Fransa Ermeni Örgütlerinin Yeniden Toplanması, http://com24.armenweb.org ortak politik söylemi ve hareket ekseninini belirlemektedir.
Hareket ekseni yalnızca Fransa ile sınırlı olmayan Ermeni Davasının Savunma komiteleri(CDCA), Ermeni millî komiteleri ile birlikte “soykırım” 50.yıldönüm yılı olan 1965 yılından itibaren, davanın anlamının ve tarihinin anlatımını sunan “Ermeni Davası” başlıklı bir metinde yer alan ifadeye göre “kayıtsızlık ve sessizlik duvarına”(http://www.cdca.asso.fr/cdca/cdca-cause.htm) karşı, Taşnaksutyun Partisinin girişimiyle örgütlenmişlerdir (http://cdca.asso.fr/cdca/cdca-historique.htm). Ermeni Davasının Savunma Komitesi Fransa da aynı tarihte kurulmuştur bugün başkanlığının Ara Krikorian türütmektedir. Bu komiteler Fransa dışında İngiltere’de, Yunanistan’da, Rusya’da, Lübnan’da, ABD’de, Kanada’da, Avusturalya ve diğer başka ülkelerde “özellikle millî parlementolarda Ermenilerin “soykırımın” tanınması için” faaliyet halindedirler. Atina ve Washington’da daimî büroları vardır. Söz konusu tarihçenin verildiği metinde CDCA-Fransa temsilcileri Fransa’daki “soykırımın” tanınmasını faaliyetinde, ilk hedef olarak, tanımasını bekledikleri tarafları uluslar arası mercileri (ki bu bildik bir taraf), Fransa’yı ve Türkiye’yi vurgulamaktadır. Bu vurguyu “ “Soykırım” kurbanlarının manevî ve maddî tazminat hakkını savunmak (...défendre le droit à des réparations morales et materielles...)”cümlesiyle belirtilen ikinci hedef izler. CDCA- Fransa’nın programında yer alan ve esasta “soykırım” öznel dolayı taraf tarihî yorumunun kamuoyunda daima güncel tutulmasımanın da ciddî bir misyona dönüştürüldüğü “Türk devleti ve çeşitli tarihçiler” tarafından ortaya konulan “soykırım” tarihi üzerine ve reddiyecilik ve revizyonizm karşıtlığı mücadelesini yapmaktadır. Burada metin içinde kullanılan savaş terimlerinin ne şekilde kullanıldığı dikkate çekicidir. Metinden doğrudan referansla verilen bu objektiflerin eyelm kısmında kullanılan terimler vurgulanmıştır; öyle ki dikkatten kaçamayan eylemin terimlere dökülmesi açıkça bir “harekât” planına işaret etmemekte midir? CDCA metni yine CDCA’nın “harekât” planında ilk sırada yerini alan, “soykırım” gerçekliğinin tanınması noktasında – metinde soykırım tanınması meselesi ifadesi kullanılmaktadır- uluslar arası boyutta birer mühim aşama olarak kaydettiği şu bilgilere özellikle yer verir: Birleşmiş Milletler Teşkilatı ayrımcı önlemler ve azınlıkların korunması karşı mücadele alt komisyonu tarafından Ağustos 1985 tarihinde soykırım üzerine kabul ettiği bir raporun 30.paragrafına “Ermenilerin Soykırımı” ibaresinin dahil edilmesi. Bu bilginin hemen ardından şu yorum gelir; “Cette victoire intervenait apres un long combat des CDCA, entamé en 1973/Bu zafer CDCAların 1973’te başlayan uzun mücadelesinin sonucudur. Bunun gibi aslında bir kuruluşun-sıradan bir kuruluş olmadığı hatırlanmalı- sabit amaç, hedeflerin, hedeflerin zaman-mekânda başarı çizgisinin bir bakıma kendi resmiyetini öne süren bir metinde salt objektif bilgi-veriye ulaşıldı fikri ne okurda ne de alıntı yapan kişide hakim olmamalıdır. Kendine alkış tutan ve hedeflere ulaşılımasında gerçekten pay sahibi olduğu fikrini daima merkeze alan bilgiyle ardışık takdir sözlerine tanık olmak hiç zor değildir. Diğer bilgi ve söz konusu taraf için başarı olan tanınma işareti ise; Avrupa Parlamentosunda 18 Haziran 1987 tarihinde “Ermeni meselesinin siyasî çözümü üzerine” kabul edilen karar. (http://cdca.asso.fr/cdca/cdca-historique.htm)
Merkez komite ile amaç ve faaliyet birlikteliğine dâhil olan şube Komite, Ermeni Davasının Savunma Komitesi Marsilya Provence (CDCAPA) denilebilir ki Fransa’nın güneydoğusundaki yoğun Ermeni nüfusu bir tarafa “soykırım” ve Ermenilik noktasında hassas kılmak üzere başlı başına bir merkeze bağlı merkez gibi çalışan bir şubedir. Sitenin tarihçe metninde aynen alıntı yapmak merkezin amaç ve hedef birliğine işaret ilk paragraftan yalnızca “yeni yapılanma tarihiyle 1998 Eylülünden itibaren CDCA Marsilya-Provence’ın yeni ve genç ekibi Ermenilerin Soykırımının uluslar arası merciler, Fransa ve Türkiye tarafından tanınması için büyüklerinin savaşımını/le combat de ses ainés/ takip etmektedir...” Bu cümledeki gençlik, dinamizm, ekip ruhuyla miras alınarak sağlanan mücadele sürekliliği temalarına dikkat! Mlle Séta Kilndjian’ın başkanlığında faaliyet gösteren bu şube Fransa’da “Ermeni kökenli Fransız cemaatin içinde, temsilî bir yapının oluşturulmasına çalışmakta başından itibaren 24 Nisan Komitesinin hareketine katılmaktadır”. Bir diğer amaç ise “genç Ermenistan Cumhuriyetinin gelişmesinin yanında hareket etmektir. Bunu Erivanda Eylül 199 toplanan Ermenistan –Diaspora Konferansına katılmış ve Konferans sonrası diaspora ve Ermenistan arasında daimî teması sağlayacak olan yapının da içinde yer almıştır. Türkiye ekseninde Ermeni karşıtlığı ile ilgili olarak yalnızca şube tarihçesinde özellikle yer verilen husus Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı noktasında “uyanık” kalınacağı ifadedir; öyleki komite için bu türkiye merkezli “savaşımlardan biridir/ ...un des combat du comité”. Bu husunun merkezin metninde bulunmaması tabi ki birşey ifade etmemektedir (http://www.chez.com/cdcapa/histo.htm). Komite, amacı, sorumluluğu ve bilinci paylaşılsa da görev dağılımını esas almaktadır, öyle ki bu yöndeki faaliyette birinci derecede Ermeni Davasını Savunma Komitesi Avrupa Delegasyonu “uyanık” kılınmıştır. İşte faaliyetin çapı hakkında iki örnek metin. Ermeni Davasını Savunma Komitesi Avrupa Delegasyonu/Comité de Défense de la Cause Arménienne-Délégation Européenne tarafından 6.10.2000 tarihli, Brüksel çıkışlı “Avrupa Parlementosu Dışilişkiler Komisyonuna Çağrı” başlığını taşıyan bildiride malûm Morillon raporunun-Rapor 10.10.2000 tarihli oturumda ele alınır- Türkiye’nin Avrupa Birliğine giriş şartı kriterlerine Ermeni “soykırımını” tanıması yönünde üç parti grubunun (Birleşik Avrupa Solu, Avrupa Sosyalist Partisi, Yeşiller) verdiği değişiklik önergelerinin-dayanak metin tabi ki Avrupa Parlementosunun 1987 Kararıdır-tüm komiteler adına desteklediklerini ilân etmektedir. Söz konusu çağrının dışında doğrudan “Avrupa Ermeni Cemaatlerine Çağrı” başlıklı diğer bir metinde yer alan şu ifadeler “Avrupalı” olamayan ama bunun için var gücünü sarfeden Türkiye hakkında “yalnızca Fransız ( ya da hangi ülke vatandaşı ise) değil Avrupalı da olan Ermenilerin de açıkça bakışını ve muhtemel karşı tavır alışları Türk dış siyasetinin geleceğini çizen ve uygulayan temsil kuvvetine kendince ders verir, sorumluluk hatırlatır gibidir: Alıntının ilki Dışilişkiler Komisyonuna çağrı metnindendir.” Avrupa vatandaşları Ermeniler bu inisiyatifi selamlamaktadır ve Soykırımın tanınması yalnızca ahlakî bir mecburiyet değil Türkiye’de kamu yaşamının demokratikleşmesinin de gerekli şartıdır. Öte yandan (tanıma) Türkiye’nin, etnik ve dinî azınlıklarının koruması iradesinin bir işaretini oluşturmaktadır.” Ve ikinci metinden ise “Türkiye’nin katılmak istediği Avrupa özellikle tarihlerine karşıdan bakmayı öğrenen, yüzyıllarca kıtayı kana bulamış hatalarından dersler çıkaran halklardan teşekkül etmiştir”. Bir önceki çağrıdan yapılan alıntı cümle aynı içeriğe karşılık bu sefer “...İnsan Haklarına saygının ve özellikle bu ülkedeki azınlıkların korunmasının garantisidir” şeklinde ikinci çağrı metninde tanınmanın anlamı(kimin için?) işaretten garantiye terfi ederek tekrarlanmıştır (http://www.chez.com/cdcapa/com.htm ).
Şüphesiz bu Komitenin-merkez ve şube ayr
ımını gözetmeksizin- en mühim “başarısı” Fransa bağlamında Fransız Millet Meclisinde 29.Mayıs 1998 tarihinde tek maddelik “Fransa 1915 Ermeni soykırımını açıkça tanımaktadır” ibaresiyle sunulan-Meclise yasa teklifinin sunuluş tarihi 13 Mayıs 1998) yasa teklifinin kabulüdür (http://www.assemblee-nationale.fr/2/2textes-a.htm) . Bu ibareyle kabul edilen yasa teklifi aynı ibare korunarak 2 Haziran 1998 tarihinde Senato’ya gönderilmiştir (http://www.senat.fr/leg/98-ta140.htm). Dönemin Senato Başkanı Sosyalist Partiden Laurent Fabius’tür. Meclis tarafından kabul edielen yasa teklifinin Senato gündemmine alınması için tüm Fransız-Ermeni cemaatini temsil ettiğine inanarak hedef sabit ilerleyen Komitenin hareketin süreceğini belirten Marsilya-Provence şubesinin tarihçe metnindeki “Bugün Ermeni Davasını Savunma Komitesi bu yasa teklifinin Senato gündemine kaydedilmesi ve yasa kuvvetine dönüşmesi için çalışmaktadır” (http://www.chez.com/cdcapa/histo.htm ) ifadesi bu çalışmanın neden ibaret olduğunu okura kısa da olsa anlatmaya zorlamaktadır. Senato’da 7 Kasım 2000 tarihinde kabul edilse de bir türlü yasa kuvvetine dönüşemeyen yasa teklifini Meclis tarihinin hatırlatmakta fayda var 18 Ocak 2001’de yeniden gündemine almıştır. Bu sürecin anlatımına geçmeden önce, sürece dair tepkilerin, yorumların ortaklığını daha açık görebilmek açısından ele alınan diğer baş aktör 24 Nisan Komitesi Fransa Ermeni Örgütlerinin Yeniden Toplanması üzerinde yine site kaynaklarına bağlı olarak durulması şarttır.CDCA Fransa ve CDCA Marsilya-Provence örgütlerinin de üyesi bulunduğu 24 Nisan Komitesi Eylül 1994 tarihinde Ermeni Apostolik Kilisesinin girişimiyle merkezi Paris’te kurulmuştur. Kuruluşunun başından itibaren Fransa’nın birçok Ermeni örgütünün veya enstitüsünü etrafında toplamaktadır Bünyesine üyelik hakkını sağlayan resmî hukukî yapısına 1901 Yasasına kayıtlı örgüt olarak 1998 yılında kavuşmuştur. Komitenin hareket ekseninin yalnızca ilk komite ile program ortaklığına işaret etmesi bakımından yine belirtmekte fayda vardır. Zira “soykırımın” tazminini noktasında açık beyân yine yapılmaktadır. Yani “soykırımın” şu veya bu ülke parlamentosu tarafından tanınması yönündeki faaliyet her iki komite tarafından son derece önemse de eşit öneme sahip diğer hedef unutulmamalıdır ki hiçbir metinde açılımı verilmeyen bu “tazminat” kısmıdır. “Komitenin objesi Ermeni kökenli Fransızları, onların meşru dileklerinin ve özellikle Osmanlı İmparatorluğunun gerçekleştirdiği 1915 Ermeni soykırımının tanınması, yargılanması ve tazminini hesaba katma yönünde koordine etmektir”. Komite gerek Fransa çapında gerekse dünya çapında “soykırım” tanınması faaliyetinde yürütülecek “savaşımın” “tecrübeye bağlı olarak daha geniş yönelimlere ve uzmanlıkların Komite bünyesinde” gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Bu yönde daimî sekreterya tarafından kaleme alınan sanal metninde belirtildiği üzere iki önemli adım atılmıştır. Komitenin Ermeni örgütlerin işleyişini düzenleyen federatör rolün verildiği 6.09.1998 Lyon toplantısını 22-23 Ocak 2000 tarihli bu kararı teyit eden ve Fransız siyasetinin dünyadaki muhatabı rolünü üzerine aldığı Valence toplantısız izlemiştir. Açıkçası bu kapalı ifadelerden makale yazarı kayda değer bir fikre ulaşmamıştır. Bir Komite şüphesiz “soykırım” tanınması siyasetinde Fransız diplomasisi adına kendi kendini nasıl muhatap sayabilmektedir, “rolünü” üstlense dahi!. Neden doğrudan “muhatap” olamamıştır? Tabi bunlar esasta Komitenin kendisini bağlayan tek taraf kararlar olarak değerlendirildiğinde dahi kapalı olmaktan uzaktır. Fakat karşı taraf açısından karşı-metin söyleminin gayrıresmî muhtemel muhataptır. Komitenin şüphesiz idarî kurulu verilmekte internet sitesinde de örgütsel yapısı, işleyişi, birir paragrafla belirtilmektedir (http://com24.armenweb.org/a-propos.htm). Aynı durum CDCA ve CDCAPA siteleri için de söz konusudur. Başkanlığını Alexis Govciyan’ın üstlendiği Komitenin idarî kurulunda 10 idareci, bir sekreter, bir muhasebeci ve 2 de danışman bulunmaktadır. Merkezi Paris’te olan Komitenin Lyon, Marsilya, Valence ve Nice’te şubeleri vardır. Daimi Sekreteryası ise Sevrès şehrindedir.
24 Nisan Komitesinin web sitesi site kurgusu ve düzenlenmesi açısından örnek kabul edildiğinden kısa bir tasviri gerektirmektedir. Bu tasvir bir ölçüde diğer iki sitenin ekran manzarası ile karşılaştırıldığında gerek renklendirme, fotoğraflandırma, ve gerekse objektif veri referanslarının yanında öznel referans kalıp ifade ve cümlelerin hemen ana sayfada nasıl özenle kullanıldığına dair “söylemin” sanal ortamda biçimselliğinin önemsendiğini gösteren unsurlardır. Bu site en son 4.12.2000 tarihinde ziyaret edilmiştir. Bu tarihteki sabit ekran görünümü şu şekilde tasvir edilebilir. Lacivert rengin hakim olduğu site ekranda Fransız (düşey lacivert-beyaz, kırmızı) ve Ermeni (yatay kırmızı,mavi, turuncu) bayraklarının renkleri ile beraber siyah ve yeşil, gri renkleri dağıtılarak kullanılmıştır. Renk karmaşası gözü yormaktadır. Çerçevesi ince çizgilerle sınırlı kare 6 sabit kare-dikdörtgene kendi içinde yeniden bölünmüştür. Sol kareye 24 Nisan Komitesi ile bağlantı kurmak isteyenlere hareketli elektronik posta logosu siyah zemine yerleştirilmiştir. Bu karenin sağında siyah zemin ana dikdörtgen içinde yalnızca harfler büyük punto ile örgütün adı ve hangi gün ise tarihi “merhaba Pazartesi 4 Aralık 2000’deyiz ibaresi yer alır. Hemen sağında kare siyah zemine zemin içinde alt alta sıralı küçük puntolarla ”soykırım, tanınma, dokümanlar” sayfalarını ulaşmanızı sağlayan ibareleri konulmuştur. Ana dikdörtgenin altında çerçeveli ikinci dikdörtgen ise zaman zaman değişen kayan Ermeni halkının geçmişinine romantik yine “soykırım” merkezinde romantik gönderme bir yana daima “hüsnükabul” buyuran ülke bağına vurgu yapan ifadeleri içine alır. 4 Aralık tarihinden alıntı şu cümlelerle başlıyor: “Bir halk dünyanın en kutlu mekânlarında karşılaştı, kaderi bir gün Fransa’nınkine karıştı, gücü ve zaferi tattıktan sonra Osmanlı boyunduruğuna düştü, ve varlığı bundan sonra yalnızca uzun bir azaptıi bzane mezar sessizliği,...”.Hemen bu ibarenin altında dört küçük parça diktörtgen içinde Site kaynak bağlantılarına ulaştıran sayfa göstergeleri “armenweb, karşılama, hakkında, bildiriler” ibareleri yazılıdır. Yine alt alta farklı boyut dikdörtgen parçalarından en altta yer alan parçada ünlü Ermeni kökenli şarkıcı Charles Aznavour’un, fotoğrafıyla bereber şu cümlesine atıfta bulunulmuştur: “Ne kadar bekleyecekler o kadar zor olacak; oysa ki Türkler ataları tarafından gerçekleştirilen Ermenilerin soykırımını kabul etmiş olsalardı, yüzyılın en güzel jesti olacaktı” Ana karenin sol düşey eksende e-mail ve örgüt logosunun-logo tam olarak çözülemedi ise de muhtemelen bir “soykırım” anıtı profilidir ve kare sanalında 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı ibaresini yazılıdır -gösterildiği karelerin altında düşey dikdörtgende Örgütler, Enformasyonlar, Parlamento, Basın ve Bağlantı Siteleri büyük punto başlıklarıyla Komitenin bağlantılarla kurduğu bilgi ağına ulaşmak üzere gösterilmektedir. Bu Fransız-Ermeni sitesinin Enformasyonlar kısmı yine iki dillilik esasında bilgi verirken, Basın yönlendirmesi Amerikan merkezli siteleri (Armenpress, Panarmenian, Asbarez, Noyan Tapan) içine alır. Bağlantı siteleri CDCA, CDCAPA, ANI (Armenian National Institute, http://www.armenian-genocide.org ), Zorian Institute (Zoryan Institute for Contemporary Armenian Documentation and Research, http://www.zoryan.org- merkez Amerika, Cambridge/1982 ve Kanada, Toronto, Los Şube/1984, Los Angeles ve Paris ofisleri) ve en geniş Amerikan web ağı özelliğinin taşıyan Cilicia (http://www.cilicia.com )Bu iki siteye ziyaret özellikle tavsiye edilir. Son olarak ana kare içinde sağ düşeyde 1913-16 arasında A.B.D İstanbul büyükelçisi Sir Henry Morgentau’nun fotoğrafı yer almakta. Fotografın üzerine dokunmakla malûm site kaynağına, Morgentau’nun hatıratına ulaşılılabilir. “metin gerçekliğini” sorgulamak tabi bu eser için söz konusudur. (Bkz.EK-3)
29.Mayıs 1998 -7 Kasım 2000. Bu zaman dilimi Fransa’da “soykırım” tanınması sürecini sınırlayan, Meclise sunulan yasa teklifinin Senato’da teyit edildiği “Ermeni kökenli Fransızlar” için olduğu kadar Türkiye açısından da mühim tarihlere işaret etmektedir. Daha önce zikredilen Rouquet raporunun(no. 925) içeriği hakkında, tek maddeyle kabul edilen yasa teklifinin tarihî anlamına katkısı noktasında temas etmekte yarar vardır. Bu anlama katkı yasa teklifi Dışilişkiler Komisyonunda tartışılan ve reddedilen kimi milletvekillerinin sunduğu değişiklik önergeleri merkezindedir. Roland Blum ve François Rochebloine tarafından sunulan bu değişiklik önergeleri yine bu iki milletvekilinin kurguladığı fakat reddedilen şu tek maddelik yasa teklifi ile beraber sunulmuştur (http://www.assemblee-nationale.fr/2/rapports/r0925.htm )
Söz konusu tek maddenin iptali ve yerini “Fransız Cumhuriyeti Jön Türk hükûmetinin 1915 ‘de Ermeni halkını yok etme kararını ve akabinde 1915 ve 1922 arasında Osmanlı İmparatorluğu sahasında gerçekleştirilen katliamların soykırım suçunu teşkil ettiğini tanımaktadır” maddenin alması
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişinin Ermeni “Soykırımını” tanımasına bağlanması.
Ermeni “soykırımının” anılmasının hükümetçe temini.
Uluslar arası toplum tarafından Ermeni “Soykırımın” tanınmasında ve insanlığa karşı tazmininde hükümetin faal olması.
29 Haziran 1881 tarihli yasanın yinelenen basın hürriyeti ile ilgili 24. maddesinin yeniden kaleme alınması.(Bu madde Ermeni “Soykırım” suçu dahil- ki metinde zikredilmiyor- diğer insanlık suçlarının reddinin cezalandırılabilmesi iki fıkra altında ele alınmaktadır.) Bu madde doğrudan reddiye karşıtlığının hukukî zemin hazırlamaktadır.
Daha önce zikredilen yasanın 48-2 maddesinin başka kuruluşların sivil partilerin savaş suçlarının, insanlık karşıtı suçların veya düşmanla iş birliğiyle suçların veya cürümlerle ve 24. Maddenin ihlâli ile ilgili sivil partilere tanınan haklarını, hadiseleri içine alan tarihten en az beş yıldan önce düzenli olarak deklare olan ve statüleriyle ahlakî çıkarları ve belirilen suçların kurbanlarının hatırasının savunmak üzere kendisini belirleyen her örgüt her örgüt ifa edebilir. (Bu madde 5. Madde ile beraber değerlendirilmelidir.)
Bu raporun Meclis Dışilişkiler Komisyonunda 26.Mayıs 1998 tarihinde yapılan görüşmesi komisyonda temsil edilen parti grup milletvekillerinin yaklaşımlarının görmek açısından kayda değerdir. Bu tartışmanın özet metninden doğrudan alıntılar yapılarak gerek hükûmet kanadının gerekse muhalefet milletvekilerinin açık pozisyonları sergilenebilir. Yasa teklifinin olduğu şekliyle korunması yönünde gerek Komisyon başkanı Jack Lang gerekse Rapor yazarının görüşleri itibara alınmış ve bu 6 değişiklik önergesi reddedilmiştir. Komisyon tartışmaların bir kesit sunmak neden reddedildiğini de açıklar içeriktedir. Jack Lang’a göre komisyon inisiyatifinin bir benzeri henüz yoktur ve bu teklifin Türkiye-Fransa ilişkilerine ne şekilde yansıyacağı ölçülmelidir. Kısa ve basit cümleler sıklıkla en sağlam olanlardır. Tarih hiç şüphesiz polemiklere elverişli bir saha olmasına karşın tartışma götürmeyen nokta “soykırımdır.” Lang konuşmasında bir “davaya angaje olmak istendiği duygusunu” vermeksizin basit bir metnin tercih edilmesi gerektiğine özellikle vurgu yapar. Şüphesiz bir bakıma bu “siyasî” angajman Fransa bağlamında Hükûmeti Ermeni cemaatine bağlamak problemini diğer taraftan resmi yaklaşımın duyarlı olduğu Türk-Fransız ilişkilerinin geleceği noktasında Fransa’yı Türk ekseni etrafında temkinli harekete zorlamaktadır. Rapor yazarı da benzer görüşü, yasa teklifinin “soykırımın” tanınması noktasında Ermeni cemaatinin arzularına uygun düştüğünü, diğer taraftan teklifin kabulüyle ne Fransa ve Türkiye ilişkilerini ne de Türkiye ve Ermenistan’ın gelecekteki ilişkilerini sıkıntı verilmesinin söz konusu olmadığının altını çizmektedir. R.Rouquet bu yasa teklifinin kabul edilmesi Fransa’nın daima savunduğu İnsan Haklarına ve evrensel değerlere saygısına bağlılığının işareti olması sebebiyle gerektiğine vurgu yapmaktadır (http://assemblee-nationale.fr/2/cafe/c-rendus/98-99/c9798036.htm )
Değişiklik önergelerini veren iki milletvekilinden UDF(Fransız Demokrasisi için Birlik Partisi, Loire) milletvekili Rochebloine tartışma eksenindeki tavrı i komşiyondaki ılımlı milletvekillerini itham eder bir havadır; “Soykırım” hakkında ne düşünülüyorsa kaleme alınması “cesareti” gösterilmelidir. “Soykırımın” sorumları zikredilmeli ve “bu trajedinin” tarihleri belirtilmesi gerektiğinde ısrar etmiştir.(madde 1). Jack Lang’in yaklaşımı ve cevabı burada yine belirleyici olmuş, başkan, Rouquet raporuna atıfla raporun “tüm “aydınlatıcı” bilgileri içerdiğini, özellikle sembolik anlamı olacak bir metni ağırlaştırmanın gerek olmadığını” dikkati çekmiştir(http://assemblee-nationale.fr/2/cafe/c-rendus/98-99/c9798036.htm).
29.Mayıs 1998 tarihinde oybirliğiyle(29 milletvekili) tek maddelik “Fransa 1915 Ermeni soykırımını açıkça tanır” yasa teklifinin kabulünden sonra Ermeni Davasını Savunma Komitesi ve 24 Nisan Komitesi yasanın Senato’da gündeme alınarak ve tartışılarak kabulü yönünde faaliyeti yürütmüşlerdir. Öyle ki bu iki bir diz girişimde bulunmuşlardır. Bunların başınfda Hükümet mensuplarından,senatörlerlerindan görüşme talepleri, dilekçeler ve toplantı tertipleri...http://www.armen-info.com/gamhorizon/index.htm 24.Mart 1999 tarihli yaklaşık bir yıl sonra faaliyetin dokuz aylık dökümünü veren bir yazıda bir kaçı dışında görüşülen senatörlerin Senatonun gündemine alınması yönünde taraftar olduklarının fakat yasa teklifiyle ilgili olarak ekonomik diplomatik ve hukukî problemlerin söz olduğunun bildirdiklerinin ifade eder.11.Ocak 1999 CDCA başkanına Senato’da RPR (Rassemblement Pour la République, Cumhuriyet İçin Birlik Partisi, 85 senatör) grup başkanı Josselin de Rohan tarafından gönderilen bir kuryede şu görüşlere yer vriliyor:” Neticedei Fransa’nın uluslar arası ilişkilerine dokunan bir metnin Senatonun öncelikli gündemine alınması meselesini, bu alandan sorumlu olan hükümeti temsilen Başbakanın fikrini almayı M.Christian Poncelet uygun görmüştür.”. Gerçekten de tüm bir yıl boyunca yasa teklifi Senato gündemine gelmemeiştir. 23 Şubat 1999 tarihinde ise Senato’dan 14 Komünist ve 52 Sosyalist Senatör yeni bir 1998 yılı yasa teklifi içeriğini koruyarak vermişlerdir. Senato bünyesinde bu inisiyatifler Hükümetin tavrının etkilemiştir denilemez . Öyleki Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine’in 17 Mart 1999 tarihinde Dışilişkiler, Savunma ve sialhlı Kuvvetler Komisyonunda verdiği beyanat metninde yer alan resmî perspektifi görmek açısından mühimdir. Öyleki bu metin aynı zamanda Hükümetin her yıl 24 Nisanında Ermeni”soykırımı” anma günlerinde hükümet bildiri yada basın açıklamalarında da yer alan (http://www.doc.diplomatie.fr/) Ermeni cemaati sahiplenme ve “soykırım” hatırasının paylaşma noktasında ifade edilen kalıp kullanımların dolayısıyla duygu ve düşüncelerin örtüştüğü görülür.Fakat yalnızca tek bu metinde değil, diğer resmî kaynaklar atıflardaki vurgularda Senato’nun yaklaşımı ile uyuşmayan taraf Fransız dış politikası ve Türkiye -Kafkasya dinamiği ve bunun, Fransız dış politik ilkeleri çerçevesinde , bölgede daimî barışın sağlanmasında Fransa’nın üstlendiği ve üstleneceği roldür. Bu beyanat metninden şu cümleleri özellikle belirmek yerinde olur zira hükümetin tavrını ve görüşlerini yansıtan Ermeni kaynaklı haber yazılarında aynı cümlelerden yapılan alıntılar-şüphesiz bağlamsal gönderme dikkate alınmalı- tırnak işareti ile manidar bir üslupta tekrarlanır:
...bu inisiyatifin faydası noktasına gekiyorum. Fransa’nın dış siyaseti bir barış siyasetidir. Bunun içindir ki dünya realitesinde,tekrarını daha iyi önlemek için geçmişin trajedilerinin analama Fransa için şarttır,bu sebeple herkes ile faydalı bir diyalogu olabilmelidir.
...İlk aşamada Fransa Türkiye’ye karşı ne istemektedir? Bu büyük ülkenin modernlik, istikrar ve İnsan haklarına daha fazla saygı, demkrasinin güçlenmesi, azınlık haklarının tanınması yönünde gelişimini görmek. Fransa bu yönde çalışanları destekler.
Endişe etmekteyiz ki bu yasanın kabulü kendi içine kapanmayı(repli sur soi), otoriter bir milliyetçiliği ve ilerleme ve açıklık değerlerinin reddini tahrik edenlere yaramaktadır. (Vurgular haber yazılarında da tırnak işaretleriyleverilmiştir.)
Ermeni “soykırım” yasa teklifinin senato gündemine alınması meselesi 1999 yılından 2000 yılına kadar Ermeni cemaatini ciddî surette meşgul etmişse de netice hükümetin belirleyiciliği ile olumlu olmamıştır. Fakat 2000 yılında iki yasa teklifi yeniden sağ ve sol partilerden senatörlerin girişimleriyle hazırlanıp sunulmuştur. Bunlardan ilki 3 Şubat 2000 tarihinde tek maddelik yasa tteklifiyle, “ Fransa 1915 Ermeni halkının kurban olduğu soykırımı tanır” metin içeriğiyle Michel Mercier ve Denis Badré tarfından verilmiştir.(http://www.senat.fr/leg/pp199-206.htm). Diğeri ise bu teklifin itibara alınmaması bir başka girişim devreye sokulmuştur. Bu yeni eski yasa teklifi- 1998 tarihli Didier Migaut(PS) ve meslektaşlarının yasa teklifi ile metin içeriği aynı olduğu için, geriye dönüş söz konusudur- Senato’da 7 Kasım’da kabul edilen yasa teklifinin aktörleri oaln senatörlerin başta Jacques Pelletier, Robert Bret. Jean-Claude Gaudin(senatör ve Marsilya Belediye Başkanı), Bernard Piras, Michel Mercier, Jacque Oudin tarafından Senatoya 28 Ekim 2000 tarihinde sunulmuştur. (http://www.senat.fr/leg/pp100-060.htm). Yasa teklifi üzerine oturum gece gerçekleştrilmiştir. Senatoyu oluşturan 321 senatörden 208’i oy kullanılmıştır. Teklif 164 oyla kabul edilmiştir. Fakat bu teklif Meclis yasa teklifinden hukukî işleyiş noktasında müstakil olduğu için yasa gücüne henüz dönüşmemiş, 18 Ocak 2001 tarihinde yeniden Meclis gündemine sevk edilmiştir. Tabi bu durum Ermeni cemaatinin- esasta bahsi geçen komitelerin- “kendimizi kutlayalım /felicitons-nous türünden “mücadelenin” netice verdiğine dair memnuniyet duygusunu göstermesine engel olmamıştır...
Sonuç
Bu makalede “soykırım” ile ilişkilendirilen bir takım oldu ve kavramlar noktasında yapılan tespitlerin kısa tekrarlarının yapmaktansa, sonuç yerine gibi düşünülmesi istenen bir takım yorumların verilmesi tercih edilmiştir. Makale bütünlüğünde hiç şüphesiz dikkati çeken nokta, en başta soykırım kavramının ne kavramsal ve bununla ilintili hukukî bir tanımının yapılmamış olmasıdır. Neden? Bu tanım yapılsın veya yapılmasın-öyleki her iki tarfın site kaynakları bu tanımı ve hukukî boyutu yorumlama aşaamsı dışında pararel olarak vermektedirler- tanımdan hareketle ne Ermeni tarafının ne de Türk tarafının mesele üzerinde yaşanan olaylar her ne ise- birinin diğerine hiçte itibara almadığı ve almayacağı gerçekliğinin ortaya konulması gerektiği düşüncesi idi. Çalışma boyunca vurgu, tarihî “gerçeklik” olgusunun, “soykırım” üzerine inşa edilen ve edilecek hangi türden bir metin-yazılı, görsel, hatta işitsel- olursa olsun önceden belirli sabit hükümleri içerdiği ve içereceği ,bu yönde bir sürekliliğin Ermeni tarafı söz konusu ise olmazsa olmaz bir karakteri barındıracağıdır. Buna bağlı olarak tarihî gerçeklik salt gerçeklik sorgusuna dönüştürülmüş ve bu dahi parça-bütünlükte ele alınan metinsel bağlam esaslı, her biri kendi içinde anlam birimlerini bağımsız ve öznellikte kurulan metinsel gerçeklik olgusu etrafında bir tartışma denemesi yapılmıştır. Dolayısıyla tarafların-tarafların ilişkide buundukları “taraflar” veya muhalifler dahi-birbirine atıfta bulunurken bu mesele ekseninde neden daima tırnak işaretinin gücüne itibar ettikleri sorusunun cevabı bir noktada makale yazarı tarafından sunulan kendi metinsel gerçekliğine sizin yüklediğiniz anlamda da saklı olacaktır. Bu makale şüphesiz, olaylar ve olgular-olup bitmiş ne varsa- hakkında somut teyit edilen bilgiler vermiştir, fakat büyük ölçüde olgular üzerine “gerçeklik” üzerine kurgulanmış yorumları “taraf ve taraf çevreinde uzlaşan ve çatışan karşı tarfların ” analizi denilmese bile görünümünü vermiştir. Tabi bunu yaparken bolca tırnak atmıştır!
EK-1
Türk Web sitelerinde “Ermeni meselesi” söylemi: Turkish Forum ve Dışişleri Bakanlığı siteleri örneği
Başta akademik ve popüler yayınlar ve basın organları olmak üzere Türk literatüründe Ermeni “soykırımı” iddiasının gerçekliğini ve gerçekliğin dile getirildiği hâkim söylemi kısmen görebilmek için yalnızca iki Türkçe web sitesinde yer alan metinler dikkate alınarak bir analiz denemesi yapılabilir. Bu sitelerden ilki resmî bir kuruluş T.C Dışişleri Bakanlığı’nın http://www.mfa.gov.tr, ikincisi ise Türk Tanıtma Fonu destekli hükûmet dışı kuruluş (NGO) http://www.turkishforum.com. adresli Turkish Forum sitesi. Gönüllü bir kuruluş olmakla Turkish Forum “günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin daha iyi anlaşılmasıyla olduğu kadar Türk tarihini aydınlatma” amacıyla yola çıkmıştır. Yine kamuoyunu “dünya realiteleri hakkında Türk bakışaçılarıyla daha iyi aydınlatmak için ayrıntılı belgeler ve açıklayıcı bilgi” sitede ağırlıklı olarak İngilizce sunulmuştur. Şüphesiz her iki sitenin dil tasarrufunun Türkçe yanında İngilizce olmasının sebebi (Dışişleri sitesi bazı metinleri Fransızca da yayınlamıştır) içerdeki “biz”in dışardaki “onlara” ister resmî ister başka kanaldan olsun nihayet anlatılması işinin, internette İngilizcenin tesir ve kullanım alanlarının genişliği, hatta diğer Batı dillerine göre üstünlüğünün dikkate alınmasıdır. Her iki sitenin belge-bilgi dağılımındaki paralelliği görmek zor değildir. Dışişleri web sitesinde Foreign Policy (Main Issues → Armenian Allegations → The Armenian Issue in Ten Questions and Answers, Foreign Policy Institute - ayrıca Ermeni Melesiyle ilgili diğer 14 altbaşlık da bu Armenian Allegations başlığı altındadır → (http://www.mfa.gov.tr/grupa/ad/adf/default.html) ve Diplomatic Archives ( → Foreign MinistryPublications → International Relations → Armenian Allegations → Allégations Arméniennes et Faits Historiques → Dix Questions Dix Réponses) şeklinde site içinde iki ayrı konu bölümlerinde aynı dokümanları bulmak mümkündür. Turkish Forum ise Armenian Question adıyla tek bir bölüm halinde yine alt başlıklarla pek çok belge-bilgiyi sunmaktadır. Her iki sitede ortak taraf meselenin tarihî boyutuna vurgudur. 19. yüzyıl ağırlıklı olmakla beraber Osmanlı Ermenilerinin siyasî ve sosyo-kültürel durumu ve genel Türk-Ermeni siyasî ilişkileri Dışişleri web sitesinde, öncelikle Armenians in Ottoman Documents,chp.1.introduction (http://www.mfa.gov.tr/grupe/eg/eg11/05htm), Armenian Atrocities, A Compilation of Views (http://www.mfa.gov.tr/grupe/eh/eh08/default.htm) ve Fransızca/İngilizce esasta “soykırım” merkezli Ermeni propagandasında daima yer alan iddiaların 10 soru-cevap şeklinde ele alındığı Allégations Arméniennes et Faits Historiques (http://www.mfa.gov.tr/grupe/eh/eh10/sumçhtml) sayfalarında özet ve yoğun-sıkıştırılmış bilgiler ve karşı görüşler verilmiştir. Diğer yandan Armenian Allegations kısmındaki geri kalan yazılar da bu konulara dâhil edilebilir. Dışişleri web sitesindeki İngilizce ve Fransızca olarak verilen söz konusu bu on soru-cevap (http://www.mfa.gov.tr/grupe/eh/eh10/sum.html) sorulardaki bazı ifade değişiklikleriyle Turkish Forum sitesinde de vardır. Bu meselede, içerik söz konusu ise soranın ve cevaplayanın aynı taraf olduğu soru-cevap tekniği kullanılmış ve yine içerik bağlamında karşı tarafın kendisine yönelik ürettikleri itibara alınarak bütünüyle tarihî veri destekli çürütme ve karşı-gerçeklik amaçlanmıştır.
Özelde Fransız-Ermeni cemaati genelde Ermeni diasporasında Osmanlı devrini-Osmanlı öncesi de esasta dışarıda tutulmayabilir- kendine göre yorumlanarak üretilmiş “soykırım” tarihi/tarihleri ve tüm bir tarihî söylem alanı, “soykırımın” Ermeniler dışında başkalarınca ve nihaî olarak Türkiye tarafından tanınması ve ardından gelen tazmin ve hak talepleri hedefi merkezinde birleşik örgütlü siyasî harekete ve onu kuşatan siyasî söyleme dönüşmüştür. Bu noktada her iki web sitesinde Ermeni tarafının “soykırım”tarihi ve onun tarihyazıcılığı meselesi üzerine karşı “gerçekliği” sunacak, “Ermeni meselesi” başlığı altında yer alan ve Osmanlı perspektifini belgeye dayalı değerlendirme ve yoruma tâbi tutulmuş incelemelere (ağırlıklı olarak 1980 sonrası, toplu bibliyografya bir yana) atıfta bulunan sayfalara daha fazla yer verilmesinde fayda vardır. tarih anlatımlarının yanında “ermeni meselesinin” varsa dönemin edebî metinleriyle, folklorik metinlerle desteklenmemesi, bunu ”soykırım” hafızasını canlı tutmak için bir araç olarak benimseyen Ermenilere cevap oluşturacaktır. Öyle ki karşılaştırma yapmaksızın yalnızca Fransız-Ermeni sitelerindeki manzaradan bir kesiti tasvir etmek fikir verebilir.
“Soykırım” unutulmamalıdır ki Ermeni tarih yazıcılığında daima bağlama bağlı müstakil ele alınan bir konudur ve zaman-mekanda ırk-soy ve kültürün devamlılığı, millî bilincin canlı tutulması noktasında “herşeyin başını ve herşeyin sonunu fakat herşeye rağmen yeniden hayatiyeti, arabesk bir benzetmeyle yıkılmadım ayaktayım” gibi bir temsiliyeti ifade eder. Fransız-Ermeni sanal dünyasında da “soykırımın” tarihi daima “tarih” başlığından ayrı bir konu veya başlık şeklinde ele alınmaktadır. Kişisel web sayfaları diğer Ermeni basın kuruluşları ve politik örgütlerin web sayfaları için bu ortak bir özelliktir. “Soykırımın” anlatımında, yukarıdaki arabesk benzetmeyi desteklemek için uzun uzadıya neden ve nasıl soruları etrafında nihaî “soykırım” üzerine inşa edilen yani, Ermeniler sadece öyle oldukları veya bir “şey” karşısında şöyle tavır aldıkları için Osmanlı dolayısıyla böyle karşılık veriyordu cinsinden bir tasviri anlatımla duygusal kalıp ifadelerin kısmen de olsa yer aldığı ve somut referansların ezen-ezilen/tahakküm-boyun eğme karşıtlığıyla ele alan tarih yorumlarına ve edebî ürünlere başvurulabilir. Tarih anlatımlarına tipik örnek olması sebebiyle http://www.perso.club-internet.fr/sarafian/accueil.html başvurulabililir. Kimliği hakkında bilgi vermeyen Charles Sarafian isimli bir Fransız-Ermeninin bu kapsamlı kişisel web sitesinde (tasarım: 01.01.1998) tarih dışında ayrı bir başlık altında sunulan soykırım bahsine giriş sayfasının sayfa düzeni-sayfada renk kullanımı dahi-siyah zemine- karanlık ↔ bilinemezlik → kötülük, kırmızı renkle- kan = vahşet → zulüm = ızdırap- küçük puntoyla “genocide arménien” yazısının sağında ve solunda yanan ateşlerin altında “buraya basınız ve cehenneme giriniz!” cümlesi, yazılanları okumadan, hangi kaynaktan olursa olsun öndüşünceye sahip bir site ziyaretçisini bile şartlandırmaktadır. Bu site Sarafian’a rağmen- benzer içerikteki İngiliz dilli sitelerle kıyasla orijinal olmadığı yönünde otokritik- frankofon Ermeniler hakkında bir fikir verdiği (Livre d’or/Altın Kitap kısmından siteye gelen mesajlara ulaşılabilir) ve Sarafian’ın dikkat sahası içinde olan diğer bağlantı (Fransız ağırlıklı ve Amerikan) hatlarına toplu ve ilk elden ulaşmayı sağladığı için bütün olarak başarılı bir tasarım ve kurgu ürünüdür. Tarih anlatımlarındaki arabesk benzetmeye atıf için yine Sarafian imzalı http://ourwold.compuserve.com/homepages/csarafian/notes.html web sayfasına bakılabilir. “Yıkılmadım ayaktayım” temsilinin daha vurgulu olarak edebî metinlerde nasıl aramadan bulunabileceğine ise iki örnek yeterlidir. İlki “Amerikalı yazar ve şair (1908-1981)” William Saroyan’a ait bir şiir. Şiir, yalnızca “tarihî” Ermenistan’ın bir halk, bir tarih, bir inanç, bir dil, bir kilise başlıkları altında tanıtıldığı http://www.geocities.com/˜hatchikian/armenie/resume/index.html sitesidir. Erivan’dan Ararat Dağı/Le Mont d’Ararat vu d’Erevan fotoğrafının hemen altında 16 dizeli serbest vezinle kaleme alınmış bu şiirden son sekiz dizeyi-bütün parçaya feda edilse de- aynen tercüme ediyorum: ...Haydi Ermenistan’ı yıkınız/ Görelim eğer buna muktedirseniz (Meydan okuma) / Gönderin onları çöle ekmeksiz ve de susuz/Yıkın evlerini ve kiliselerini (Soykırım)/ Göreceksiniz güleceklerini,/ Şarkı söyleyecek ve yeniden dua edeceklerini/ Zira içlerinden ikisi dünyada bir yerde (diaspora) karşılaşınca/ Görün yeni bir Ermenistan yaratmıyorlar mı.(hayatiyet, süreklilik, mücadele). Sarafian’ın ana sitesi de sizi, aynı altyazıyla, fakat farklı Ararat görünümüyle karşılıyor; bu şüphesiz Ermeniler için ortak sahiplenilen-Nuh’un Gemisinin demir attığı dolayısıyla bir ırkın doğduğu köken miti- torununun torunu Hay (Haik) ve Hayistan- ve kutsallık atfedilen sembolik mekandır.-
İkinci örnek ise Ermeni kimliğini sanat geçmişinde asla gizlemeyen meşhur “Ermeni kökenli Fransız” şarkıcı Charles Aznavour’un (1924-) “Düştüler/Ils sont tombés” başlıklı 8 kıta/4-5 mısralı meşhur şiir-şarkısıdır (1975) -Aznavour’un ebeveyni İstanbullu ve 1918’de “kaçmış” ve 1923’te Fransa’ya iltica etmiştir. Şiir için http://www.chez.com/cdcapa/pedagogie.html ve sanat yaşamı hakkında ise kendisiyle 1998’de yapılan bir röportaja başvurulabilir. http://www.diplomatie.fr/label_france/FRANCE/ART/azn.../aznavour.html. Röportajın yayınladığı sanat dergisi Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın bir yayın organıdır. Söyleşide “Soykırımın” tarihini bildiğini, hatırlanması gerektiğini düşünen, fakat asla militan olmadığını ifade eden Aznavour şüphesiz Fransız chanson’una (şarkısı) katkısı açısından mühim bir sanatçı olmasının yanı sıra (şarkılarının tümü-600 şarkının güftesi ve bin şarkını da bestecisi-30 CD’de toplanmış) Ermenistan için de yapıp ettikleri yabana atılamaz. 1988 Ermenistan depreminin ardından, Karabağ meselesinin canlanmasıyla beraber, kurduğu Aznavour et l’Arménie isimli kuruluşun hâlâ başkanıdır.
Siyasî teşkilâtlamanın paramiliter cephesini oluşturan Ermeni terör örgütleri de inşa edilmiş “soykırım” tarihinden destek almasından dolayı asla siyasî hareket ve söyleminden bağımsız düşünülmemelidir. Bu siyasî dönüşümün geçmişi Osmanlı-Ermeni mirasından -en başta komite tipi örgütlenmeden dahi anlaşılacağı üzere- şüphesiz beslenmekle beraber Taşnaksutyun Partisinin teşebbüsüyle dünya’nın pek çok ülkesinde Comité de Défense de la Cause Arménien/CDCA (Ermeni Davasını Savunma Komitesi) adıyla kurulan komitelerin kuruluş tarihleri esas alındığında (1965, “Soykırımın” 50. yıldönümü) çeyrek yüzyıldan fazla bir geçmişe sahip olsa da bu komitelerin diasporada, hitap edilen kitlenin çeşitliliğine rağmen yaratılan kendi içinde tutarlı politik ve ideolojik söylemin tesir gücü (tekrar girişte belirtilen “soykırımı” tanıyan bazı ülke parlamentolara göz atınız.) ve sarsılmaz “soykırım bilinci” karşısında Türk tarafı için hâlâ Osmanlı perspektifine vurgu yapan, ama aktüalize edilemeyen “Ermeni meselesi” ya da “Ermeni iddiaları” ironik olarak “millî dava” statüsünü korumaktadır. Bu meselenin güncelliği tek başına Fransız web siteleri taramasında karşı taraf için şüphe taşımamaktadır.
Bu “millî dava”da Türkiye ciddî bir teşkilâtlamaya muhtaç mı? Bunun cevabı belki şu soruda gizli: Bu millî dava gönüllü kuruluşlar dışında, devlet içinde kurumsal altyapıyla karşı taraf hareketinin ve söyleminin tesir dairesini daraltmak faaliyetiyle bir hedef-sabit siyasetler ve stratejiler bütünü içine dâhil edilip aktüel bir “mesele”olarak inşa edilmiş midir? Cevabı bu çalışmada aranmayan, ama cevap gerekse ve verilse kim tarafından verildiği pek de mühim olmamakla beraber menfaat dinamiği noktasında, bu mesele etrafında “soğuk” yaklaşım var mı? Hemen polemiğe dönüştürülüp siyasîleştirilebilir cinsinden bir kaç soru... (tekrar bkz dipnot 1).
Ermeni web sitelerinin öznel tarih söyleminin merkezine “soykırım” gerçekliğini yerleştirerek, bunu daima aktüel kılma çabaları kısmen de olsa bu çalışmada değerlendirildiğinden -ilerleyen satırlarda bu çabanın vasıtaları yalnızca hatırlatılmıştır- Türk tarafını örnekleyen adı geçen iki Türk web sitesinde aktüalize edilen temalar şöyle sıralanabilir: Yakın geçmişte Türk diplomatlarına yönelik Ermeni terörü, (msl. Orly katliamı ve Mümtaz Soysal’ın tanıklığı (deposition) Fr. ve İng.metinleri her iki sitede de vardır) terör örgütleri, terörün kronolojisi. Bu güncellik anlayışına Turkish Forum sitesinde yer alan Ermeni tarafının ve -kimi Fransız entellektüel ve akademik çevrelerin- reddiye-reddiyecilik ve revizyonizm (négationnisme-révisionisme) kavramlarına indirgeyerek ele aldıkları başta Bernard Lewis, Justin MacCarthy ve Gilles Veinstein (Fransa) örneklerinin temsil ettiği gibi “soykırımın” reddi ve tehcir olgusu etrafındaki değerlendirmelerini içine alan Justin MacCarthy’nin kendi eserine dayalı iki incelemesi ile her iki sitedeki; Dışişleri sitesindeki sunumuyla “La déclaration des universitaires americaines, 19 mai 1985/Amerikan Üniversite Mensuplarının Beyânı” başlığıyla (http://www.mfa.gov.tr/grupe/eh/eh10/12htm) Fransızca metin ve liste dâhil edilebilir. Dikkat beyânın üzerinden 15 yıl ve iki şahsî dava geçmiştir.
Turkish Forum sitesinde gerçek güncel tavır alış örneği “Türk Soykırımı” gerçekliği açısından değeri geç de olsa anlaşılan ve kayda geçen “canlı hafızaların” şahsî “tanıklık/larının -sözlü tarih- “Ermeni Katliamları ve Gazilerle Mülâkat/Turkish Survivors of the Armenian Massacres” başlığı altında yorumsuz verilmesidir.
Fransız–Ermeni sitelerinde ise ihtiyat payı bırakmakla beraber bu türden tanıklıklara pek rastlanmamıştır. Yine de tam bir tanıklıklık örneğinden çok “soykırımdan” sağ kalan dedesinden başlayarak babasını (Garabed David Arabyan/1904-1992) ve kendisinin aile tarihi bağlamında Fransa’daki yaşam kesitini veren ve anlatımdan çok fotoğraflar etrafında sizin dillendireceğiniz bir site http://arabyan.com gezilebilir. Diğer yandan 24 Nisan Komitesi’nin (http://com24.armenweb.org/) yönlendirdiği siteler arasında yer alan Amerikan kaynaklı http://www.cilicia.com sitesinden “armenian genocide” konu başlığı altında “Survivors and Eyewitness Accounts” alt başlığında nispeten çok sayıda tanıklık anlatımlarına ulaşmak mümkündür. Turkish Forum açısından başka bir eksiklik ise şüphesiz bu tanıklık anlatımlarına çarpıcı ve vurucu görsellik katmak üzere fotoğraflarla desteklenmemesidir. Fransız-Ermeni tarafınca bunun önemi son derece iyi kavranmıştır denilebilir. Gözün söze üstünlüğüne iki örnek; burada da Fransız Ermenilerinin Amerikan sitelerine gönderme yapmaları dikkat çekici; özellikle bakınız http://www.chez.com/cdcapa/genocide.html/ ya da doğrudan http://www.armenian-genocide.org/photointro.html/-Washington merkezli Armenian National Institute sitesi). Söz konusu iki Türk sitesinin “soykırım” karşıtlığı dışında Karabağ Meselesi ve Azerbaycan ilişkisi aktüel kapsamına girmektedir.
Peki Fransız-Ermenileri hangi kanallarla günceli yakalıyor ya da belirliyor? Fransız Ermenilerinin salt haber siteleri ile, http://armenoscope.com, http://www.armen-info.com/-ikidilli, Comité National Arménien du Canada/Kanada Millî Ermeni Komitesinin bülteni-ve aynı siteden ulaşılabilen http://www.armen-info.com/gamkhorizon/index.htm ve http://www.lettre-ugab.com -Union Générale Arménienne de Bienfaisance/ Umumî Ermeni Hayırseverlik Birliği bülteni) Ermeni-Fransız kuruluşlarının web siteleri de -msl. http://www.cdca.asso.fr http://www.chez.com/cdcapa :.- ki ilk adres Paris merkez Comité de Défense de la Cause Arménien France /Ermeni Davasını Savunma Komitesinin diğeri ise onun Marseille-Provence/Marsilya-Provence şube adresidir) ve http://com24.armenweb.org- Regroupement des organisations arméniennes de France/Fransa Ermeni Örgütlerinin Yeniden Toplanması/ kısaca 24 Nisan Komitesi) sitelerarası bağlantı kurma fırsatını ziyaretçiyi site arama derdinden kurtararak-propaganda ve genel olarak bilgi transferi kişinin meraklı olsa da üşengeç olabileceği ihtimaline mi dayalı yoksa?- gerek Fransa içi gerekse diaspora Ermeniliği ve en mühimi “soykırımın” gündemde tutulması yönünde Fransız ve İngiliz dilli “link”lerle-farklı kaynaklardan aynı veya aynı/farklı haberin farklı cepheleriyle vurgulu haberler ve yine örtüşen/ayrışan yaklaşım ve yorumları Ermeni kökenlilere ve diğer ilgililere Actualité kısımlarıyla ulaştırmaktadırlar.)
Tüm bu üst çerçeveye bağlı olarak başta belirtildiği gibi her iki web sitesinde de yer alan söz konusu 10 soru-cevapta, dipnotlu cevapların kaynak malzemesini oluşturan İngiliz, Fransız ve Rus arşiv dokümanları bir yana mesele üzerine Türkçe literatürün temel incelemelerinden Esat Uras’ın Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi (İstanbul, 1987, 2. Baskı) eseri başta olmak üzere bir takım Ermeni yazarın-tarihçinin eserlerinin değerlendirmesi ve genel olarak, her iki sitenin toplu bibliyografya sayfalarında yer alan Başbakanlık Arşiv Yayınları ve ilgili yabancı arşiv malzemesinin (Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Ankara 1995), Bilal Şimşir’in arşiv yayınları, Kamuran Gürün’ün ve Türk literatürüne dâhil yerli araştırmacıların incelemeleri (aksini iddi Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi (İstanbul, 1987a eden araştırmacıların da varlığı kabul edilmekle beraber) Ermenilere yönelik asla bir “soykırımın” gerçekleşmediği gerçeği üzerine inşa edilen Türk tarafının ve onun tarih yorumuna işaret etmektedir. Fakat bu yorumun tekliği ve bütünlüğü-belge-tarihten yorum tarihe geçmeyi başaran incelemelerin (yorumu destekler yorumlar) çoğalması şartıyla- çok yönlü kanallar kullanılarak sistemli ve kurumsallaşarak yayılmadığı ve savunulmadığı takdirde, bir tarafça iddia olmaktan öte geçmeyen ama diğer tarafça, artık “ispatlandığı” için inkâr ve reddedilemez gerçeklik olan “soykırımın” etrafında kurgulanan ve daima güncel tutulanan/tutulacak diasporanın öznel tarih inşası ve söylemi karşısında Ermeni yayınlarında ister metin içinde ister dipnotta “Türk tarafının versiyonu ise...” kalıp ifadesi olmaktan kurtulmayacaktır. Fransızca on soru-cevabın aslı ve tercümesi EK-1.1’de verilmiştir. Burada tek tek cevapların içerikleri hakkında bir değerlendirme yapmaktansa (bunun için yukarıda sıralanan araştırmacıların eserleri okunabilir) bir takım kavram ve olguların bu metinlerin Fransızca yazıldığı dikkate alınırsa, kavramların- terimlerin birkaçı üzerinde taraf söylemine yönelik ipuçları yakalanmaya çalışılmıştır. (Özellikle olguyu karşılayan fiil ve fiili ya da olgunun tümünü niteleyen ne varsa/bağımsız kullanılan fikri güçlendiri, vurgulayıcı kalıp kullanımlar).
Ermeni meselesini iddialarla odağa alan bu cevap-metinlerde, ortak ve sıkça kullanılan ifade şekillerine ve kalıplarına ve bu ifadeleri güçlendirici nitelemelere, zaman-mekânda politik ve kültürel bağlamda karşılaşan (bu karşılaşmanın yönü önemli) iki ayrı toplumun bir olgu ve kavram etrafında kendini nasıl tanımladığı, birinin diğeri tarafından nasıl tanımlandığı (ve neden öyle tanımladığı, tasvir ettiği) ve tanımları yönlendiren çok çeşitli faktörlerler açıklanmıştır. Açıklamalarda örneklendirme ve kıyasa yer verilmesi, kavramların ve olguların iki taraflı çözümlemenin gerektirdiği vazgeçilmez ispatlama ve inandırma için bir ifade aracı olarak daima kullanılmıştır.
Cevap-metinlerin içeriği esasta, parça-bütün ilişkisi korunarak, Ermenilerin Türklerle temasından önceki geçmişine atıfla esasta iki toplumum ilk temas sonrası çok yönlü ilişkilerinin anlatımından ibarettir denilebilir. Karşı-gerçeklik ise, bu anlatımın kendisidir. Bu ise, doğrudan metinlerarası ilişki kurularak, her metinde anlatılanların “soykırımın” reddine karşılık Osmanlı perspektifinde bir “Ermeni meselesinin” karşı-gerçeklik olarak kabulünün dolayısıyla anlatımının, fakat nasıl anlatıldığının, bu meselenin tarafça belirlenen içeriğinin, içerikteki karşı-gerçekliğin tutarlı ilişki/düşünce hâlini yani söylemin kendisini oluşturmaktadır.
Söz konusu cevap-metin çözümlemesi yukarıda ifade edilen hususları doğrudan ve daha vurgulu içerdiğinden yalnızca ikinci ve üçüncü cevaplar esas alınarak yapılmıştır. Bu soru-cevaplar içinde Ermeni meselesinin doğrudan başlangıcı 19. yüzyıl başına kadar giden siyasî ve uluslar arası boyutu yani Rus, İngiliz ve Fransız müdahalesi ve Ermeni siyasî örgütlerinin faaliyeti ile bir Ermeni devleti yaratılması hareketi ve bu hareket karşısında Osmanlı mücadelesi 4. ve 6. ve diğer sorularda anlatılmıştır. 1915 tarihinde İttihat ve Terakki’nin Doğu Anadolu’da Rusya destekli Ermeni isyanları ve beraberinde gelen halka yönelik kıyımları karşısında tedbir olarak sevk ve idare ettiği Ermeni tehciri meselesinin başlı başına incelenmesi yanında bugün de, 70’li yıllarda başlayan Ermeni terörü bitimine rağmen “soykırım” merkezli politik söylemin canlılığının hüküm sürdüğü dikkate alındığında Türkiye açısından da zihinleri meşgul eden bir Ermeni meselesinin varlığı bir gerçektir. Bu iki Türk web sitesinin “Ermeni” başlıkları dahi buna işarettir. Bu çerçevede soru-cevapların bütünün analizi Türk literatürünü inceden inceye okunmasını ve değerlendirmeyi gerekli kılacaktır. Bu ise yalnızca 2. ve 3. sorularda izlenmeye çalışılan yöntemle şu aşamada mümkün olmamıştır. Üçüncü sorudan sonra sorulan sorular ve içerikleri “Şark meselesinin” bir parçası olarak sunulan Ermeni meselesini odağa alan cevaplardır. Bu cevaplara hâkim olgu ve kavramlar, kavramların açıklanması, olayların buna bağlı irdelenmesi, yabancı literatürle hangi açılardan “uygunsuzluğu”nun tespiti (örnek , tehcir kelimesini hangi kelimenin karşıladığı çatışmalı olsa da Fransızca literatürde deportation kelimesi- Türk literatüründe, çeviri söz konusu deportation’u karşılamayan deplacement kelimesi kullanılmaktadır) bunun nedenleri yukarıda ifade edilen karşı-gerçeklik söylemin ortaya konulmasında bu çalışma da dâhil olmak üzere problemin eksik kalan yönü olmuştur. Fakat 2. ve 3. soruların içeriklerinde karşı-gerçekliğin hâlde mevcut olduğa dair yazarın dikkat alanına giren bir takım kavram ve olguların değerlendirilmesinin eksik kalan bu yöne kısmen de olsa katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
Fiil nitelemesinin peşinen soruda verilerek, bu nitelemenin gerçek dışı bir niteleme olduğunun delillendirildiği “Türkler Ermenilerin topraklarını zorla mı aldılar” sorusu (2. soru) pek çok açıdan dikkate değerdir. En başta iki toplum, “Türkler” ve “Ermeniler” tümel topluluk adlarıyla belirtilmiştir. Bu iki topluluğun önceden karşılaşmış olduğu soruda aşikâr zira fail Türklerin nesnenin sahibi olarak “kabul edilen” Ermenilere “güçle”(çeviride “zorla”; par la force=güç) üstünlük sağlayarak, sınırları belirsiz “topraklarını” ele geçirdiklerini (aldılar mı?) ifade etmektedir. Soru Fransızcadan Türkçeye çevrimde vurgunun nereye olacağında kilitlidir. Zorla mı yoksa Ermenilerin toprakları tamlamasına mı? Soru “Türkler zorla Ermenilerin mi topraklarını aldılar? şekliyle yeniden sorulsa, içerikte Ermenilere ait olmadığı ispatlanan bu toprakların soruda da Ermenilere ait olmadığı kesinlikle hükme bağlanabilirdi. Sorunun bu şekilde sorulması dilbilimcilerin işi... Bu soru Ermeni iddiasına yani Ermenilerin “tarihî” topraklarına, bu toprakların yine onlara göre “işgal edildiği”ne peşinen atıfla çeviride vurgu yalnızca Türk okuru için bir değere sahiptir. Ermeni tarafı için iki vurgu da muhtemel bir soru da ve muhtemel bir içerikte eşit dağılacaktır. Bu soru için ise esas olan içerikte ikisinin de Türk tarafınca gerçek dışılığının eşit ölçüde ispatının amaçlanmasıdır. Metin-içerik sınırları pek de belirgin olmasa da bu “tarihî” topraklara, yani açık ima yoluyla ilk soruda belirtildiği gibi “Doğu Anadolu”da -Türk tarafınca bir ima değeri taşığıdığı kabul edilse de bu saha Ermenilik merkezinde “yurt” olma özelliğini Ermeni tarihyazıcılığında sürdürdürmektedir- Ermenilik olgusu ve onu doğal olarak temsil eden en üst yapı olması gereken bir “devlet”in Ermeniler tarafından “tarihî” yurtlarında varlığı sorgulanmıştır. Metnin ikinci paragrafının ilk cümlesi Ermenilerin devletten ne anladığı ile Türklerin devletten ne anladığına işaret eder gibidir: “A aucun moment, les Arméniens vivant sur ce territoire soumis à tant de souverainétés n’instituèrent d’Etat arménien indépendant ou unifié (Pek çok egemenlik altında kalan bu sahada yaşayan Ermeniler hiç bir zaman bağımsız veya birleşik Ermeni devleti tesis etmediler.). Bu cümlede vurgu yapılan kelimeler Türk tarafının gerçekliğini yansıtan anahtar anlamlara işaret edebilir. Türklerin Anadolu topraklarına nüfuzu bir kronolojinin başlangıcı kabul edilirse, bu tarihten ne önce ne de sonra yani hiç bir zaman gibi kesin bir zaman zarfıyla devlet kurmak ile ilgili zaman sabitliği sağlanmıştır. Bunu bu (ce, eril işaret) sıfatıyla belirsiz olmakla beraber ima edilen sahanın, devletin kurulduğu iddia edilen mekânın belirlenmesi izler. Mekân tabi ki esasta Ermenilerin değil, gelmiş geçmiş diğer pek çok egemenliğin altında kalmıştır, egemenlikle kasdedilen ise yine Ermenilerin kökenleri meselesinde “biz onların mirasçıyız” şeklinde ifadeye karşılık gelebilen uygarlıklardır (bkz soru1’in içeriği). Fransızca cümlede instituèrent (instituer mastarının üçüncü çoğul zamir çekimi, fail=Ermeniler=Les Arméniens) fiili ve yüklemi Türkçede tesis etmek fiili ile karşılandı. Türkçede olduğu gibi Fransızcada da bir devlet kurulur, inşa edilir, kurulduktan sonra idare edilir. Fransızca metinde bu fiiller belirtilenin dışında idare etmek anlamına gelen gouverner fiili ikinci cümleyi takip eden “bir kaç soylu aile emperyal süzeren vassallar olarak bazı bölgeleri çevre güçler arasında tampon hizmetiyle idare ettiler” cümlesinde ilk paragrafın ilk cümlesinin açıklanmasından ibarettir. Ele alınan bu cümleyi mühim kılan taraf esasta metnin giriş cümlesinin, bu cümlenin aynı anlamda farklı zaman zarfıyla verilerek içerikte hassas olunacak temayı peşinen bir hükümle bildirmesidir (“Le territoire où, pendant un certain temps, les Arméniens ont vécu ensemble n’a jamais été gouvernés par eux comme un état indépendant et souverain”/Ermenilerin birarada bir zaman yaşadıkları saha onlar tarafından bağımsız ve egemen bir devlet gibi asla idare edilmemiştir.) Denilebilir ki ilk ve ikinci paragrafın ilk cümleleri her üç cümlede kullanılan fiiler etrafında okura ana temayı daima hissettirmek ve canlı tutmak üzere “devlet” kavramı üzerine çerçeve çizilmiştir.
Üçüncü soru ve cevap metni yine Selçuklu ve Osmanlı idaresi altındaki Ermeni unsurunun pozisyonu üzerine ve büyük ölçüde dördüncü ve altıncı soruların cevaplarına zemin oluşturan önbilgi hatta öndüşünce sunan bir içerikte kurgulanmıştır. Kurgu “...Ermeni propadancılarının ilân ettikleri gibi Türklerin her zaman gayrimüslimlere ve özellikle Ermenilere kötü muamele yaptıkları...” ifadeleriyle metinde yer alan Ermeni iddiaları merkez alınarak “öte yandan tarih haddinden fazla ispatlamaktadır ki...” başlayan karşı cevabı iddia edilen bu görüşlerin yanlış olduğunun tarihe referansla kanıt örneklerle yapılmıştır. Örneklendirme retorikte sıkça kullanılan bir araçtır. Metinde, kanıtlar meselâ Selçuklu dönemi için dönemin Ermeni vakanüvisi Urfalı Matteus’dan olduğu gibi Osmanlı zamanı ise Voltaire’den Michelet’ye, Lamartine’e meşhur seyyahlar Claude Farrère, Pierre Loti daha pek çok ismin belirtilmesiyle pekiştirilmeye çalışılmıştır. Kimilerinden de alıntılar yapılmıştır. Şüphesiz Türk tarafının Ermeni meselesine yaklaşımında yakaladığı can alıcı ve karşı gerçekliğe güç kazandıran üstünlüğü sıkça başka metin bağlamlarında da dile getirilen “yüzyıllardır birarada huzur içinde yaşamış iki topluluğun birden bire neden isyan ettiği ve buna karşılık katledildiği” sorusunda saklıdır. Cevabın derinliği İslâm hukuku kadar Osmanlı “millet sistemi” kurumundadır.. Türk tarafının tarih söyleminde olduğu kadar bu türden bir politik söylemde “soykırım” söylemini hangi açıdan olursa olsun ele alan öncelikle Ermeni tarihçi ve araştırıcılara yönelik ortaya koyması geren konu Osmanlı idarî perspektifi olmalıdır. Unutulan salt propaganda ile propaganda malzemesi hâline dönüştürülen tarihin kendisi arasındaki farktır. Retorikte içeriği, hitap edilen kitle de şekillendirir.
Yine olgu ve olayların ayrıntısından kaçınarak “...saldırdılar ve zulmettiler mi” sorusunun, Türk-Ermeni ilişkileri; Selçuklu ve Osmanlı idaresindeki Ermeni cemaatinin tâbiyet ilişkisini karakteristiği ilişkilendirerek nasıl cevaplandığı hakkında genel bir fikir verilebilir. Burada ilişki herhangi bir fiille ve fiilin yönelimine referansla anlamlandırılacaktır. Saldırmak (attaquer)ve zulmetmek (opprimer) fiilleri, metin içinde Ermeni iddiasının ifadelendirildiği cümledeki “kötü muamele yapmak (maltraiter)” fiilinin geniş anlam kaplamı içinde yerini alır. Fransızca metinde attaquer fiili hiç kullanılmamış olmasına rağmen opprimer, isim hali (oppression) ile beraber sıkça geçmektedir. Bu fiil özellikle Türk-Ermeni karşılaşması sonrası, fakat öncesine atıfla Ermenilerin Bizans zulmünden kendilerini kurtaran Türklere Bizans’ın kendileri için neyi temsil ettiğini ifadelendirmek üzere kullanılır. Burada karşılaşmanın ve ilişkinin yönü sabittir. Önce Ermenilerden Türklere doğrudur. Bir alıntı ile örneklendirilirse; “...comment les Arméniens avaient accueilli la conquête seldjoukide: par des fêtes et des actions de grâces pour remercier le Seigneur de les avoir délivrés de l’oppression byzantine” (...Ermeniler Selçuklu fethini nasıl karşıladılar: ...kendilerini Bizans zulmünden kurtaran Tanrı’ya müteşekkir olduklarını bayramlarla ve minnet hareketleriyle.../dikkat burada, Selçuklu beşerî vasıtadır ve minnet ve teşekkür dolaylıdır). Minnet ve teşekküre karşı cevap Selçukludan nasıl gelmiştir? Cevap Türklerden Ermenilere yönelir: “Les Seldjoukides protégèrent l’Eglise arménienne que les Byzantins avaient essayé d’éliminer” (Bizanslıların tasfiye etmeyi denediği Ermeni kilisesini korumuşlardır.)
Himaye etmek anlamını da çağrıştıran protéger fiili, faili Selçukluları temsilen belirtilen şu alıntıda “ ...les chefs spirituels arméniens se deplacèrent pour remercier le sultan seldjoukide Melik Chah de sa protection.” (...Ermeni ruhanî başları Selçuklu Sultanı Melik Şah’a himayesinden dolayı teşekkür etmek için hareket ettiler.) Melik Şah ile şahsileştirilmiştir. Metinde Selçuklu devrinde Hristiyanlara nasıl “muamele” yapıldığı meselesi çağdaş kaynaklardan örneklerle kuvvetlendirilir. Bu kuvvetlendirmenin amacı esasta Osmanlı zaman-mekânına geçişi temellendirmek için hâldekinin bildirilmesiyle gelecekteki muamelenin de öyle olacağına yönelik atıflara zemin hazırlanmasıdır. Urfalı Matteus için “kalbi Hristiyanlara karşı aşkla ve iyilikle dolu”( plein d’amour et de bonté) Melik Şah ve “İsanın oğullarına” çok iyi muamele yapan (yani kötü muamele yapmayan) ve Ermeni halkına zenginlik (richesse), barış/huzur (paix) ve mutluluk (bonheur) getirmiştir. Ermeniliğin Osmanlı mekân-zamanında durumu ise bu üç kavramın prospérité (refah) kelimesiyle tek kavram içine alınarak vurgulanır. Selçukludan Osmanlıya geçiş öncesi ara paragrafta tüm bu “muamele” dinamiğini belirleyen hukukî yapının özeti verilir. Esasta bu paragrafta bir İslâm devletinde gayrimüslim unsura muamele hukukî çerçevesinin ötesinde tolérance üst kavramında ele alınsa da zimmi statüsü kanalıyla tolere edenlerin kimliği “Türk fatihlerden (les conquérants turcs)” başkası değildir. Alıntıyı uzunluğuna rağmen vermekte fayda var: “c’est pourquoi les conquérants turcs passèrent des accords avec leurs sujets non-musulmans selon desquels ces derniers acceptaient le statut de “zhimmi” qui en retour, du respect de l’ordre établi et du versements d’impots, leur accordait la protection de leurs droits et de leurs traditions. Des populations de religions différentes furent ainsi traitées avec une tolérance inconnue ” (Bu sebeple Türk fatihler gayrimüslim tebaa ile anlaşmalar yaptılar buna göre onlar da mevcut düzene riayet ve vergi vermekle haklarını ve geleneklerini korumayı şarta bağlayan zimmi statüsünü kabul etmişlerdir. Farklı dinden topluluklar böylece görülmemiş bir toleransla muamele edilmişlerdir.)
Tolerans kavramı belirtildiği bağlam dışında ikinci defa Osmanlıya atıfla hürriyet (liberté) kavramıyla beraber yeniden zikredilmiştir. Metinde Ermeni cemaati için tâbi olan-tâbi kılan ilişkisi ve bu ilişkinin yönü ile ilgili saptamalar Selçuklu sahası bir tarafa daha ağırlıklı olarak Osmanlı sahasında anlatılmıştır. Osmanlının millet-i sadıkası (la communauté loyale) bu sıfatı nasıl kazanmıştır? Tabi bu soru cevabını Ermeni cemaatinin “Türk-Osmanlı”toplumunun kültürüne, örf ve âdetlerine, yaşayış şekline katkıda bulunarak sultanların itibarını (crédit) ve güvenini (confiance) kazandığı ve bu sıfatla adladırılmaya layık olduğu”şeklinde tâbi kılan merceğinden bulur. Bu cevap idarî, sosyal kültürel ve ekonomik alanda örneklendirme ile kanıtlanmıştır; “29 Ermeni paşalığa kadar yükselmiş,...v.s”. “Ermeni meselesi” söyleminde merkeze alınarak iç siyasî ve uluslar arası boyutuyla hep değerlendirilen (yani meselenin siyasî boyutu) sadık Ermeni’nin nasıl asi Ermeni’ye dönüştüğü meselesinin anlaşılması (soru 4 ve 6) bu itibar ve güven kazanma sürecinin aynı zamanda Ermeni cephesinden bir bakışla irdelenmesine bağlıdır. Bu ise müstakil Ermeni araştırmalarını gerektirmektedir. “Soykırım” söyleminin etki gücünü genişleten yayınların ve araştırmaların yalnızca çokluğu (niteliği değil) dikkate alındığında dahi bu bir değer ifade eder. (Bkz EK-2)
EK-1.1
Dix Questions, Dix Réponses ( On Soru, On Cevap)
L’Anatolie Orientale est-elle le territoire d’origine d’arménien? (Doğu Anadolu Ermeni (kökenli)Sahası mı?
Les Turcs ont-ils pris par la force les terres des Arméniens? (Türkler Ermenilerin topraklarını cebren(zorla)mı aldılar?)
Les Turcs ont-ils toujours attaqué et opprimé les Arméniens dans l’histoire? (Tarihte Türkler Ermenilere her zaman saldırdılar ve zulmettiler mi?)
Les Turcs ont-ils vraiment tenté de massacrer les Arméniens anatoliens? (Türkler Anadolu Ermenilerini katletmeye gerçekten giriştiler mi?)
Qu’est-ce que l’on entend par le terme “génocide”? (“Soykırım” teriminden ne anlaşılmaktadır?)
Les Turcs ont-ils voulu et entrepris un massacre systématique des Arméniens en 1915? (Türkler 1915’de Ermenilerin sistemli katliamını istediler ve giriştiler mi?)
Talat Pacha a-t-il expedié des télégrammes secrets ordonnant des massacres? (Talat Paşa katliamları emreden gizli telgraflar gönderdi mi?)
Y-a-t-il eu un million et demi de morts arméniens pendant la Premiere Guerre Mondiale? (Birinci Dünya Savaşında bir buçuk milyon Ermeninin ölümü oldu mu?)
Le Traité de Sevres est-il toujours en vigeur? (Sevres Andlaşması hâlâ gündemde midir?)
Les Arméniens de Turquie sont-ils opprimés en Turquie? (Türkiye Ermenileri Türkiye’de mazlum mudurlar?)
Kaynaklar
EKŞİ, Oktay, (1999). “Çağdaş Ortaçağlılar”, Hürriyet, 12.02.
İLTER, Erdal, (1997).
Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları No:4, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.LOWRY, Heath, (1984). “Amerikan observers in Anatolia ca 1920:The Bristol Papers”, Armenians in Ottoman Empire and Modern Turkey,1912-1926, İstanbul: Boğaziçi University Publications, 42-70.
McCARTHY, Justin, (1983). Muslim and Minorities, the population of Ottoman Anatolia and the end of the Empire, New York.
SÜZAL, Savaş, (2000). “Tasarıyı Bırak Seçime Bak”, Sabah, 13.10
TEMELKURAN, Ece, (2000). “Biri mi kıpırdadı”, Yenibinyıl Pazar, 8.10.
Le Petit Larousse en couleurs, (1987). “Jules Ferry”, Paris: Larousse, 1216-1217.
Le Petit Larousse en couleurs, (1987). “ Fridjof Nansen”, Paris: Larousse, 1431.
Siteler
Türk web siteleri
T.C Dışişleri Bakanlığı http://www.mfa.gov.tr
Turkish Forum http://www.turkishforum.com
Amerikan-Ermeni web siteleri
Armenian National Institute http://www.armenian-genocide.org
http://cilicia.com
Fransız-Ermeni Siteleri
Comité de Defense de la Cause Arménienne France,CDCA http://www.cdca.asso.fr
Comité de Défense de la Cause Arménienne Marseille-Provence, CDCAPA http://www.chez.com/cdcapa/
Comité de 24 Avril Regroupement des Organisations Arméniennes de France http://com24.armenweb.org
Association Culturelle Arménienne de Marne-la-Vallée,ACAM http://starblvd.net/meet/acam
Union Générale Arménienne de Bienfaisance,UGAB http://www.lettre-ugab.com
http://www.armen-info.com
http://www.armen-info/gamkhorizon/index.html
http://armenoscope.com,
Fransız-Türk web siteleri
A TA TURQUİE Association Socio-Culturelle http://ataturquie.asso.fr
Tete de Turc http://www.tetedeturc.com
Fransız web siteleri
Comité de liaison pour la Solidarité avec l’Europe de l’Est, Colisee http://colisee.org/armenieart
Fransa Dışişleri Bakanlığı http://www.diplomatie.fr
Fransa Millet Meclisi http://www.assemblee-nationale.fr
Fransa Senatosu http://www.senat.fr